KORKAK

122 49 7
                                    


GÖRSELDE Kİ ROSSALİE :)

***********************************
"Nereye gidiyoruz bakalım." Elizabeth sırıtıp bana baktı.

"Kasaba meydanında yeni bir mekan açılmış oraya gidip nasıl diye bakacağız." neden her yeni açılan yere gitmemiz gerekiyor.

"Umarım bu gece sonumuz farklı olur sür bakalım." umarım benim için bu yıl farklı olur.

*******************************************

Kasaba meydanına indiğimizde normalden daha fazla kalabalık olduğunu fark ettim. Bu yeni açılan yer baya ünlü olmuş anlaşılan. Her ne kadar geceleri gençler olsa da azınlık derecede olurdu ama bu gece herkes dışarı çıkmaya karar vermiş belli. O kişilerden biride benim aslında. Bende duvarlarımı yıkıp bu gece dışarı çıktım. Gideceğimiz yer nedense içimde sıkıntı oluşmasına sebep oluyordu. Huzursuzluğumu Elizabeh'e söylesem gelmemek için bahane ürettiğimi söyleyip bana inanmayacaktı.

"Daha ne kadar var yolumuz var?" diye sordum. Yol uzadıkça geriliyordum.

"5 dakika sonra oradayız az kaldı bebek." Elizabeth'in heyecanlı olduğu her halinden belli. Bu da demek oluyor ki bu gece erkek avına çıkacak.

"Bana bak Elizabeth bu gece uslu dur. Leon bir hatamı daha görürse bu sefer beni eve kapatır. Ve ben senin yüzünden ceza almak istemiyorum. İçmek yok baştan söyleyeyim." Elizabeth somurtarak bana bakmaya başladı.

"Senin yerine annemi getirsem daha çok eğlenirdim emin ol ama ben seni seçtim neden acaba. Dur ben sana söyleyeyim biraz insan yüzü görde vahşileşme diye." Şuna bak birde dalga geçiyor.

" O zaman bir dahaki sefere anneni çağırmayı düşün. Ben ve vahşiliğim tek başımıza mutluyuz." Elizabeth şaşkınca bana bakmaya başladı.

"Şaka yaptım Ross alınacağını düşünmemiştim özür dilerim." Sonunda araba durmuş biraz ileride olan kalabalığın sesi iyice yükselmişti. Elizabeth söylediğim şeyi yanlış anlamış kırıldığımı düşünmüştü.

"Sorun yok hadi daha geç olmadan gidelim ve bitsin bu işkence." Elizabeth bana umutsuz vakaymışım gibi bakarken başımı sağ sola sallayıp arabadan indim. Bu partiye bütün gençler katıldığı için onu görme ihtimalim yüksekti ve ben bundan korkuyordum. Elizabeth yanıma gelip koluma girdi ve beni kalabalığa doğru çekiştirmeye başladı. İçimde oluşan huzursuzluk her adımımda büyüyor ve bütün vücudumu kaplıyordu. Tedirgin adımlarla kafeye girdim. O kadar kalabalık ki sandalyeler kalkmış yüksek yuvarlak masalar koyulmuş.

Birilerine çarpmadan ilerlemek adına büyük çaba harcarken hüsranla sonlandı. Çarptığım kişi neredeyse düşmeme sebep olacakken kollarımdan sıkıca tutmasıyla büyük bir rezillik engellenmiş oldu. Başımı kaldırıp o olmaması için dua etmeye başladım. Yavaşça gözlerimi onun gözlerine çevirdim. Neyse ki kehribar gözler yerine mavi gözlerle karşılaştım. Derin bir oh çekerek kollarımı karşımda duran sarışın çocuktan kurtardım. Sırıtarak bana bakması sinirlerimi bozdu. Arkamı dönüp gidecekken duyduğum sesle yerimde kaldım.

"Özür dileseydin bari güzellik bu ne hırçınlık." Ha birde ukala! Neden ben diye bağırmak istiyorum artık. Cevap vermeyip yürümeye devam edecekken o kelimeyi duymamla yerime mıhlandım.

"Rosalie gel!" bu sesi neden bir yerlerden hatırlıyorum. Kalp atışlarım hızlanırken aklım buradan kaçma isteğiyle dolup taşıyordu. Yavaşça ona doğru döndüm.

"Se... sen adımı nereden biliyorsun?" mavi gözlü gıcık sırıtmaya devam etti.

"Nereden bileceğim adını. Ben bir şey demedim ki." Ne demek demedim!

BİR TUTAM ESARETWhere stories live. Discover now