0.2

14.2K 1.3K 1.4K
                                    

Medya: The Weeknd - Call Out My Name

Yorum yapıp oy vermeyi unutmayın lütfen :3 Keyifli okumalar!

***

Başım dönüyordu. Ciddi anlamda yer ayağımın altından kayıyordu ve ben umursamadan yeni arkadaşımla dans pistinde çılgınlar gibi dans ediyordum.

İçkiyi biraz fazla kaçırmıştım.

İlk başta amacım tamamen vücudumdaki gerginliği almasını ve biraz da olsa bedenimin rahatlamasını sağlamakken sonrasında üzerimde hissettiğim bir çift göz beni daha çok tedirgin etmişti ve farkında olmadan gereğinden fazla içerken bulmuştum kendimi.

Tedirgin olmuştum çünkü çok sevgili yeni arkadaşımın söylediğine göre radarına takıldığım o gözler bir vampire aitti.

Amacın zaten bir vampirle sevişip cebini doldurmak değil mi seni aptal? Ne diye tedirgin oluyorsun?

Evet amacım bir vampirle birlikte olmaktı ama tanrı aşkına bu vampir kadın olur diye düşünmüştüm, erkek değil.

Gözüme düşen turuncu tutamları geriye atıp gömleğimin iki düğmesini daha açtım. Çok sıcaktı, fazla sıcak. Giydiğim beyaz gömlek terden vücuduma yapışmıştı. Keza giydiğim siyah dar pantolon da aynı şekilde. Öyle ki içinde hareket ederken zorlanmaya başlamıştım. Muhtemelen şu an yüzüm kızarık ve dudaklarım da şişti. Lütfen narsistlik olarak algılamayın fakat ilgisi olana görsel bir şölen yaşattığıma adımın Jimin olduğu kadar emindim.

Bara geleli tam 3 saat olmuştu. Bu sürede Jackson ile iyice kaynaşmış hatta onu baya sevmiştim. Doğrusu eğlenceli çocuktu. Sürekli güldürüp durmuştu. En sonunda oturmaktan sıkılmış olmalı ki kolumdan tuttuğu gibi insanların arasına karışıp dans pistine sürüklemişti beni. Kesinlikle şikayetçi değildim. Çünkü şu lanet vampirin bakışlarını kafamdan atmanın daha iyi bir yolunu bilmiyordum.

"Jimin sana bir şey söyleyeceğim ama lütfen delirme. Min Yoongi bu tarafa geliyor."

Kaşlarım çatıldı "Min Yoongi de kim?"

O sırada ensemde hissettiğim soluk ile belime ince ama bir o kadar da sert ve güçlü kollar dolandı. Kaşlarım iyice çatılırken arkamdaki beden burnunu enseme bastırmış ve derin bir soluk çekmişti içine. Jackson şerefsizi ise bir şey dememe kalmadan çoktan arazi olmuştu.

"Min Yoongi benim. Ve sen bu gece benimsin güzelim."

Ellerim belimden karnıma uzanan kollara gidip onları itmek için yeltendiğinde boynumda hissettiğim sivrilikle dondum.

Siktir.

Siktir, siktir ve siktir.

Hani size demiştim ya buraya kendi şansımı yaratmaya geldim diye, unutun onu. Ben buraya şansımı yaratmaya değil resmen hayatımı sonlandırmaya gelmişim ve bunu fark etmem için tehlikenin beden bulmuş halinin beni kapana kıstırması gerekiyormuş.

Vücudumdan bir titreme geçerken yutkundum. Ben bitmiştim. Ben gerçekten bitmiştim.

Dişlerinin yerini ensemden başlayıp boynuma kayan dili aldığında derin bir nefes aldım. Tanrım çok terliydim!

Ayakta durmakta zorlanıyordum ve başım az öncekinden daha fazla dönüyordu. Ellerim destek almak istercesine kollarına tutunmuş, sırtım göğsüne yaslanmıştı. Burnuma dolan kokusuyla istemsizce gözlerimi yumdum. Güzel kokuyordu. Fazla güzel hem de.

"Çok güzelsin. Seni daha önce burada görmediğime eminim. İlk kez mi geliyorsun?"

"Hmm.." o kadar mayışmıştım ki ağzımdan bir mırıltıdan fazlası çıkmamıştı. Birden üstüme çöken bu yorgunluk da neyin nesiydi?

"Kokun da çok güzel. Şu an dudaklarımın altında atan damarını dişlemek için nelerimi vermezdim."

Böyle hissetmem normal miydi? Cennetteymiş gibi hissetmem gerçekten normal miydi? Cehennemin beden bulmuş halinin kollarında, cennette hissetmem normal miydi?

Kollarını belimden çözdü ve elimi tutup konuştu. İnce ve kızarık dudakları beyaz tenine tam bir tezat oluşturuyor ve oldukça çekici görünüyordu. "Gel benimle."

Korkuyordum. Gerçekten korkuyordum ama artık kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu ve paraya gerçekten ihtiyacım vardı. Ayrıca benden uzaklaşmasıyla, sersemlemiş olan bedenimin daha ayık bir hale geldiğini fark etmiştim. Şerefsizin insanları mayıştırma gibi bir özelliği olmalıydı. Tabi eğer öyle bir şey gerçekten vardıysa.

O önde ben arkasında el ele tutuşmuş bir şekilde ilerliyorduk. Hole açılan kapıdan çıktığımızda tabloların güzelliğinden fark edemediğim merdivenlere yöneldik. İki kat yukarı çıktık ve belli aralıklarla kapıların sıralanmış olduğu koridora saptık. Koridorun sonundaki kapının önüne geldiğimizde elimi bırakıp cebinden çıkardığı anahtar ile kapıyı açtı. İçeriye girip benim de girmem için kapıyı sonuna kadar açtı. İçimdeki arkama bile bakmadan kaçma isteğine karşı koyup içeri girdim.

Buraya geldiğimden beri her yerde olduğu gibi bu odada da loş bir hava hakimdi. Gün içinde içimizde dolaştıklarını bilmesem ciddi anlamda ışığa karşı hassasiyetlerinin olduğunu düşünürdüm.

Odada genişçe bir yatak, yatağın hemen sağında çift kişilik, kadifeden yapılmış bir kanepe yer alıyordu. Sol tarafta ise içinde muhtemelen içkilerin bulunduğu mini buz dolabı vardı. Kapının karşısındaki duvar boydan boya camla kaplıydı ve bulunduğumuz konum çok yüksek olmamasına rağmen gökyüzünde yükselen ay ışığı ile güzel bir manzara sunuyordu.

"Adın ne?"

Duyduğum sesle etrafı incelemeyi bitirmiş, buzdolabından çıkardığı şarabı kadehlere dolduran vampire dönmüştüm.

"Jimin." Kadehleri eline alıp üzerime doğru gelirken içeriye düşen ayın yansıması pürüzsüz teninde parlıyor ve kalbimin hızlanmasına sebep oluyordu. Siktir. Bunu şimdi fark etmem aptallıktı ama herif fena güzeldi.

"Zaten söyledim ama tekrar söylüyorum." demiş ve adını zikretmişti. "Yoongi."

Hemen karşımda durduğunda uzattığı kadehi almış ve kuruyan dudaklarımı ıslatmak amacıyla bir yudum içmiştim. O ise hiçbir hareketimi kaçırmak istemezmiş gibi çok dikkatli bakıyordu.

"Neden buradayız, biliyor musun Jimin?"

Sorusu karşısında sessiz kalmayı seçtim. Evet, sevişmeye geldik, diyecek ne halim ne de cesaretim vardı.

"Buradayız çünkü çok güzelsin ve bu şımarık vampirin dikkatini çektin."

Elimdeki kadehi alıp kendininkiyle birlikte mini buzdolabının üstüne koydu. Tekrar yanıma geldiğinde aramızdaki mesafeyi sıfıra indirmiş ve burnunu burnuma sürterken geriye doğru ilerlememi sağlamıştı.

"Buradayız çünkü bu şımarık vampir birazdan o güzel kıçını becerecek."

Konuşurken dudağı dudağıma değip durmuş ve bu içimde bir şeylerin hareketlenmesine sebep olmuştu. Sırtımı yumuşak yatakla buluştururken tekrar konuşmuştu.

"Buradayız çünkü birazdan sana hayatının en güzel seksini yaşatacağım."

Ani bir hareketle üstüme çıkmış ve dudaklarıma yapışmıştı.

İşte başlıyoruz.

***

ara sıra true blood dizisi ile benzer sahnelerle karşılaşabilirsiniz.

ara sıra true blood dizisi ile benzer sahnelerle karşılaşabilirsiniz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
True Blood // Yoonmin ✓Where stories live. Discover now