Bölüm 36

24.3K 2.3K 184
                                    


Kapıyı açıp içeriye girdiğinde Ayda onu sarmalayan tanıdık yemek kokusuyla sulanan ağzını yutkunarak toparladı. Kuru fasulye miydi o? Yemeyeli ne kadar olmuştu? Yanında da pilav kokusu mu alıyordu? Hem de mis gibi tereyağlı! Dave onun için Türk ev yemeği mi pişirmişti? Erkeklerin kalbine giden yol midesinden geçer derlerdi birde ama Ayda kendi guruldayan midesiyle kalbine yayılan sıcaklığa bakınca bunun tersini düşünmekten kendini alamadı. Tütülü meleğim benim... Gülümseyerek bir defa daha yutkundu ve harika kokuyu içine çekerek ayakkabılarını çıkartıp kenara hazır bıraktığı terliklerini aradı... Yoktu. Oysa sabah evden çıkmadan tam da buraya koyduğuna adı gibi emindi. Kenara Dave için ayırdığı terlikleri görünce bir an aklı dağıldı. Yine mi ayakkabılarıyla girmişti o içeriye! Her ne kadar kuru fasulye ve pilava ciğerini teslim edecekse de sağlam bir azar çekecekti.

"Dave? Ne zaman geldin. Gene mi ayakkabılarınla girdin sen içeriye? Ben daha bu sab...ah... temiz...lik..." Git gide alçalan sesi içeriye dönüp mutfağa doğru ilerledikçe yaşadığı farkındalıkla azaldı ve karşısında gördüğü manzara ile suskunlukla gırtlaklanma arasında bir boğukluğa dönüştü. "yaptım."

Son kelimesi adeta bir fısıltı halinde çıkmıştı dudaklarından. Açık mutfağın tezgahından bant gibi saçlarının önüne dolanmış yemenisi, bohem elbisesiyle burnunun ucuna düşürdüğü yakın gözlüklerinin üzerinden ona bakan kadın... en iyi tahminle... kimdi?

"Ayda sensin demek."

Ayda arkasına hafifçe göz gezdirip kadının konuştuğu başka birinin olup olmadığını istem dışı yokladıktan sonra şaşkınlıkla açık kalan ağzını kapatmayı akıl etti ve başıyla onayladı. Evet, Ayda muhtemelen oydu da bu kadın kimdi? Ve bu yabancının pek tabi evinde ne işi vardı?

Tahminen ellilerinin sonunda olan ama kızıla boyalı saçlarıyla çok daha genç gözüken kadın elindeki kepçe ile tezgahın arkasından çıktığında Ayda'nın gözleri ayaklarına ilişti. Terliklerini o giymişti. En az kadını süzdüğü kadar kendisininde baştan aşağı süzüldüğünü hissederek terliksiz ayaklarını birbirinin üzerine bindirdi. Muhtemelen önüne bağladığı önlük ile evinde kurufasulye pilav pişirmiş bir kadın elindeki kepçeyle kafasına vurmazdı değil mi? Zihninde oluşan hayal baloncuğunu gözlerini kırpıştırarak öteledikten sonra hemen hemen kendi boylarında ki hafif toplu kadına daha dikkatli baktı.

"Haydi geç, ellerini yıka. Aç olmalısın, tabi kendini dışarıdaki o kalp düşmanı, obez Amerikalı gıdalarına adamadıysan!"

Ayda o an şaşkınlıktan daha önce farketmediği bir şeyi farketti. Kadın onunla hiç aksanı olmayan kusursuz bir Türkçe ile konuşuyordu. Dave onlar için bir Türk aşçı ayarlamış olamazdı değil mi? Bu defa içeriye doğru kulak kabartarak Dave'in sesini duymayı bekledi ama yoktu.

"Hadi kızım ne duruyorsun orada öyle. Geçsene."

Ayda tereddütle kadının seri katil olma ihtimalini elerken onunda en az kendi kadar gergin ve telaşlı olduğunu göremedi. Titreyen sesiyle her an geri kaçabilecek bir duruş alıp "Siz kimsiniz." Diye sordu.

Kadın bir an önce kendi üzerine daha sonra kocaman bir kahkaha ile Ayda'ya baktı ve hızla elindeki kepçeyi tezgaha bırakıp önlüğünü ve başında ki yemeniyi gözlükleriyle birlikte çıkarttı.

"Meral ben, Dave'in annesi." Kadın Ayda'nın üzerine kollarını açarak yürürken bir yandan da konuşmaya devam etti. "Sen gelmeden yemekler hazır olsun diye koşturmaktan aklım uçmuş. E haliyle ger gün nihayet gelinim olabilecek biriyle tanışmuyorum."

AŞK HALİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin