Bir İntihar Mektubu

94 53 24
                                    

IV. BÖLÜM

Saatler sonra Aydın'a gelmiştim. Yol boyu yaşadığım anıları düşündüm durdum. Eve geldiğim de saat gece 12 ye geliyordu. Baya yorgun olduğum için duş alıp Melis'e iyi geceler mesajı attıkdan sonra hemen uyuya kalmışım. Günler ilerliyordu zaman akıyor Melis'i her geçen gün daha da özlüyordum. Yine bir gün Melisle Whatsapptan konuşurken bana en sevdiği kitapdan bahsetti. "Sana yollayacağım onu sende oku" dedi. Bende olur tabi ki dedim. Bana aynı gün içinde ailesindeki yaşadığı problemlerin çekilmez hal aldığını anlatıyordu. Ona teselli veriyordum her zaman ki ama uzaktan kalbine dokunmak oldukça zor oluyordu. Yanına gitmeyi planlamaya başlamıştım. Maddi sıkıntılarım olduğu için habire yanına gidip gelemiyordum. Bende param oldukça köşeye atıp biriktirir öyle giderim diye düşünüyordum. Melis'in yaşadıkları oldukça zordu. Ailesinin baskısı onun pskolojisini bozuyordu, bunalıyor ve kaçacak yer bulamıyordu.

Herkesin kaçıp sığınmak istediği birisi olur,
Biz en fazla balkona çıkabiliyorduk.

Melis'in yanına gidebilmek için günleri saymaya başlamıştım bile. Yine o kokusundaki huzuru ciğerlerime çekicektim. Yine gülüşüyle sarhoş olup, saçlarındaki huzur kırıntılarına dokunacaktım. Kendimi hep böyle teselli ederek zamanın geçmesini beklerdim.

Zamanın geçmesini beklerken, aslında farkında olmadan biz kendimizden geçiyoruz.

Bir salı günü işteyken telefonum çaldı. Arayan Melisdi. En azından öyle yazıyordu. İşte olduğumu biliyordu bu saatlerde aramazdı dedim kendi kendime ve hemen açtım telefonu. Telefon daki ses Elif'in sesiydi. Titrek ve ağlamaklı bir sesle bana "Kaya Melis" diye seslendi. İlk başta ne olduğunu anlayamadım. Ardından "Melis intihar etti" dediğini duydum. O an sokaktaki, şehirdeki tüm seslere sağır oldum. Böyle bir şey olamazdı. İnanmak istemeyerek acilen işten izin alıp, İzmir'e giden ilk otobüse bindim. Yolda aklıma gelen binbir felaket düşünceyle boğuşuyordum sanki. Saatler sonra İzmir otogarına indim hemen Elif'i aradım ve nerde olduğunu sordum. Ege üniversitesinde olduklarını söyledi. Hemen minibüse binip oraya gittim. Elif karşılamaya geldi ve boynuma sarıldı hemen. Ağlamaya başladı onu teselli ederken bi yandan da Melis'i görmem lazım Elif diye bağırdığımı hatırlıyorum. Elifse hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Olamaz dedim kendi kendime. Olamazdı. Beni ona götür Elif diye yalvardım. Zor güç Melis' in cansız bedeninin olduğu o buz gibi odaya girdim. Ben İzmir'e varmadan hemen önce son nefesini verdiğini öğrendim. Artık soluduğum İzmir havası bana zehir gibi geliyordu.

Hayatın asıl acısını, sevdiğiniz birini hastane koridorlarında beklemeye başladığınızla öğreniyorsun, bu hayatın ne kadar yalan olduğunu.

Melis'in cansız bedeni önümdeydi. Benimse ruhsuz kalan bedenim onunlaydı. Bana yaşamayı öğreten o kadın, yaşamaktan vazgeçip gitmişti. İçimde saatlerce haykırıp bağırma isteği varken, gözümdeki yaşları usulca silmekle yetindim. Yetkililer odadan zorla çıkarttıkları zaman cenaze işlerimlerini halletmek üzere Melis'in babası görüştü. Bense duvarın kenarına diz çöküp eğilmişken Elif kolumdan tutup zorla dışarı çıkardı. Gökyüzünün zifiri karanlık olduğunu söyledim ona. Artık gökyüzümün maviliğine siyah karışmıştı. Bir daha mavi olmamak üzere. Bahçede öylece dururken, Melis'in yakınları yanıma geldi. Melis'i toprağa verirken orda olmamı istediler. Yapamazdım. Rabbim biliyor ya onun üstüne atılan her toprağı, kendi üstüme atılmış hissederdim. Beni de oraya gömsünler diye yalvarırdım. Melis'i öyle görmeye dayanamazdım. Bir zamanlar bana huzur veren İzmir'in havası sanki artık zehir soluduğumu hissettiriyordu. Biran önce kaçmam lazımdı. Bu şehirden, kendimden...

Herkesten, her şeyden kaçtım.
Kaçtıkça ona vardım...

İlk otobüsle tekrar Aydın'a döndüm. Ruhumu Melis'in yanına gömdüm. Arayanlar ulaşamıyordu artık bana, sorarlarsa Melisle bilsinler beni diyordum. Eve kapanmıştım. Aydın'a geldikten ertesi gün, aklımda anılarla mücade ederken kapı çaldı. Zor güç gidip açtım. Postacıydı. Evet, Melis'in en sevdiği kitabıydı bu. İmzayı atıp kapıyı hemen kapadım. Ellerimde ona dair kalan son şeydi bu. Ellerimde sevdiğim kadının izleri, toprağın altına koyamadığım kadına dair parçalar vardı. Korkarak paketi açmaya başladım. Içinden bir zarf ve o kitap... Önce zarfı elime aldım. İçinden bir hap ve bir mektup. Titrek ellerle o mektubu açtım. Sevdiğim kadının son sözleri şunlardı ;

Beni kendinden çok seven bu adamı üzdüğümü biliyorum. Üzülme sakın desemde perişan olduğunu içim sızlayarak yukarıdan izleyeceğim. Ama dayanamaz olmuştum Kaya. Bu yük ne senin ne benim taşıyabileceğim şeydi. İçimde başka bir adamı yaşatırken, sana hayat vermem mümkün değildi. Biliyorum bunu senden saklamamalıydım. Söylemeye korktum. Benden vazgeçersin diye korktum. Bana etrafım da iyi gelen tek şey sendin. Asıl iyi gelecek olan sevdiğim adamsa başkasında. Her şey üst üste geliyor Kaya, tükendim. Aileme söz geçiremez oldum artık. Bu hayatta ki yerim bu kadarmış. Ardımdan bana kızma sakın bu kadar güçsüz olduğum için. İntihar edecek kadar güçsüz değildim, gücüm kalmamıştı hepsi bu...

Her cümlesini, her kelimesi ve her noktası aklımda. Odam da verdiği kitabın arasında hala duruyor o mektup. Her gece bakıp gözümün yaşıyla ıslatıyorum o satırları.
O sadece bir defa ölmüştü. Bense her gece diri diri toprağın altını görürüyorum...

Sevdiklerinizin kıymetini iyi bilin.
Toprağın altına koyduğunuz da, gülmenize değer hiç bir şey kalmayacak.

~SON~

PĘRĘSTİŞWhere stories live. Discover now