& 1. BÖLÜM &

396 279 102
                                    


Haydi Bismillah

##

"Kovuldun Yase ! Buyur, bu da son paran... Şimdi çıkabilirsin." Dedikten sonra tutuşturmuştu elime beyaz zarfı. Eğer elimde konuşabilme şansım olsaydı yine susardım bu konu karşısında. Çünkü biliyordum ; Insanlar ne olursa olsun kendi inanmak istediğine inanırlardı.

Zarfı avucumun içinde buruşturdum, eğer bu paraya gerçekten ihtiyacım olmasaydı hiç şüphesiz patron kılıklı herifin pis kokan ağzına tıkardım. Ellerimi kot ceketimin cebine yerleştirdim. Karşımda hâlâ dikilen 45'li yaşlarının ortalarında diye tahmin ettiğim göbekli patron bana anlamaz gözlerle bakıyordu kalın çerçeveli gözlüklerin arkasından. Derin bir soluk doldurdum ciğerlerime. Onun arkasında kalan çalışanlara ait beyaz dolaplara ilerledim ve dolabımım kapağını açıp çantamı aldım. Vücuduma hükmeden bütün sinirlerimin acısını dolaptan çıkartırcasına kapağı sert bir şekilde kapatıp çıkışa yöneldim. Arkamdan 'saygısız' dedini işitmiştim ama aldırmadım. Diğer çalışanların acıyan bakışlarını yüzümde ve sırtımda hissedebiliyordum. Ama hayır, bana acımalarını istemiyordum çünkü ben acınacak hiçbir şey yapmamıştım.

O sapık herif beni rahatsız ettiği halde en ufak tepki bile vermemiştim fakat sipariş ettiği kahveyi yanlışlıkla masasına döktüğüm için beni şikayet etmekle kalmamış bir de dava açacağını beyan etmişti. Ve ardından mutlu son ; Zaten dilsizliğim yüzünden beni işten çıkarmak için fırsat kollayan adam anında beni kovmuştu.

Neden her defasında insanların kötü yanlarıyla karşı karşıya geliyordum?

Hafif esen rüzgar dört bir yanımı sararken ceketime sokuldum biraz daha. Eve gidip gazetedeki iş ilanlarına bakmam gerekiyordu çünkü ben çalışmak zorundaydım, çünkü evde ; annem,babam ve abimden bana miras kalan küçük bir kız çocuğu vardı beni bekleyen.

Kardeşim.

Yasemin.

Omuzlarımdan tutunan siyah klasik çantamı öne alıp cebinden anahtarımı çıkaracaktım ki demir kapı küçük eller tarafından açıldı. "Abla !"

Yüzümde ki artık alışagelmiş ve ikinci bir deri gibi beni saran gerginlik, koltuğunu onun aksine sımsıcak, gerçekçi bir tebesüme bıraktı. Eğilip onu kucağıma aldıktan hemen sonra boynuma dolanmıştı incecik kolları. Iceriye girip kapıyı ardından kapatırken saçlarımın arasında hissediyordum minik dudakları. Nasıl olurdu da küçük bir beden, bütün sinirlerimi yok edebilecek kadar güçlü olabiliyordu? "Hoşgeldin canım ablam."

Cevap olarak kollarımı canını acıtmayacak şekilde biraz daha sıkı sardım beline ve onun bana yaptığı gibi saçlarından öptüm onu. Beş yaşında olmasına rağmen yaşıtlarına göre fazlasıyla uzun ve güzel saçlara sahipti. Sadece bir kez kesmiştik o da daha bebek iken. İkimizde istemiyorduk saçlarımızın kesilmesini çünkü bizim saç tellerimizin arasında annemizin parmak izleri asılıydı.

Mutfağın kapısının önünde Sultan teyze belirdi bir anda. Beline doladığı mutfak örtüsüne siliyordu ellerini. "Hoşgeldin kuzum,erkencisin? "

Yasemin'i yere bırakıp ayağımdaki beyaz spor ayakkabıları çıkarıp portmantoya koydum. Başımı sallamakla yetinebilmiştim sadece.

Sultan teyze alt katta ki komşumuzdu ve benim çalıştığım zamanlarda Yasemin'e o bakıyordu. Çok iyi bir kadındı, eğer o olmasaydı ne yapardık hiçbir fikrim yoktu. "Kuzum ben yemeği hazırladım. Sende elini yüzünü yıka gel hadi."

Yüzüme mahcup bir ifade yerleştirdim ve bir anda kendimi ona sarılırken buldum. O, annemdem sonra tanıdığım kalbi en güzel kadındı. Çok geçmeden sarılışıma karşılık alırken bacaklarımıza sarılan Yasemin'e baktık. Kaşlarını çatmış kırmızı elbisemin eteklerini çekiştiriyordu. "Siz niye hep beni dışlıyorsunuz ya."

Geçmişin Pençesi (ASKIYA ALINDI)Where stories live. Discover now