5. Bölüm

2.3K 247 130
                                    

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

Çok, çok ama çok uzun bir sessizliğin ardından, ağzımdan çıkarabildiğim tek şey bu olmuştu. Daha önce erkekler bana, benden hoşlandığını söylemişlerdi. Bu konuya yabancı olduğum söylenemezdi. Yabancı olduğum tek şey, abimin en yakın arkadaşlarından birinin bana açılıyor olmasıydı. İnanılacak gibi değildi ki!

Luke kafasını olumsuz anlamda salladı. "Owen'ın kardeşiyle, böyle bir konuda dalga geçecek kadar canıma susamadım."

"Beni tanımıyorsun bile!" diye bağırdım. "Beni tanımadığın halde nasıl olur da benden hoşlanabilirsin?"

"Aslına bakarsan, seni sandığından daha iyi tanıyorum."

Ona nasıl olur dercesine baktım. Gülümsedi ve arkasına yaslandı. "Seni hep izliyordum. Aslında izlemekle de alakası yoktu. Varlığını her zaman fark ediyordum ve kendimi sana bakmaktan alıkoyamıyordum. Başta pek oralı olmadım, geçeceğini sandım. En yakın arkadaşımın kardeşiydin neticede ve Owen bize senin yanına yaklaşan her çocuğu dövdürüyordu. Ben kesinlikle bir istisna olmazdım. Hatta senden hoşlandığımı öğrenirse, beni kendi döverdi." Bana yandan bir bakış attı. "Pısırıklık ettiğimi sanma, ama abin yumruklama işinde acayip iyidir. Özellikle öfkelenirse, canavara dönüşüyor."

"Yanıma yaklaşan çocukları mı dövüyordunuz?" diye sordum, hayretler içinde. "Buna inanamıyorum."

"Hey, burada konu senden hoşlanmam, tamam mı? Ayrıca o çocuklara iyi oluyordu. İçten içe onları dövmekten keyif bile alıyordum. Kişisel bir meseleye dönüşmüştü sanırım benim için. Yani sen... Sen benim için fazlasıyla kişiseldin."

Kaşlarımı kaldırdım. "Bunu havalı bulup kollarına atlamam mı gerekiyor?"

Omuz silkti. "Aslında bu hiç de fena olmazdı."

Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Kesinlikle sorunların var."

Gözlerini devirdi. "Yanlış anlama, seni kazanmanın kolay olmasını başından beri beklemiyordum. Sadece, yeni yıla girerken bir şeyleri değiştirmek istedim. Hayatımda hiçbir şeyin yolunda gitmediği bir dönemden geçiyorum. Yolunda giden tek bir şey olsun, o da sen ol istedim. Sana açılmam gerekiyordu, bilmen gerekiyordu. Bunu o kadar uzun süredir içimde saklıyorum ki..."

Tamam, işte bu beni etkilemişti. "Uzun süredir derken?"

Güldü. "İki yıl kadar falan işte. Çok da uzun sayılmaz aslında."

Ağzım hayretle açıldı. "İki yıldır benden mi hoşlanıyorsun?"

"Bu kadar şaşırma. Daha önce de dediğim gibi, çok güzel ve çok akıllısın. Senden hoşlanmamak için aptal olmak gerekir."

Ne tepki vermem gerektiğini bilmiyordum. Teşekkür mü etmeliydim? Gülümsemeli miydim? Ne yapmalıydım Tanrı aşkına?

Bir anda kahkahalara boğuldu. Bir an için histeri krizi geçirdiğini düşündüm. Sonrasında toparlandı. "Çok komik görünüyorsun," dedi. "Bu olayı kafanda büyütmene gerek yok, sakin olabilirsin. Ayrıca duygularıma karşılık vermeni de beklemiyorum. Senden sadece tek bir isteğim var."

İçim merakla doldu. "Neymiş o?"

"Bana bir şans ver." Elini uzatıp, elimi tuttu. "Beni tanımıyorsun. Sana kendimi tanıtmam için bana bir şans ver. Seni etkilemek istiyorum. Bir şekilde bunu yapabilmem için bana bir şans ver."

"Luke..." Ne diyeceğimi bilmiyordum. "Sana o şansı versem bile, Owen buna hayatta müsaade etmez."

Yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. "Haberi olmazsa, müsaade etmesi gereken bir durum da olmaz."

Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Onun gözünden hiçbir şey kaçmaz."

"Bana azıcık olsun güvenemez misin?" Oflayarak elini elimin üstünden çekti. "Sevgili abini, onu saf dışı bırakabilecek kadar iyi tanıyorum. Eğer benimle olmak istersen, ruhu duymaz."

Dudağımı yaladım. "Diyelim ki, dediğini yaptım. Hatta ben de senden hoşlanmaya başladım. O zaman ne olacak? Mükemmel gizliliğimize devam mı edeceğiz? Tanrı aşkına, sen Owen bizi banyoda gördüğünde bile ona saçma salak şeyler söylemiştin! Hatta saçma salaktan bile öteydi söylediklerin. Beni kardeşin gibi gördüğünü söyledin!"

Bakışları üstüme kenetlenmişti. Sanki hayal âlemine dalmış gibiydi, tepki vermiyordu. Elimi gözlerinin önünde salladım. "Hey! Sana diyorum."

Başını sallayarak hemen toparlandı. "Pardon, senden hoşlanmaya başladım kısmından sonra benim devreler biraz yandı da, devamını dinleyemedim. Tekrar edebilir misin?"

"Komik misin yoksa korkunç biri mi, bir türlü emin olamıyorum."

Gülümsedi. "Emin olmanı sağlayabilirim."

Yüzümü buruşturdum. "Bir şekilde senden hoşlanırsam da bu gizlilik devam mı edecek demiştim. Biliyorsun, Owen bizi banyoda gördüğünde senin kardeşin benim kardeşimdir gibi saçma bir cümle söylemiştin çünkü."

"Ona illa ki söyleyeceğim." Yüz hatları sertleşti. "Kimseye, senin yanına yaklaştıracak kadar güvenmiyor. Sen ne olduğunu sanıyorsun bilmiyorum, ama sana karşı aşırı korumacı davrandı her zaman."

"Annemlerden korkuyordur. Benden başka bir şey düşünmemi bekleyemezsin, o beni hiç sevmedi."

"İki yıldır senden hoşlanıyorum ve bunu bir an için bile olsa anlamadın. Bence bir şeylerin gerçek yüzünü görmekte pek de başarılı sayılmazsın."

İtiraz ettim. "İkisi aynı şey değil!"

"Hey neyse," dedi okula doğru bakarak. "Gitsen iyi olacak. Dersin başlamasına çok az kaldı. Cevabını sonra da söyleyebilirsin."

"Ne yani, beni yanından mı kovuyorsun?"

Kahkaha attı. "Delirdin mi sen? Sadece seni düşünüyordum. Derslere geç kalmaktan hoşlanmadığını biliyorum. Tabii istersen, sonsuza kadar yanımda kalabilirsin. Bu bir azaptan ziyade, lütuf olurdu."

İstemsizce gülümsedim. Sonrasında kapıyı açmak için uzanmıştım ki, Luke kolumu yakaladı. "Bekle bir saniye."

Bana doğru, çok hızlı bir şekilde hareket etti ve yanağıma, tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı. "İyi dersler."

Beynimden dumanlar çıkarak arabadan indim. Günün geri kalanında da, Luke'tan başka bir şey düşünemedim.

You suck at love // l.hWhere stories live. Discover now