hyuna

3.2K 382 280
                                    

"ayrılmamız gerek, hyuna. daha fazla seninle olamam."

genç kız duyduğu şeyle neye uğradığını şaşırmıştı. her şeyini adadığı bu adam ondan ayrılmak mı istiyordu?

"se-sen..."

cümlesini tamamlayamayacak kadar kötü hissediyordu. yaklaşık üç yıldır süren çok güzel bir ilişkileri vardı ve mutlulardı. ya da hyuna öyle sanıyordu.

"neden?"

elini uzatıp karşısındaki adamın ellerini tutmaya çalıştı ancak sevdiği adam izin vermeyerek ellerini kendine çekti.

"jungkook aramızdaki şeyi biliyor."

"aramızdaki şey mi?" genç kız kaşlarını çattı. bu muydu yani? 'aralarındaki şey'.

"jongkook kim?"

namjoon boğazını temizleyerek karşılık verdi. "jungkook, eşim."

genç kız başından aşağı kaynar sular döküldüğünü hissediyordu. yıllardır birlikte olduğu adam evli miydi?

"evli olduğumu bilmiyormuş gibi davranma, hyuna."

genç kız sinirle ayağa kalkarak kafede oturan birkaç kişinin ilgisini kendine çekti. bütün bedeni titremeye başlamıştı.

"benimle dalga mı geçiyorsun?" masaya sertçe vurduktan sonra karşısında oturan adama doğru eğildi. "evli olduğunu bilsem seninle birlikte olur muydum? göz göre göre kocanı aldatmana izin verir miydim sanıyorsun? sen bir erkekle evlisin, namjoon! bana bunu nasıl söylemezsin? üç yıldır birlikteyiz ve sen bir kere bile bunun hakkında benimle konuşmadın. sana evli olup olmadığını sorduğumda bana cevap vermemenden anlamam gerekirdi. sen, sen iğrenç birisin. kim bilir benim hakkımda neler düşündü."

gözyaşlarını tutamazken kendini sandalyesine bıraktı ve başını eğip ellerinin arasına aldı. bir garson yanlarına yaklaştığında başını kaldırdı genç kız.

"bir sorun mu var, efendim?"

hyuna kahkaha atmaya başlarken kafasını olumlu anlamda salladı.

"ne var biliyor musun? bu adam," eliyle namjoon'u işaret ettikten sonra tekrar garsona döndü. "başka bir adamla evliymiş ve bana bunu hiç anlatmadı. onunla üç yıldır birlikteyim. onu kendimden daha çok seviyordum ama o başka biriyle evli. acımın büyüklüğünü tahmin edebiliyor musun?"

garson getirdiği su şişesini ve bardağı masaya bıraktıktan sonra başını sallamış ve namjoon'un el hareketiyle gitmişti.

"sakin olur musun? abartıyorsun."

namjoon sakin ses tonuyla konuştuğunda yeni bir şok dalgası hyuna'nın bedenine yayıldı. resmen onunla dalga geçiyordu!

"abartıyor muyum? sence abartıyor muyum? sen istemediğin için bebeğimden vazgeçtim, namjoon! sen onu istemediğin için küçücük bir cana kıydım, dünyaya gelmesini engelledim! sen benim anne olmama engel oldun, her şeyime karıştın, hayatımı ele geçirdin, kendimden vazgeçirdin. şimdi gelmiş nasıl abarttığımı söyleyebilirsin?"

namjoon hiçbir şey hissetmiyordu. hyuna'nın her şeyi bildiğini sandığı içindi bu rahatlığı. bu kadar derin şeyler hissettiğini bilmiyordu. bilse kendine bu kadar bağlanmasına izin vermezdi.

"daha fazla uzatmak istemiyorum. bir daha görüşmeyelim, hyuna."

jungkook'a daha fazla acı çektirmek istemiyordu. ne olursa olsun jungkook onun için çok fazla çabalamıştı, onları destemekleyen insanlarla savaşmış ve mutlu olduğunu gözlerine sokmuştu. jungkook onunla bu kadar mutluyken ve o da jungkook'u bu kadar çok seviyorken bunu daha fazla ilerletemezdi. ilk günden bunun olmasına izin vermemeliydi.

ayağa kalkıp kafenin çıkışına ilerlerken hyuna'nın arkasından bağırdığını duymuştu.

"senden nefret ediyorum, piç kurusu. yaptığın, sebep olduğun her şeyin bedelini ödeyeceksin."

she is perfect + namkookWhere stories live. Discover now