10.Bölüm: Değersizlik

13 1 0
                                    

Lucien'ın Ağzından

Nasıl ve ne zaman bayıldığımı bilmiyordum ama soğuk nemli zeminden kafamı kaldırdığımda nedense burada olduğuma şaşırmamıştım.

Sanki bayılarak saatlerce yatmışım gibi uyuşmuş kollarımı kendimi dikleştirmek için kullanırken rutubet kokusu burnumu yakıyordu.

Belimi dikleştirince oturduğum yerden, çaresizce uyuşmanın verdiği acıyı umursamadan kollarımı etrafta gezdirdim ama tutunabileceğim bir duvara ulaşamayınca pes ederek ilk dizlerimin üstüne çıkıp, sonra da sırayla tabanlarımı yere basarak ayağa kalktım.

Her yerim o kadar ağrıyordu ki, bayılmamın sebebinin yüksek bir yerden buraya düşüp düşmemekten olduğunu merak etmekten kendimi alamamıştım.

Ayağa kalktığımda başıma giren ağrıyla elimi kafama götürdüm, doğru düzgün düşünemiyordum.

Neredeydim ben?

Sanki daha önce de bu duyguyu yaşamıştım...

Bunu düşünmemle birlikte başıma çok daha keskin bir ağrı saplanınca iki elimle de kafamı tutmak zorunda kaldım.

''Ah!'' diye acı dolu bir ses çıkardım istemeden ve sorgulamayı bırakacağımı düşündüğüm sırada birden ağrının azalmasıyla ancak kendime gelebildim.

Derin bir nefes alarak yutkundum, etraf karanlıktı ama zifiri karanlık da değildi...

Diğer tarafıma doğru döndüm, bu hafif ışığın geldiği bir yer olmalıydı.

Yavaş adımlarla ilerlemeye başladım, etrafta ne kadar tutunacak bir duvar bulamasam da bir tanesine çarpabilirim diye ellerim önümde, temkinli yürüyordum.

İnce tabanlı ayakkabımın zemindeki ıslak taşlarla birleştiğinde çıkardığı sesin etrafta yankılanması beni her adımımda daha da korkutuyordu.

Şuan burada kafayı sıyırıp bir köşede oturup ağlamamamı sağlayan tek şey beyaz ışığa gitgide daha da yaklaştığımı görmemdi.

Beyaz ışık gözlerimin önünde gittikçe daha da büyürken; içimde oluşan, ışık sayesinde çıkışa ulaşacağım umudu da gittikçe daha da azalıyordu.

İçime dolan kötü bir şey olacağı duygusu ilerleyen bacaklarımı titretmeye yetse de, durdurmaya yetmemişti.

Birkaç adımımın kaldığını fark edince derin bir nefes aldım, oraya gitmekten başka bir seçeneğim yoktu.

Beyaz ışığın olduğu odaya girmek için son adımı da atarken ellerimle gözlerimi kapatmak zorunda kalmıştım.

Kör adımlarla biraz daha ilerleyince beyaz ışığın verdiği yakıcı etkinin geçtiğini fark ederek ellerimi gözlerimin önünden çektim ve beyaz boşlukta bir çıkış bulmak umuduyla gözlerimle etrafı tararken, uzağımda iki insan figürü seçince düşünmeden onlara doğru koşmaya başladım.

Beynim durmamı söylese de, bacaklarım beni dinlemiyordu.

Yaklaştıkça iki kişinin hararetle konuştuğunu gördüm ve sonunda bacaklarım yavaşlamaya başladı.

Yaklaştıkça onların etrafının beyaz değil, kan kırmızısıyla karışmış siyah bir auro ile kaplandığını görünce nefes alış verişlerlerim sıklaşmaya başladı.

Onların çok yakınında değildim ama ikisinden yayılan o boğucu hava bana bile ulaşıyordu ve kalbimin sıkıştığını hissederken baş ağrım yeniden artmaya başlamıştı.

''Sen eskiden daha güçlüydün!'' derken duyabilmiştim sonunda gördüğüm o erkek figürünün ne dediğini.

Ayaklarımla birlikte ellerim de titremeye başlamıştı ama korkudan daha ağır basan merakım beni daha iyi duyabilmek için biraz daha ileriye götürmeye devam ediyordu.

7Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin