19.Bölüm~Belkide Bana Geleceğini Hissetmişimdir~

1.2K 90 80
                                    

Ben tokatın etkisinden çıkamamıştım ki, işittiğim laflarla dengem şaştı. Dizlerimin üzerine çöktüm. Ellerimle yüzümü kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Bu kadarı çok fazlaydı. Bana değilde iki gündür tanıdığı bir adama inanmıştı. Kulaklarımın son işittiği sözler, annemle babamın kavgalarıydı. Ben ise papağan misali laflarımı tekrarlıyordum.

"Ben doğru söylüyorum
Ben doğru söylüyorum
Ben doğru söylüyorum.."

Nefes nefese doğrulduğumda, siyaha bürünmüş odamda olduğumu fark edip rahatladım. Sadece geçmişin kâbusuydu...

*****

Nefes nefese doğrulduğumda, siyahı bir kalkan gibi kuşanmış odamda olduğumu fark edip rahatladım. Gördüklerim sadece geçmişin ziyaretinin kabusuydu. Hatırlamak istemediğim ama unutmamı engelleyen, gecelerimin kötü ziyaretcisi...

Göğüs kafesimi zorlayan derin soluklarım terki diyar edip, yerini daha sakin soluklara bırakınca, bende gözlerimi etrafımda gezdirdim.
Eski odamın aksine şimdi ki odam da tek renk siyahtı. Ve bu, rengarenk olan odamın aksine daha fazla huzur veriyordu. Renklerle cıvıl cıvıl eski odamın aksine, bu karanlığa hapsolmuş odam tüm zerremi güvende hissettiriyordu. Siyah bir çok kişiye kasveti anımsatırken bana umut olmuştu. Korkularıma yandaş, güçsüzlüğüme güç olmuştu. Ve en önemlisi yalnızlığımın ebedi dostu olmuştu.

Yatağımın yanında ki gece lambasını uzanıp açtığımda, karşımda ki josefin koltukta bir karaltı gözüme çarpmasıyla irkildim. Daha dikkatli baktığım da karaltı insan bedenine bürünmüştü.

Koltuğumdaki beden Alpar'dan başkası değildi. Geceye inat parıldayan gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Sanki her an başıma bir iş gelecekmiş gibi duruşu dik ve temkinliydi. Bende iyice doğrulup kafamı Alpar'a dönük bir şekilde yatağımın başlığına yasladım.

Şimdi iki gök mavisi göz birbirini bulmuş, bir bütünün parçasını tamamlamak istermişcesine birbirlerini sarmalıyorlardı.
Sessizliğin sükûnetinde ruhlarımızın kucaklaşmasına izin vermiş, gölgesinde dinleniyorduk.
Sözcüklerle bu anı bozmak istemiyordum. Lakin karşımda ki adam böyle düşünmüyor olacak ki, aramıza harfleri sokmaya karar vermişti. Ağırlaşmış ses tonu karanlık odamın duvarlarına çarparak kulaklarıma ulaştı.

"Artık kabus görmediğini sanıyordum"

"Geçmişi, gecelerine misafir eden bir tek sen değilsin."

"Olmamasını dilerdim"

"Neden?"

Omuz silkti
"Ruhunun kanamasına mâni olamam. Dünya da ki tüm insanlardan koruyabilirim seni, ama ruhunla mücadele edemem"

Yeni uyanmanın vermiş olduğu tarazlı sesimle, gözlerinin içine bakarak söylendim.
"Beni güçlü kılıyor"

"Benim lafları mı, bana mı satıyorsun sen?"

Sorusunu cevapsız bıraktım. İşleri dalgaya vuracak güce sahip değildim. Günüm yeterince kötü geçmişti, üstüne birde kâbus görmek beni iyice takatsiz bırakmıştı. Yorulmuştum çok; hem ruhen, hem bedenen. Eskisinden daha zordu her şey.

İstemesem de elimde olmaksızın karamsarlığa kapılıyordum. Engel olmak, bu duyguya karşı galibiyet kazanmak istiyordum. Ama sanki dipsiz bir kuyunun içerisinde sesimi kaybetmiştim ve yardım dilemeye bile mecalim yoktu. Uçmak istiyordum ama iki kanadıma da sırtlanamadığım yükler bindirilmişti. Kanatlarımda ki yükler bir gün azalıpt hasret kaldığım gökyüzüne kavuşur muydum bilmiyordum. Sonu meçhul bir arafta kapana kısılmıştım.

HAYAT SAVAŞIWhere stories live. Discover now