40. Bölüm: "Koruyamadığını Öldür"

6.3K 351 255
                                    

Döndüm.

(Bölüm sonunda sanat var)


Karşı koyamazsın.

Facia yürüyerek gelir. Elini kollunu sallar gelir.

Durduramazsın.

Kaçmaya çalışma, kaçamazsın. Gelmek istediği zaman gelir. Bu gücü yok sayamazsın.

Babam kapkaranlık ve nefret dolu bir adam. Beni hayatı boyunca hiç sevmedi, bilmediğim bir şeylerin intikamını alıyor gibiydi benden. İlk yanlışı nerede yaptığımı hatırlamıyorum, onun onaylamayan, olumsuz bakışlarını doğduğum günden beri üzerimde hissediyordum. Ben büyüdükçe dişlerini çıkardı. Ben büyüdükçe daha da kötü oldu. Kinini gizleyemez hale geldi

Neden bilmiyorum. Kahroluyorum. Babamın beni sevmesini çok isterdim. Hayatım boyunca bunun acısıyla yaşadım. Beni sevmeyen babam benim bütün hayatımı mahvetti. Daha kötü olabilirdim. Kötü yollarda sürünebilirdim ama yine de pes etmedim. Kendime çok şey borçluyum. Ama ne kadar yükselirsem yükseleyim, dünyanın en iyi konumunda olsam bile, geçmişimi unutamayacağım. Baba sorunum hep zihnimde olacak ve beni etkileyecek.

Önümde kocaman bir omlet var. Taze sıkılmış portakal suyu var. Altı dilim ekmek, reçel ve yağ var. Peynir, zeytin, domates de cabası. Babam yemem için bana kahvaltı hazırlamıştı, beni sevdiğinden değil elbette; kilo almamı istediği için.

Alacaktım bu sefer. Olabildiğince çabuk eski halime dönüp istediğini verecektim, bakalım bu sefer ne yapacaktı?

Kahvaltıdan sonra üçümüz eve alışveriş yapmaya gittik. Ev, üç oda bir salondu. Ben odama bir kitaplık, çalışma masası, dolap ve yatak koymuştum. Salonda da bir çekyat vardı. Çamaşır makinesi ve buzdolabı da beyaz eşyalarımdı. Şimdilik tek yaşıyordum ama en azından ikinci sınıfta bir oda arkadaşı bulacağımı ümit ediyordum. Çünkü evi geçindirebilmek için bazı ihtiyaçlarımdan feragat etmek zorunda kalmıştım.

Kuaföre, cilt bakımına, rahatça bir alışverişe çıkamıyordum mesela. Sadece hayatta kalabilecek kadar yemek yiyordum. Mersin'den getirdiğim kıyafetler yetmiyordu aslında çünkü kış çok çetindi. Orada kış fazla yoğun geçmezdi. Bir mont ve bir botla bir ay geçirdikten sonra zaten kış bitiyor sayılırdı. Ama İstanbul... Sanki geldiğim günden beri soğuk.

Annemin bana yeni, yünlü kıyafetler getirmesi çok iyi olmuştu. Evden birkaç parça eşya daha. Babam da bir sürü konserve yiyecek, bakliyat falan almıştı. Ama bunu bana daha sonra yatıracağı paraları azaltmak için yapıyordu. Biriktirdiğim yüz elli lirayı da bankaya yatırmak zorundaydım artık çünkü okulun onlara söylediğimden daha fazla para verdiğini de öğrenmişti.

Bir an önce ev arkadaşı bulmalı ve yine kira yükümü azaltmalıydım.

Babamın sürekli beni yurda göndermekle tehdit etmesinden de çok sıkıldım. Öyle bir şey yapayım ki, dört yıl boyunca bu evden çıkmak mümkün olmasın. Ama maalesef sadece iki dönemlik kontrat imzalamıştık hatta önümüzdeki ay bir tane daha yapacaktık, belki ikna edersem birkaç yıla çıkarabilirdim.

Ama sanmıyordum. Çünkü adam babamı tanıyordu, yani çok güzel bir indirim yapmıştı. Artık babam zamanında ona nasıl bir iyilik yaptıysa adam bin lira düşürmüştü.

Ama sonuç olarak, çok zorda kalırsam bambaşka bir eve taşınabilirdim. Bu parayla, bu muhitte ev bulamazdım muhtemelen ama daha kötü bir yere geçerdim. Sorun değil. Hatta bir artı bir ev bulurdum, daha iyi olurdu.

Dönüşü Olmayan Hataحيث تعيش القصص. اكتشف الآن