7. Bölüm

2.2K 259 218
                                    

Bu kadar güzel yorumlar yapmasanız, bu kadar hızlı bölüm atamazdım ;))

*

Owen'ın, her cumartesi, aptal çetesiyle kimseye yararı dokunmayacak toplantılar yapmak gibi bir alışkanlığı vardı. Her hafta, toplantının yapılacağı ev değişirdi. Eğer bizde olacaksa, Owen salonumuzu esir alır, bana giriş kata inmemi yasakladıktan sonra, annemle babamı da küçük oturma odasına kovardı. İşin garip tarafı, annemler bunun için ona asla kızmazdı. Nasıl oluyor da onun bu saçma emrivakilerine boyun eğiyorlar, bir türlü anlayamamıştım.

Yine bir Cumartesi gecesiydi. Toplantı bizim evde olacak olmalıydı ki, Owen odama gelip, acil bir durum olmadığı müddetçe aşağı inmemem için beni kesin bir dille uyardı. Son günlerde, ondan normalde olduğundan daha fazla tiksindiğim için, bir şey söylemeye bile tenezzül etmedim. Arkadaşlarıyla istediği kadar dünyayı yok etme planları yapabilirdi, umurumda değildi.

Yarına yetişmesi gereken ödevlerimi yapıp, aşağıda olup biten her şeye kulaklarımı tıkadım. Ödevlerim bittiğinde, kendimi yatağıma atıp telefonumu elime aldım. Telefonunun kilidini açmam bir saniye kadar sürdü, ardından rehberime girdim. Megan'ın isminin üstüne basıp, düşündüm. Acaba onu aramalı mıydım? En son olan olaylar yüzünden dağılmış durumdaydı. Ne dersem diyeyim de ona yardımcı olamamıştım. Megan, kendi kendini teskin etme becerisi olan kızlardandı. Yani toparlanmak için bana ihtiyaç duymazdı. Ayrıca ona yardım edeceğim derken zarar veririm diye ödüm kopuyordu.

En sonunda, aramamaya karar verdim. Yarın evlerine gidip, onu dışarı çıkarırım diye düşünüyordum. Telefonuma gelen birkaç bildirime bakmaya koyulurken, karnım gürültülü bir şekilde guruldadı. Hızla ayağa kalktım ve atıştırmalık bir şeyler aradım. Owen çikolatalarım ve abur cuburlarıma göz diktiği için, onları genellikle odamda saklardım.

Çalışma masamın ilk çekmecesini açtım, ama karşılaştığım manzara hiç de hoşuma gitmedi. Çekmecemde yiyecek hiçbir şey yoktu. Tam anlamıyla bomboştu. Umutsuzluk hissi her yanımı sardı. Eğer odamda yiyecek bir şey yoksa, aç kalmaya mahkumdum. Aşağı inecek olursam ve Owen'ın deliye döneceğini, bana bağırıp çağıracağını çok iyi biliyordum. Owen ile baş etmek benim için sıkıntı olmazdı, ama toplantı akşamları normalde olduğundan daha da hırçınlaşıyordu. Bununla baş edebilir miydim, bilmiyordum.

O an, onunla baş edip edememek umurumda olmadı. Gayet sakin bir şekilde kapımı açtım, merdivenlerden indim ve kapalı salon kapısına aldırmadan mutfağa girdim. Yakalanırsam yakalanırdım, deliye dönmüş bir Owen bile sürekli guruldayan bir mide kadar kötü olamazdı.

Buzdolabını açtım, sandviç ekmekleriyle, onların içine koyabileceğim birkaç malzeme çıkardım. Bir de tabak çıkarmayı ihmal etmedim. Sandviçimi güzelce hazırladıktan sonra, malzemeleri tekrar buzdolabına yerleştirdim. Elimde tabağımla merdivenlere doğru adımlarken, sağ tarafımda kalan salon kapısından yükselen bir ses, beni durdurdu. Owen'ın sesiydi bu. "Ne kadar zamandır hiçbir kıza doğru düzgün bakmıyorsun bile," diyordu. "Açık ol, erkeklerden falan mı hoşlanmaya başladın?"

"Saçmalama!" Luke'un sesiydi bu. Boğuk, bir o kadar da soğuk çıkıyordu. "Eşcinsel değilim."

"O zaman birinden hoşlanıyorsun?"

Owen'ın bu sorusuyla nefesimi tuttum. Acaba Luke bu soruya nasıl bir cevap verecek diye düşünürken, duyabildiğim tek şey sessizlik oldu. Sonra birden, Owen kahkahayı patlattı. Konuştuğunda, sesi fazlasıyla alaylıydı. "İnanamıyorum! Sen resmen birinden hoşlanıyorsun!"

Ashton'ın sesi geldi sonra. "Ve bundan bizim haberimiz yok, çünkü?"

Luke hiçbir şey söylememekte diretiyordu. Belki söyler diye bekledim, ama hiçbir şey söylemedi. Biri salondan çıkar da yakalanırım düşüncesiyle, ben de hemen tüydüm oradan. Odama çıkıp kapıyı kapatmam sadece birkaç saniyemi aldı. Yatağıma oturdum ve duyduklarımı tekrar tekrar zihnimden geçirirken, iştahla sandviçimden bir ısırık aldım. İşte o an, bir şeyin eksik olduğunu hatırladım.

You suck at love // l.hDonde viven las historias. Descúbrelo ahora