3.8

3.9K 438 134
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.


***

Min Yoongi'den

Hayatınızın olağan seyirde ilerlediği zamanda; bir anda bir şey olur, bir şey yaparsınız veya karşınıza biri çıkar ve hayatınızın normal seyrinden şaştığını hisseder ve buna şahitlik edersiniz. Hayat denilen, yaşamamız için bize diretilen bu kavram iyi veya kötü siktiğimin bir sürü süpriziyle doluydu ve Park Jimin hayatımdaki en güzel süprizdi.

Onu, sahibi olduğum barda ilk kez gördüğümde ürkek bir ceylan gibi bakışlarını etrafta gezdiriyordu. İlk kez bir vampir bara geldiği çok belliydi, ve kendisi de bunu oldukça belli ediyordu zaten, ama yine de güçlü ve kendinden emin duruşundan taviz vermemek için üstün bir çaba harcıyor gibiydi. Kapıdan içeri girerken, bar tezgahına doğru ilerlerken, yüksek tabureye kurulurken ve sipariş verdiği içkisini yudumlarken gerçekliğini sorgulatacak kadar mükemmel görünüyordu. Tüm o basit hareketleri sergilerken bile mükemmel görünüyordu.

Bulunduğu ortama ait olmayan ama bir o kadar da yakışan, oraya ait hissettiren biriydi.

Ancak Park Jimin, bana ait değildi, olmamalıydı. Onun için tehlikeden başka bir şey değildim. Onunla olmam yanlıştı ama hayatımdaki hiçbir doğru, onun kadar doğru ve gerçek hissettirmemişti.

İlk başlarda benim için aptal bir takıntı ve sahip olma isteğinden ibaretti. O geceden sonra her şeyi damağımda kalmıştı. Hayatımın en mükemmel seksini yaşadığımı düşünüyordum. Tadı çok güzeldi, kokusu çok güzeldi. Kendisi çok güzeldi. Park Jimin çok güzeldi ve her ne kadar aramızda bu konunun bahsi geçmemiş olsa bile, birlikte olduğu ilk ve tek hemcinsi bendim. Bu durum benim aptal gururumu okşuyor, ona sahip olan tek kişi olmak bana ilginç bir haz veriyordu.

Ona tam olarak ne zaman düştüğüm hakkında düşünür dururdum sık sık. Veya ona tam olarak ne zaman aşık olduğum hakkında fikirler yürütürdüm. Ancak şu an fark ediyordum ki, ben ona bir anda aşık olmamıştım. Anlar vardı. Birlikte oluşturduğumuz anılar zinciri vardı. Ve ben ona yavaş yavaş, her ayrıntısına ayrı ayrı düşmüş, ona aşık olmuştum.

Park Jimin'e kör kütük aşıktım. Ve o şu an yanımda yoktu.

Kafayı yemek üzereydim.

Mükemmel bir diğer seksimizden sonra saçını boyamak için aptalca bir isteğe kapılmıştım. Kollarımın arasında öylece nefeslerini düzene sokmaya çalışırken o kadar güzel duruyordu ki, beynimin gerilerinden artık duymak bile istemediğim bir ses siyah, demişti, siyah saç onun beyaz teninde çok güzel durur.

Ve ben o sese uymuş, Jimin'in itirazlarını dinlemeyip çocuksu hevesimin peşine takılıp evden çıkmıştım. Elimdeki poşet ile içeriye girdiğimde ise soğuk, içimi titreten bir sessizlik karşılamıştı beni. Aptal dövme fikrim yüzünden düştüğüm boşluk ve sessizlikten henü kurtulmuşken kendimi tekrar aynı boşluk ve sessizlikte bulmuştum. Yine de belirgin bir fark vardı: O zaman Jimin her ne kadar baygın olsa da yanımdaydı. Şimdi ise yoktu.

Kafayı yemek üzereydim.

Hayır. Aslında kafayı yemiştim.

Evi o şekilde dağınık ve boş bulunca kafayı yemiştim. Beynimde tehlike sinyalleri çalarken kafayı yemiştim. Dağınık olan etrafı iyice dağıtırken, deliler gibi çığlıklar savururken, önüme gelen her şeye tekmeler ve yumruklar savururken, Hoseok ve Namjoon'u arayıp onlara olanları anlatırken ben kafayı yemiştim.

Sonunda ise, birlikte geçirdiğimiz anların ilk başlangıç noktası olan bara gelmiş, ne kadar çok arkadaşım ve bana saygı duyan insan varsa hepsini bir araya toplamıştım. Geniş dans alanında bir oraya bir buraya yürüyüp dururken elimden hiçbir şey gelmiyor oluşu beni delirtiyordu. Bir hafta. Bir lanet haftadır yoktu ve ben nerede olduğunu bulamıyordum. İşe yaramaz herifin tekiydim.

True Blood // Yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin