3.8

4.3K 332 43
                                    


           

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

           

Kendimi kafenin dışına telaşla attığımda birkaç kişiye çarpmıştım. Kapının dışında bekledim ve elimi alnıma götürdüm. Bu olabilir miydi? Gerçekten William'ı öğrenmiş olabilir miydim?

Tüm o şüpheli listesindeki isimlerin ne kadar mantıksızca olduğunu şu an anlıyordum. Aslında duygularımla hareket ettiğim için, mantığımı devreden aldığımda bu gerçeği görmeyi reddetmiş olmalıyım.

Kalbim istemsizce hızlandığında orada daha fazla duramayarak okula yürüdüm, hatta o kadar hızlı yürümüştüm ki okula vardığımda nefes nefese kalmıştım. Şu an derste olmalılardı, okul sessizdi. Lavaboya girdim ve yüzüme soğuk su çarptım. Ne düşünmem ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

Peki ya bu saatten sonra onunla nasıl konuşacaktım? Acaba orada karşısına çıksam nasıl tepki verirdi?

Belki de bu oyunu biraz da ben sürdürmeliydim. Düşüncem üzerine kahkaha atmaya başladım. Yüzümden damlalar halinde sular akıyordu ve ben lavaboda ellerimi tezgaha dayamış kendime gülüyordum. Garip ve heyecanlı hissediyordum. Gözlerimi kapadım ve onu düşündüm. Bu sırada arkamdan gelen kapı sesi ile bir anda yerimden sıçradım.

"Veronica?"

"Rose sen cidden sorunlusun. Gelmiş buraya tek başına gülüyor. Sende ne buluyorlar anlamıyorum."

"Kimler?"

"Bilmiyorum mesela Carl? Ya da şu uzun saçlı yakışıklı çocuk, neydi adı?"

"Jason mı?"

"Evet. İnanılır gibi değil. Çocuk yunan tanrısı gibi ve sen aptal Carl'ı seçiyorsun. Senin derdin nedir?"

Bunu söylerken beni baştan aşağı tiksinti dolu ifadelerle süzmüştü. Sonrasında kendi kendine homurdandı.

"İnanılır gibi değil."

Kapıyı yüzüme çarpıp çıktığında tekrar gülmeye başladım. Veronica'nın beni kıskanmasına pek ihtimal vermezdim ama sanırım bu gerçekti. Etrafımda biri olmasına katlanamıyordu.

Derse girmeyip sınıfın kapısında dikilerek bitmesini bekledim. Birkaç dakika sessizce boş duvarları izledim. Nihayet herkes dağılmaya başladığında hızla içeri girdim ve Carl'ı buldum. Masaya uzanmış uyukluyordu. Onu dürttüm ve uyandırmaya çalıştım.

"Carl uyan. Sonunda buldum."

"Hı hı."

"Carl?"

Ne kadar bağırsam da beni duymuyordu. Başını diğer yöne çevirdiğinde bu sefer yanına oturdum ve saçlarını yüzünden çekip kulağına eğildim.

"Carl, William'ı gördüm."

Carl öyle bir hızla geri kalktı ki kafalarımız çarpışmıştı.

"Ne?" diye bağırdığında başımı ovalıyordum.

"Dikkat etsene Carl."

"Kızım sen de kulağımın dibinde bağırma. Kimi gördüm dedin sen?"

"William," diyerek fısıltı ile konuştuğumda sırıttı.

"Demek rüyanda William'ı gördün. Ayrıntıları merak etmiyorum. Müstehcen sahneler barındırıyor olabilir."

Carl sırıtışı ile yüzümü yaktığında gözlerimi çevirdim ve derin bir soluk aldım.

"Neden hep konuyu farklı açılara çekiyorsun?"

"Yapma Rose, hormonal dengesizliğimizin tavan yaptığı yaşlardayız. Ne düşünmemi beklersin ki? Rüyanda William'da sahilde yürüyüş yaptığını falan mı? Kimse bu kadar saf olamaz."

"Neden seninle uğraşıyorum ki?"

Konuşmaya devam etmeyip yanına oturdum ve üzerimi çıkardım. Ona anlatma hevesim çoktan kaçmıştı. Ama mutluluğumu gölgelemeyecektim. Sonuçta artık William'ı öğrenmiştim ve bu saatten sonra hamle yapma sırası bendeydi. Oyuna karşı oyunumda kazanan kim olacak merak ediyordum. Ve ilk aşama için telefonumdan William'ın adını bularak mesaj attım.

Rose: Seni özledim. Seni görmek için sabırsızlanıyorum.


 Seni görmek için sabırsızlanıyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Rosemary | TextingWhere stories live. Discover now