16.Bölüm 'Bedel'

2.9K 180 73
                                    

Melody Of Rain~

16.Bölüm 'Bedel'

JongIn istemiyor olsa da kabul etti.
Belkide başka erkeklerin kollarında,tüm kalbine sahip kişiyi biraz da olsa unutabilirdi.

**

‘’Sen soyunur musun yoksa benim mi soymam gerekiyor?’’ Gözleri ay ışığının aydınlattığı kadarıyla görünen esmer yüz hatlarında gezindi.
JongIn anılarını dağıtmak istercesine gözlerini birkaç defa kırpıp alnını ovuşturdu.

‘’Nasıl istersen.’’ Demişti sonunda uzun olana doğru birkaç adım atıp onun gömleğinin düğmeleriyle oynamaya başladığında.

ChanYeol küçük olanı kucağına çekti ve ellerini ince bele yerleştirip kaldırdı.

‘’Neden daha önce çıkmadın ki karşıma sanki?’’ Yüzünü alev alev yanan boyna bastırdığında burnunu dolduran vişne kokusu yüzünden çıldırmak üzereydi.

‘’Muhteşem kokuyorsun.’’ 

JongIn kıkırdayıp converselerini ayaklarına destek olarak çıkardı.Tanrı bilir fırlattığı ayakkabılar nerelere gitmişti.Ama umurunda mıydı sanki?Bacaklarını uzun olanın sırtında birleştirdiğinde ChanYeol JongIn’in kalçasını daha sıkı kavradı ve onu tozlu,kırık koltuğa oturtup Kai’nin bacakları arasındaki boşluğa dizini yerleştirdi.Böylece tenleri birbiriyle buluşmuş öpücükleri masum olmaktan çıkmıştı.
ChanYeol sabırsızlanır gibi JongIn’in üzerindeki tshirtü çıkarmadan pantolonuna geçmiş gözleri kemerin nereye bağlandığını net bir biçimde göremediği için küfretmeye başlamıştı.

‘’Seks yapmak için fazla karanlık.’’ Dedi sonunda JongIn’i sandalyede bırakıp kendini geri çekerken.

….

‘’Açık havada yapmaya ne dersin?Yıldız manzaralı bir gece?’’

‘’İnsanlar görürse..’’ Kekeledi JongIn.

‘’Kime ne?Kiminle,nerede seviştiğim kimseyi ilgilendirmez,değil mi?’’

‘’Ama hapse girebiliriz.’’ 

‘’Tanrı Aşkına,burası Amerika.Yolda birine tecavüz etsen bile kimse umursamaz dostum.’’

JongIn utancından mı yoksa havanın çok sıcak olduğundan mı terlediğini bilmesede elini tutmakta olan eli daha sıkı kavrayıp ayağa kalktı.
Doğru.Kime neydi ki?Sehun görmediği sürece sorun yoktu ki Sehun’un görmeside JongIn’in ölen babasının dirilmesi kadar olasılıksızdı.
Hoş görse ne olurdu?Ona ne?Emindi ki Sehun JongIn’i başka bir erkekle gördüğünde umursamazdı.Çünkü tek önemsediği biricik Luhan’ıydı.Luhan bir erkeğe birkaç metreden fazla yaklaştığında çılgına dönerken JongIn’e bir ordu tecavüz etse umursamazdı değil mi?

Yeniden ıslanmaya başlayan gözlerini ve ağlayamadığı için sızlayan burnunu düşünmemeye çalıştı.

‘Bugün bari yapma JongIn.Oh Sehun devri bitti.Sehun bitti.Aşkın bitti.Artık o yok,sen yoksun.Siz yoksunuz.Yalnızca..anın tadını çıkar.’

**

‘’Gerçekten burada mı sevişeceğiz?’’ İnanamamazlıkla sordu.

‘’Neden hoşuna gitmedi mi?’’

JongIn kaşlarını kaldırıp yutkundu.Evet,açık havada sevişeceklerini biliyordu ama….burası biraz fazla ulu orta değil miydi?

‘’Daha kapalı bir yer bulamaz mıyız?Sadece…birilerinin görmesini istemiyorum.’’

‘’Seni öyle hızlı becereceğim ki gözlerini açıp kapayıncana kadar bitecek.Kimse görmeyecek söz veriyorum.Şuan herkes o lanet olası barda kendi kusmuğunda boğulmakla meşgul ve emin ol gördüklerinin halüsinasyon mu yoksa gerçek mi olduğunu bile ayırt edemezler.’’

JongIn yalnızca dudaklarını ısırıp kafasını sallamakla yetindi.ChanYeol pantolonunun kemerini açmaya başladığında bile utancından yerin dibine girmek üzeydi ve önünde pantolonunu çıkarmakla meşgul olan adamı değil adeta koyu maviye boyanmış ChanYeol’ün söylediğinin aksine tek bir yıldız dahi bulunmayan gökyüzünü izliyordu.
Baksırı beklenmedik bir şekilde indirildiğinde çıplak penisine çarpan soğuk hava yüzünden ürperdi.

‘’Huh..Ama sen..O hala.Ihm tamam madem öyle seni biraz hırpalamam gerekecek,değil mi?’’

JongIn ‘hırpalamak’ kelimesi üzerinde düşünürken gözlerini kırpmak için dahi vakit bulamadan kalçasının yediği tokatla yanmaya başladığını hissetti.

‘’Bunu neden yap-‘’ Cümlesini tamamlamak üzereydi ancak dudakları üzerine örtülen yumuşak dudaklar yüzünden susmak zorunda kaldı.

‘’Onunla ilgilenmem gerekiyordu.’’ JongIn’in az önce hiçbir hareket belirtisi göstermeyen ancak şimdi gerçek bir çadır oluşturmuş olan penisini işaret ederken söyledi.

ChanYeol kendisinin ‘erkeklerle seks’ konusunda acemi olduğunu sanıyordu ancak şimdi farketmiştide karşısındaki ondan daha acemiydi ve bu beklenmedik bir şekilde hoşuna gitmişti.
Adını bilmediği esmer bedeni büyük ağacın gövdesine doğru çevirip sevimli kalçasını kendisine döndürdüğünde neden bunu daha önce yapmadığını düşünerek lanet okudu.
Tshirtün içinden sertleşmiş gögüs uçlarıyla oynarken JongIn’in kulaklarını dolduran tatlı inlemesini keyifle dinliyordu.Sert aletini sıkı kalçalara birkaç defa sürttüğünde JongIn’in inlemeleri arttı ve ChanYeol muhteşem bir gece geçireceğine bir kez daha emin oldu.
Elleri gögüs uçlarıyla oynamaya devam ederken boştaki eliylede esmer olanın kalınlığını çekiyordu.Fazla büyük değildi ama küçük olduğuda söylenemezdi.
Yumuşak dudaklarını JongIn’in kuru deliğine bastırdı ve bu JongIn’in ürpermesine sebep oldu.Arkasındaki adam kendisine beklediğinden çok daha fazla zevk veriyordu ve içinde büyüklüğünü hissetmek için çıldırıyordu.

‘’Sadece…sadece beni bece-beceremez misin?’’ Uzun olanın dili büzüşmüş delikle oynarken kekeleyerek sordu JongIn.Şimdiden boşalmak üzereydi ve kendisini aciz hissediyordu.ChanYeol dilini delikten içeri ittirdiğinde JongIn tırnaklarını ıslak ağacın gövdesine geçirdi.Alnını ağaca yaslamış ağzından damlayan zevk salyalarının görünmemesi için dudaklarını birbirine bastırmıştı.ChanYeol esmer olana sıkı bir şaplak daha atıp Kai’den tiz bir çığlık kazandı,sonrasındaysa çığlıklarını şiddelendirecek şekilde hazırlık dahi yapmadan kendisini zayıf olana doğru ittirmiş penisinin etrafını saran sıkı duvarların tadını çıkarmaya başlamıştı.

‘’Sen mükemmelsin.’’ Dudaklarını siyah saçlara bastırırken fısıldadı.Penisinin etrafındaki duvarlar genişlemesi gerektiği yerde daha da sıkılaşınca ChanYeol onun boşlamak üzere olduğunu farkedip parmaklarını kısa olanın uzunluğuna bastırdı.

‘’Şimdi değil.’’ Kulak memesini emip tahrik edici bir tonda fısıldarken söyledi.JongIn cevap veremiyor sadece ağacı tırmalamayı sürdürüp yarı açık gözleriyle orgazmının doruğuna ulaşmaya devam ediyordu.

Eğer arkasındakinin Sehun olduğunu düşünmeseydi kesinlikle böyle hissetmez hatta belkide şuan pişmanlıktan ağlıyor olurdu.Ama beyni onun yalnızca Sehun olduğunu düşünmesini emretti.Sehun’un uzun parmaklarının teninde gezindiğini,büyük penisinin içini doldurduğunu,dudaklarının saçlarını okşadığını.
Sehun.Sehun.Sehun.Her şey Sehundu.Sehun JongIn’in dünyasıydı.Sehun olmayacaksa başka hiç kimse olamazdı.

JongIn gözlerinden yuvarlanan yaşları görmemezlikten geldi ama ağzından kaçan hıçkırıklar yüzünden çoktan kendini ele vermişti.
ChanYeol şaşkınlıkla gözlerini büyütürken sadece ellerini kısa olanın omuzlarına yerleştirip hareket etmeyi kesti.
‘’B-Ben üzgünüm canını yaktığımı fark edemedim.Ü-üzgünüm lütfen,ağlama.İyi hissedinceye kadar bekleyeceğim.’’

‘’Sehun.’’ Fısıldayarak söyledi JongIn.Ellerini yüzünün üzerine örtmüş hıçkırıklarının duyulmaması için avuç içlerini dudaklarına bastırmıştı.

Yalnızca bir an önce bitmesini ve buradan defolup gitmeyi isterken kulaklarını dolduran sert ses yüzünden olduğu yerde dona kaldı.

‘’KIM JONGIN!’’

Tam kafayı sıyırdığını düşünmek üzereydiki yeniden aynı sesi işittiğinde ellerini yüzünden çekip kafasını sesin geldiği yere çevirdi.

‘’Koca şeyini onun kıçından çıkar ChanYeol.Yoksa ben kendi ellerimle çıkarıp ağzına vereceğim.’’

‘’Neden eğlencemi bozuyorsun?’’ Gözlerini devirirken dişlerinin arasından tısladı ChanYeol.

‘’Görmüyor musun şerefsiz.Canını yakıyorsun.Bir daha koca aletini onun kıçının etrafında görürsem seni gebertirim Park ChanYeol.Bana bak gerizekalı,JongIn.Sana benden başka kimsenin dokunmasına izin vermeyeceksin anladın mı beni?Seni yalnızca ben becerebilirim.Yalnızca ben.Kim JongIn sadece Sehun’un altında inleyebilir.Şimdi kıçını ört ve buraya gel aptal herif.Odamıza dönme zamanının çoktan geldi.’’

**

‘’Luhan!’’ Hıçkırıkları arasında mırıldandı KyungSoo telefona doğru.

‘’O beni bir kez bile aramadı.’’

Hattan uzun bir esneme ve iç çekiş sesi duyuluyordu.

‘’Hala telefon mu bekliyorsun,Soo?O şerefsiz seni attı ve gitti ne diye ona ihtiyaç duyuyorsun ki?Sana yeni bir hayata başlamanı söyledim,değil mi temiz bir sayfa açmanı?Eğer bunu bile yapamıyorsan geriye tek bir yol kalıyor ki onuda sen istemiyorsun.’’

‘’Eski KyungSoo olmak istemiyorum,Luhan.Sürtük KyungSoo.Herkesle beraber olan.Her erkeğin altına giren ve zayıfları altına alan.Sadece JongIn’i istiyorum.Onu seviyorum.Ona ihtiyacım var,anlamıyor musun?’’

‘’Ama onun sana ihtiyacı yok,değil mi?Sen onu istiyorsun.Ama o seni istemiyor.’’

‘’Sözlerin canımı acıtıyor.’’

‘’Yanlışım varsa söyle.’’

Soo cevapsız kaldı.

‘’Bir şey söylemeyeceksen kapatıyorum.Ayrıca olur olmaz her şeye beni aramaktan vazgeç.Biz arkadaş ya da onun gibi bir şey değiliz.Konuşacak kimsen olmadığı için birkaç defalığına sana iyi davranmış olabilirim ama sadece o kadar.Aramızda hiçbir şey yok Soo.Hala senden nefret ediyorum.Benim için Sehun’un ilk aşkısın ve bu değişmeyecek.’’

KyungSoo burnunu çekip telefonu kendinden belli bir mesafe uzaklaştırdı.Boğuk çıkan sesine aldırmadan kelimelerin ağzından dökülmesine izin vermişti.

‘’Peki.Özür Dilerim,başını ağrıttığım için.’’ Sonrasındaysa Luhan’ın cevap vermesini beklemeden telefonu kapatmıştı.
Kalbi acıyordu.Bedeni yorgundu ve uykuya direnmek konusunda sıkıntı çekiyordu.Yanındaki koltuğun üzerinden albüme uzandı ve hıçkırıkları arasında tüm resimleri tek tek parçaladı.Göz yaşları parlak fotograflara damlıyor ıslattıkları yeri yumuşatıp kolayca yırtılmasına sebep oluyorlardı.
Önündeki yırtık kağıt parçası yığınını pişmanlık dolu gözlerle izledi.

‘’Seni hiç sevmemeliydim.’’ Geçen her saniye biraz daha sönüyordu kalbindeki aşk.Acısının yerini nefret alıyor JongIn’in olmayan ilgisinin oluşturduğu boşluğu hiç durmadan büyüyen kini dolduruyordu.
İntikam alevinin vucudunu birkaç kez ürperttiğini hissetti ve her seferinde silkelenerek aklına gelen düşünceleri dağıttı.
Hayır.Eskisi gibi olamazdı.
Neler olacağını biliyordu.Eğer…eğer eski KyungSoo olursa JongIn’in kendisine olan tüm sevgisi ölecekti.Eğer birazcık da olsa öyle bir sevgi varsa tabii…
Geçmek bilmeyen saatler boyu neden işlerin bu safhaya ulaştığını düşündü.Hatası neydi de JongIn kendisine böylesine berbat bir şekilde davranmaya başlamıştı?

Gözlerini kapatıp arkasına yaslandı.Açık pencerelerin içeriye doldurduğu soğuk rüzgar yüzünden üşüyor olsada aldırmamıştı.
Sadece onu düşündü.Yüzünü.Vucudunu.Gülümseyişini.

JongIn gerçekten sonradan mı böyle olmuştu?Yoksa başından beri böyleydi de KyungSoo mu görememişti?

[FlashBack]

‘’KyungSoo hakkında ne düşünüyorsun?’’ Ellerini cebine atıp umursamaz görünmeye çalışırken sordu Sehun.
Yağmur yağıyordu ve onlar yağan yağmura aldırmadan sahil kenarında çıplak ayaklarla yürümeye devam ediyorlardı.
JongIn ani soruyla kısa bir an duraksadı ve Sehun’da ona eşlik etti.

‘’Herhangi bir şey söylemeyecek misin?’’ Ellerini iki yana açıp kaşlarını kaldırırken söyledi Sehun.

‘’Neden böyle bir şey soruyorsun?’’ 

Sehun dudaklarını büzüp çıplak ayak parmaklarıyla ıslak kumu eşelemeye başladı.Bu sırada dudaklarını düz bir çizgi haline getirmiş gözlerini dalgalı denize çevirirken basit bir şekilde yanıtlamıştı.

‘’Sadece..Merak?’’

Sehun hep böyledi.JongIn biliyordu ve bu yüzden üzerinde durmamıştı.Her zaman ilgisiz ve soğuk.En azından JongIn’in yanında.
İç çekip gözlerini kapattı.Rüzgar suratını okşuyor saçlarını dağıtıyordu.

‘’O iyi biri.Sevimli?Ihm ve aynı zamanda eğlenceli.’’

‘’Yani ondan hoşlanıyor musun?’’ Heyecanla sordu Sehun.

JongIn afallamıştı.Yumduğu gözlerini araladığında karşısında parlayan bir çift kahverengi gözle karşı karşıya kaldı.
Öylesine derin ve istekliydi ki JongIn sadece Sehun’un ışıldayan gözlerinde kaybolduğunu hissetti.Ağzından çıkan şeyin anlamını kavrayacak durumda değildi ve her şey bir anda olmuştu.

‘’Evet.’’ Dedi ne dediğinin farkına varamadan.

Bir anda geniş bir gülümseme Sehun’un tüm suratına yayılmış JongIn’i kucağına alıp döndürmeye başlamıştı.

‘’Lanet olsun,Km JongIn.Seni seviyorum.Seni seviyorum.’’

JongIn aylardır duymayı beklediği cümlenin gerçekliğini kavrayamazken Sehun’un ardı arkası kesilmeyen tekrarlarıyla sonunda işittiklerinin doğruluğuna emin oldu.
Kalbini saran mutluluk hissi tüm vucuduna yayılırken dolan gözlerine aldırmadan konuşmak için dudaklarını araladı.

‘’Bende seni seviyorum,Oh Se Hoon.’’ Sevinçle kollarını önündeki bedene dolarken söyledi.Ayaklarını Sehun’un kalçasının üzerinde kenetlemiş,kafasını sıcak boynuna gömmüştü.

‘’KyungSoo çok sevinecek.’’ Heyecanla söyledi Sehun olduğu yerde JongIn’i döndürmeye devam ederken.
JongIn gözlerini hala yüzünün gömülü olduğu boynun üzerinde birkaç defa kırpıştırıp şaşkınlıkla kafasını kaldırdı.

Ne demişti o?KyungSoo?
O an fark etti.
Sehun onu sevdiğini söylemişti.Ama bu gerçekten sevdiği için değildi.Koca gözlü aptal cücenin sevineceğini düşüncesi onu mutlu ettiği için,herhangi özel bir anlam gütmeden ağzından kaçırmıştı sadece.

‘Ondan nefret ediyorum.’ Güçlükle gülümsemeye uğraşırken düşündü JongIn.Sehun’un aydınlık yüzünü izliyor kendini avutmaya çalışıyordu.Eğer şimdi Sehun’a aslında öyle bir şey olmadığını söylerse Sehun üzülecekti.Sadece üzülmekle kalmayacak belkide JongIn’den soğuyacaktı bile.

‘Ondan ölesiye nefret ediyorum.’ Birkez daha zihninde dolandı aynı kelimeler.Gözyaşları yağmura karışıyor duygularını kalbine gömmesine yardımcı oluyordu.
Birkaç defa Sehun’un kucağında beceriksizce hareket etti ve sonunda kendini yere indirebildi.
Ayakları soğuk kum taneleriyle buluştuğunda yalnızca kafasını Sehun’un gögsüne gömüp ağlamak istemişsede tek yapabildiği etrafına mutluluk yayan Sehun’la birlikte sahilin sonuna kadar yürümek olmuştu.

‘Dilerim bir an önce ölürsün,Do KyungSoo.Varlğın bana sadece yük oluyor.Aldığın her nefes zoruma gidiyor.Sadece ölmeni istiyorum.Bir an önce öbür dünyayı boylamanı ve Oh Sehun’u bana bırakmanı.Çünkü sen yaşadığın sürece gözleri asla beni görmeyecek.’ 

[FlashBack End]

Ağlamakla geçen saatlerin sonunda çalan kapı yüzünden aklını meşgul eden düşüncelerinden kurtulmak zorunda kaldı KyungSoo.Ağır adımlarla kapıya doğru ilerlerken bir yandan da suratını yapış yapış eden yaşların kesilmesini diliyordu.

Eli kapı koluna uzanıp çektiğinde az sonra olacaklardan tamamen habersizdi.
Gözleri bulanık görüyor olsada karşısındaki uzun figür adeta orada olduğunu bağırıyordu.

‘’Evet?’’ Daha iyi görebilmek için gözlerini ovuşturmaya başladı.

‘’Beni hatırlamıyor musun?’’ Kaşlarını kaldırıp büyük elini kısa olanın saçlarına atarken söyledi.

KyungSoo şüpheyle karşısındaki bedeninin yüzünü inceledi ve sonunda aklına dolan düşüncelerle gözlerinin büyüyüşüne engel olamadı.Kapıyı kapatmaya çalışmışsada artık çok geçti.

‘’Kabalık ediyorsun,güzel çocuk.Bana küçük bir borcun vardı,hatırladın mı?Ve sen hala ödememi yapmadın.Şimdi benim olanı almam gerekiyor.’’

~Melody Of Rain~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin