Bölüm 49

7.1K 508 19
                                    


Onun hikayesiyle birlikte biten sohbetimizin durağanlığından kurtulmak adına ben de ona kendi hikayemi anlatmaya karar vermiştim. Her ne kadar karşımda bir bebek katili olsa da benim de ona bilmek istediklerini anlatarak ödeşmiş olmam gerekirdi. Hem bu bahaneyle kesinlikle duygusal bağı olmayan ailemden de olmayan kısacası benimle hiç ilgisi olmayan birine içimi dökerek biraz rahatlayabilirdim. Hatta belki de yeni bir bakış açısı kazanabilirdim. 

Detaya girmeden bütün hikayemi anlatmaya başladım. Ta en başından en sonuna kadar hızlandırılmış bir video gibi hızlıca geçiverdim üzerinden. Asu da genel olarak soğukkanlı bir şekilde dinleyip bazen başını sallayarak dinlemeye devam ettiğine dair işaretler verdi. Hikayeyi bitirmeden önce Mavi'nin amcasının da bebek katili olduğuna değinmeyi ihmal etmedim. Sadece o zaman diğer tepkilerinden farklı olarak yorgun gözlerle şömineye odaklandı. 

Bütün her şeyi anlattıktan sonra kaçıncı kez tazelendiğini bilmediğim çayıma yönelip ona hazmetmesi için zaman tanıdım. Doğal olarak tepkisini veya yapacağı yorumları merak ediyordum. Ama benim zorlamam ile konuşmasının alemi yoktu. Gözlerim saatle buluştu. Akreple yelkovan diğer güne geçmiş, hala hızla zamanda akıyorlardı. Onlara rağmen insan kalabalığı son sürat devam ediyordu. 

"O zaman desene kader bizi karşılaştırdı. Allah biliyor ya, son zamanlarda gerçekten pes etmiştim ve beni harekete geçirecek ve rahatlıkla konuşabileceğim yeni bir arkadaşa ihtiyacım vardı." Eh, tam olarak beklediğim cevap bu değildi. Esrarengiz ve mükemmel bir şekilde sorunlarıma çözüm sunmasını beklemiyordum tabi ki de. Yine de hayal kırıklığının ardından gülümsemeyi başarabildim. 

"İstersen artık dinlenmeye çekilelim. Buralarda gece pek bitmez. Mesela burası sabaha kadar açık. Ayrıca Mavi'ye haber veremediğini söylemiştin. İstersen telefon hemen kasanın orada. Anlattıklarına bakılırsa ikinizin çok ayrı kalmamasında fayda var. Haber vermelisin nerede olduğunu." Asu, masayı toplarken tamamen unuttuğum bu detayı hatırlatmıştı. 

"Evet. Kafayı yemiştir büyük ihtimalle zaten. Daha da geç olmadan arasam iyi olur." 

"Aslan, sana buranın açık adresini de versin. Onlar gelmek isterlerse kapımız her zaman açık. Burada size yardımcı olabiliriz. Eğer senin gelmeni isterlerse de seve seve götürürüz. Ben de gelirim." Bu konuyu hiç düşünmemiştim. Mantıklı yanım burada kalmamızı söylüyordu. Köyde çok fazla savaşçı vardı. Bize yardımcı olabilirlerdi. Diğer yanım ise Mavi'nin gözünde hiç mavilik kalmadığını hatırlatıyordu. Onu kaybetme korkusuyla hemen yanına gitmek istiyordum. İkimiz için de doğru olanı seçmek zorundaydım. En iyi yolu bulmalıydım.

"Mavi?" Daha telefon çalar çalmaz açıldı. Karşımdaki ses, önceki kısa konuşmamızda olduğundan kat ve kat telaşlıydı.

"Zuhal? Zuhal, neredesin? İyi misin? Çabuk yerini söyle bana?"

"Mavi, iyiyim sakin ol. Nefes al. Sana her şeyi anlatacağım. Ama ne olur olmaz, yine konuşmamız kesilir diye ilk olarak adresi vereyim."

"Feyza! Kağıt kalem ver hemen. Arabanın anahtarı nerede! Antalya yolu değil mi canım?" Ben adresi verirken bütün aile bağrışmalar ve kaos içinde arabaya koşmuşlardı. Hepsinin sesi birbirine karışıyor, yeterince ağrıyan başımın daha da zonklamasına neden oluyorlardı. Mavi de telefonu kapatmamam için konuşmaya çalışıyordu. Diğerlerinin sesini de bastırmak için ekstra bağırıyordu. 

"Sakin ol Mavi. Buradayım aşkım. Gitmiyorum."

"Orada ne işin var anlamıyorum. O kadar uzakta. Feyza vermiyorum telefonu anla artık." 

"Aşkım lütfen sakin ol artık. Dikkatli kullan ayrıca. Ben güvendeyim. Korkma artık."

"Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun? Kemal, Feyza'yı yanına almaya ne dersin?" 

Mavi IsırıkWhere stories live. Discover now