18. Bölüm: "Arzulanan Mutluluk"

8.1K 349 197
                                    


Bir günlük gecikme için özür dilerim, biraz üşütmüşüm kendimde değildim. Bugün de hala hastayım, kırıklık devam ediyor ama bilgisayar başına oturabilecek kadar iyi hissetmek için kendimi zorladım. Bol bol yorum yaparsanız daha iyi olurum belki? İyi okumalar canlarım ♥

Sabah Efe'yle uyandığımda gülümsedim. Erkek arkadaşımla barışmıştım, aramızda sorun yoktu ve masumca uyuyordu. Gerçekten masumca.

Bana hazırladığı kahvaltıyı fırlatmıştım, ne emeğine ne de nimete hiç saygı göstermemiştim ve bugün ödeşme zamanıydı. Elimden gelenin en iyisini, tüm malzemeleri kullanarak, pijamalarla fırına giderek her şeyi ortaya döktüm. Şaşırtıcı bir biçimde tüm bu süreç içerisinde hala uyuyordu.

Kahvaltı ayağına getiremeyeceğim kadar büyüktü. Onu öperek uyandırdım. Elimle alnındaki saçları geriye ittirdim, tekrar öpüp güzel kokusunu içime çektim. Hem yakışıklıydı hem de güzel kokuyordu, bendeki de şans yani.

"Bu ne kadar güzel bir sabah böyle Allah'ım." Diye gülümsedi. "Hayatım boyunca uyandığıma hiç bu kadar sevinmemiştim." Gülmeye başladım. "Sen avukat olmalıymışsın." Dedim, ağzı çok iyi laf yapıyordu, zaten bana kalırsa bir erkeği erkek yapan elementlerin başında da bu zekayla doğru orantılı gelen söz cambazlığıydı, yakışıklı olmasa bile sırf bu sözlerine vurulurdum, bu konuda ablama çekmiştim.

Ablamın bir ara aşırı çirkin bir sevgilisi oldu, yani hayalinden çok uzak, tipi hiçbir şeye benzemeyen bir çocuğa aşık oldu, annem fotoğraflarını gördükçe kalp krizi geçiriyordu mesela. Ama ablam çocuğun sözlerine aşık olduğunu, tatlı sözlerle onun kalbini çaldığını söylemişti ve benim sevgilim de onunkine benziyordu. Ama kıyaslama yapılmayacak kadar yakışıklıydı Efe, hatta baya baya tatlıydı yani, sokakta göremediğimiz o çocuklardan biriydi.

Efe'ye sahip olduğum için çok şanslıydım. Sevimli, yakışıklı, ağzı laf yapan, gönül almasını bilen iyi bir oğlandı. Ama en önemlisi de bana aşık olmasıydı. Beni seven ve bunu çekinmeden dile getiren biriydi ve bu bana yeterdi aslında, bu yüzden ne kadar yakışıklı olduğunu zaman geçtikçe fark ediyordum çünkü ona hiç dikkat etmemiştim ki! İlk başlarda eli ayağı olması bile bana yetiyordu çünkü ihtiyacım varken yanımdaydı. Çağatay ve Fulya, arkadaşları, Umut, her şey üstüme gelirken o yanımdaydı ve bu bana yeterdi. Ama tüm bunların üstüne bir de centilmen, akıllı ve yakışıklı olması, özellikle de iyi kokması... Tamamen şanstı ve onu kaybetmek istemiyordum işte, onu seviyorum! Onun kalbini kırmak istemiyorum, duygularını incitmek istemiyorum. Tek istediği bir çift tatlı söz ve ben bunları hissederken en azından dile getirebilirdim.

"Seni kaybetmek istemiyorum Efe." Dedim, beni kendine çekmiş yatakta öpüp kokluyordu. "Seni çok seviyorum. Bunu belli edemem ve gerekirse senden vazgeçerim. Ama yine de seni çok, çok, çok seviyorum. Sana her geçen gün biraz daha aşık oluyorum. Hiç hissetmediğim şeyleri hissettiriyorsun bana. Sana güveniyorum. Lütfen beni harcama, lütfen pişman etme ve lütfen beni kaybetme."

"Senin o tatlı ağzın neler diyor öyle? O karınca gibi durmak bilmeyen zihnin yine neler düşünüyor bebeğim?" her lafından sonra dudağıma, yanağıma, çeneme, yüzümün her yerine öpücükler konduruyordu. "Seni üzmek, seni ağlatmak, sana zarar vermek, bu düşünceler benim ödümü kopartıyor. Seni kaybedersem kendimi de kaybederim. Ve sen gerekirse kendin için vazgeç benden, ben yine seni seveceğim." Dudağıma uzun bir öpücük kondurdu ve karşılık verdim. "Ama böyle beni sevdiğini söylediğin zaman dünyalar benim oluyor, bil istedim. İyi ki varsın hayatımda Hazan. Sen benim kızımsın. Başkası olamazdı, iyi ki çıktın karşıma da bana sevmeyi öğrettin."

Dönüşü Olmayan HataWhere stories live. Discover now