aesthetic killer -ara verildi-

1

Yeni bir güne küçük gözlerini aralayan Min Yoongi önce etrafına, ardından minik bedenine sarılan uzun kollara baktı. Kocaman gülümserken göbeğinde duran iri elleri sıkıca tuttu ve kemikli parmaklarını uzun parmaklara kenetledi. Erkek arkadaşı mırıldanarak yüzünü boynuna gömdüğünde usulca esnedi ve gözlerini kırpıştırdı. Sabahları bu kadar huzurlu uyanmasının tek sebebi güzel adamıydı.

"Bugün işe gitmesen?" diye mırıldandı boynundaki. Büyük olan her zamanki gibi görünen diş etleriyle kıkırdadı, arkasından hiç bırakmayacakmışcasına sarılmış adama yavaşça döndü ve yüzünü elleri arasına alarak sayısız öpücük bıraktı. "Otopsi sonuçları çıkacak, adli tıpa gitmem gerek." Taehyung somurttu, sevgilisi onu işi yüzünden es geçtiğinde çok üzülüyordu. Mutsuzca kafasını salladı ve doğruldu. "O halde sana kahvaltı hazırlayayım." Yoongi esnerken kenardaki telefonunu aldı ve gözleri irileşirken kafasını kaldırdı. "Otopsi sonuçları çıkmış..." Hızla ayağa kalktı ve banyoya koşturdu, bu esnada iç çamaşırını düzeltip çıplak göğsünü kaşıdı. Kalçası hala sızlıyor olsa da dün gece ikisi için de güzeldi. Taehyung gerçekten bu işte iyiydi.

Yoongi banyonun kapısını kapattığında Taehyung hızla yataktan kalktı ve sol elinin tırnaklarını kemirirken son dakika haberlerine bakındı. Kadının haberi çıkmıştı, haber sitesi seri katil ihtimalini göz önünde bulundurulması gerektiğini yazmıştı. Sıkıntıyla ofladı, bu gerçekten büyük bir engel olacaktı.

Yoongi erkek arkadaşına veda edip evden çıktığında yağmur yağıyordu. Yağmurluğunun kapüşonunu kafasına geçirdi ve sessizce kulaklıklarını taktı. Müzik dinlemeyi severdi, en sevdiği şarkıların eşliğinde ıslak kaldırımlarda ilerledi. Adli tıpa geldiğinde etrafa bakındı, her zamanki gibi sırası gelene kadar iki şekerli sütsüz kahvesini içti. Kendini iyice uyanık hissetti, gözlerini kırpıştırarak telefonuna baktı ve sevgilisine mesaj attı.

Sıra ona geldiğinde sessizce odaya girdi, içeriyi ölüm kokusu sarmıştı. Organlar etrafa dağılmış, bir köşede resimler çekilmişti. Sessizce kadavraya yaklaştı, önce yüzüne bakındı. Çok güzel bir kadındı, yüksek ihtimal erkekler arasında popülerdi. Dolgun dudakları artık mosmordu, gözleri ise hafif çekikti. Bir melez tipi vardı.

"İsmi Chae Hwa Won. 19 yaşında, bir sanat akademisinde ressam. Babası aynı sanat akademisinde piyanist." Adli tıp doktoru yanına geldiğinde Yoongi kafasını kaldırıp dosyadan bilgileri okuyan arkadaşına baktı ve kocaman gülümsedi. "Görüşmeyeli uzun zaman olmuş hyung." Seokjin kafasını kaldırıp kaşlarını kaldırdı. "Ciddiyetini koru Yoongi, burada bir kadın öldürülmüş." Yoongi güldü. "Her ölenin arkasından yas tutarsak hayatımız ağlamakla geçer hyung, devam et lütfen." Ellerini cebinden çıkarıp kenara oturduğunda Seokjin ofladı, Yoongi'nin bu tavırlarına sinir oluyordu.

"Sudan 05.00'da çıkarıldı, gece 00.00'da bedeni suya atılmış. Ölüm saatini yaklaşık olarak 22.00 diye belirledim" Yoongi usulca kafasını salladı. "Nasıl ölmüş peki?" Seokjin derin bir nefes aldı ve dosyayı kenara bırakıp ölü bedene yaklaştı. "İşin garip kısmı da bu. Katilimiz iyi bir ressam olduğu kadar harika bir kimyager. Kadın boğulmuş ancak, intoksikasyon yüzünden." Yoongi kaşlarını çattı. "Nasıl yani?" Doktor boğazını temizledi. "Vücudunda birkaç darp izi var..." Yavaşça bedenin morarmış kollarını gösterdi. "...Ona 65 saat boyunca işkence etmiş." Yoongi tüylerinin ürperdiğini hissederken zorlukla yutkundu.

"Kadının kanında yüksek dozda sodyum siyanite, düşük dozda tabuna ve etilen glikole rastladım." Yoongi ofladı, Seokjin onun bu terimleri anlayamayacağını bilecek kadar zekiydi. Seokjin bu haline güldü. "Ağlama hemen, anlatacağım izin verirsen." Boğazını temizledi. "Sodyum siyanit vücudu oksijensiz bırakıp boğdurucu etki yapan bir zehir. Tek damlası bile seni oksijen dolu odada bile boğar. Tabunu düşük dozda vermesinin sebebi felç kalmaması için olmalı. Etilen glikol ise 72 saatte etki eden bir zehir. Onu neden verdiğini hala çözemedim. Ancak kanında bir de alkol oranı fazlaydı, ki alkol etilen glikolün panzehiridir." Yoongi dudaklarını sıkıntı ile yalarken yeniden kaskatı duran kadın suratına baktı.

"Ben sana olayı kurgulayım..." diye söze başlayan Seokjin Yoongi'nin tam karşısına geçti. "...Katil bu kadına etilen glikol vermiş, bir yandan da hemen ölmesin diye alkol içirmiş. Tabunu düşük dozda vererek hafıza kaybı yaşamasına sebep olmuş, onu delirtmiş. En son da ölmesini beklemekten sıkıldığı için sodyum siyanit ile işini bitirmiş." Yoongi kaşlarını kaldırırken arkadaşına baktı. "Bu kız hangi okuldaymış?" Seokjin saçlarını arkaya atarken elindeki dosyayı küçük olana uzattı ve boğazını temizledi. "Bu olaya sakın Namjoon'u bulaştırma, daha yuvamızı yeni kurduk." Yoongi ciddi bakışlar atarken göz devirdi ve dosyaya döndü. "Yanındaki cansız bedenin boşuna ölmüş olmasının iyi olduğunu düşünüyorsun yani, öyle mi?" Seokjin kaşlarını kaldırdı. "Öyle bir şey demedim."

Yoongi oturduğu yerden kalktı, sessizce arkadaşına doğru yürüdü. "Namjoon kendisi girmek istemediği takdirde onu dosyaya almayacağım, için rahat olsun hyung." Seokjin derin bir nefes aldı, erkek arkadaşını gerçekten çok seviyordu. Bir cinayette tanışmışlardı, sürekli gidip gelirken aralarında bir bağ oluşmuştu. Namjoon onun her şeyiydi, tırnağına zarar gelse dünyaları yok ederdi. "Teşekkür ederim Yoongi. Şimdi, kahve mi içersin yoksa çay mı?"

***

Min Yoongi yorgun bir şekilde eve dönerken telefonu çaldı, arayan sevgilisiydi. Özlem dolu bir iç çekti, Taehyung'tan tek saniye ayrı kalmak istemiyordu. Telefonu yavaşça açtı ve boğazını temizledi. "Bebeğim?"

"Yoongi, ben Jungkook'un dükkanındayım. Yanıma gel, sana bir sürprizim var"

Yoongi'nin dudakları memnuniyetle kıvrıldı, son zamanda Jungkook'u özlemişti. Jungkook ile bir gay barında tanışmışlardı, o zamanlar başı belada bir çocuktu. Hala öyle ancak konumuz bu değil.

"Geliyorum bebeğim, bir şey ister misin?" Karşıdan gelen "tch" sesi ile Yoongi gülümsedi ve telefonu kapattı. Radyodan çalan şarkıyı son ses açtı ve neşeyle eşlik ederken olacaklardan habersiz bir şekilde dükkana sürdü.