5

1.2K 141 264
                                    

Hades'in oğlu sizce sert biri mi? Yoksa babasından dolayı mı böyle?

İyi okumalar

Apollon'un oğlu Liam'ın, araba ile gelmesi işlerine gelmişti.

Louis cebinden telefonunu çıkartıp Zayn'i aradı. "Niall'ı da alıp Big Ben saat kulesine geliyorsunuz. Çabuk." Zayn'in bir şey sormasına izin vermeden telefonu kapatmıştı.

Liam sürücü koltuğuna geçti. "Zayn mi?" Louis kafasını salladı. "Hades'in oğlu."

Liam bir an nefes alamayacağını hissetti. Kader Tanrıçaları ona çok yakında karşılaşcaklarını söylemişti. Bu kadar erken olması onu germişti.

Harry kaşlarını çatıp "Big Ben saat kulesi ne alaka?" dedi. Louis de "Olimpos orada. 700. katta." diyerek cevap verdi.

Harry ağzını açıp bir şey diyecekken Liam araya girdi. "Şu an bunun sırası değil."

Harry sustu. Louis ise telaşla telefonunu çevirip duruyordu. Harry merakla "Zayn ve Niall kim?" dedi.

"Zayn, Hades'in oğlu. Niall ise Zeus'un. Evet, Zayn Malik ve Niall Horan. Hani şu dünyaca ünlü şarkıcılar falan." deyip gözlerini devirdi. En yakın arkadaşlarının ünlü olması her zaman garip karşılanırdı.

Harry gözlerini irice açtı. "Tanrılar aşkına! Zaten Niall'ın meleksi bir sesi olduğu belliydi. Ve Zayn'in de yanık bir sesi olduğu."

Liam gülümsedi.

Bir süre sonra saat kulesine varmışlardı. Niall ve Zayn girişinde onları bekliyordu. Louis arabadan inip direkt Zayn'in yanına gitti. Ardından Harry ve Liam onların yanına gitti.

Louis olayı hızlıca Zayn ve Niall'a anlattı. Niall yüzünü buruşturdu. "Babam neden karışıyor ki!"

Zayn gözlerini devirdi. "Sence sarışın? En sevdiği çocuğunun oğlu kardeşinin oğlu ile mühürlü. Elbet buna karşı çıkması gerekecek."

Liam bir şey demeden Zayn'i izliyordu. Zayn hiç hayal ettiği gibi değildi. Hayal ettiğinden daha güzeldi.

Louis, Harry'nin yanına gidip elini tuttu. "Bak, daha tanışalı kaç gün oluyor ama bu umrumda değil. Sanki seni uzun zamandır tanıyormuşum gibi hissediyorum." Harry'nin elini hızlı atan kalbine koydu. "Nasıl atıyor ama? Seni gördüğümden beri böyle atıyor, Harold."

Harry ifadesiz bir şekilde Louis'ye bakıyordu. "İçinde hâlâ bir şüphe olduğunun farkındayım. Sen Athena'nın oğlusun. Elbet de bir şüphen olacak." nefesini verdi ve devam etti. "Ama sana karşı bir şeyler hissettiğimi de bil."

Liam, Zayn ve Niall şaşkınca Louis'nin dediklerini dinliyorlardı. Harry ise bir şey diyemiyordu.

"Olimpos'a gidip bu durumu düzelteceğiz. Zeus ve Athena ile konuşacağız. Bunu beraber yapacağız, Harold." Bir süre sessizlik oldu. "Ama bunu sen de istersen."

Niall hariç kimse heyecanla bakmıyordu. Niall o kadar çok heyecanlanmıştı ki şimdi olduğu yere yıldırım düşecekti.

Harry, kafasını yana eğdi ve gülümsedi. Babasının ona dediği şey aklına geldi. "Akıl bazen karar verirken sana yanlış şeyler söyleyebilir. Her zaman aklını dinleme. Kalbini de dinle, oğlum. Kalp, sana her zaman doğru şeyleri söyleyecektir."

Louis'nin elini sıkıca tuttu. "Hadi gidelim."

Kimse saat kulesinin girişinde duran beş kişiye bakmıyordu. Çünkü onları göremiyorlardı. Niall akıllılık edip onlar gelmeden önce üstlerine sis örtmüştü. Bu sis onları göstermeyecekti.

Poseidon's Son // Larry StylinsonWhere stories live. Discover now