7. bölüm

304 10 0
                                    

Sabah gözlerimi açtım. Ayağa kalktım ve kahvaltı hazırlamak için mutfağa yöneldim. Hazır olan kahvaltı ile Fırat da içeri girdi. Karnımızı doyurduğumuzda masayı toplamaya başladım. Fırat arkamdan sarıldı ve yanağımdan öptü.

"Dışarı çıkalım mı?" Diye sordu aşk dolu.

"Olur." Dedim mutluluk ile.

Hızlıca hazırlandım ve dışarı çıkarak yan yana yürümeye başladık ve hâlen el ele tutuşmuyorduk. Biraz yürüdükten sonra elimi tutmak istediğini açıkca belirtti. Cevap vermeden öylece elimi tutuşunu izledim. Elinin sıcaklığı tüm bedenimi ısıttı. Ellerim terlemeye başladığını hissettim.

"Sanırım ellerim duş alıyor." Dedim gülerek.

O da gülüşüme karşılık verdi. Elimi çekmeye çalıştım.

"Senin ellerin cennet ve ben avucunun içinde yaşıyorum." Dedi elimi çekmeme izin vermeyerek.

Bu sözüne karşılık gülümsemekle yetindim. Fırat beni çekiştirmeye başladığında nereye gideceğimiz konusunda en ufak bir fikrim yoktu.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordum Fırat' a dönerek.

"Sürpriz, sadece beni izle." Dedi mükemmel gülümsemesi ile.

Yol boyunca meraklı bakışlarımla Fırat' a baktım. Sonunda bir yere geldiğimizde gözümü eliyle kapattı. Beni yönlendirirken bir yerde durduk. Elini gözümden çektiğinde gözümü çok sıktığımdan olsa gerek ki hiçbir şey göremedim, sadece karanlık. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra şöyle bir etrafa bakındım. Normal klasik bir mekan ile karşılaştım. Açıkcası bütün hayallerim tuzla buz olmuştu. Fırat' a dönerek sevinmiş gibi gülümsedim ve sarıldım. Geri çekildiğimde elimden tutup masaya doğru yöneldik.

Masaya yaklaştığımızda Fırat sandalyemi çekti. Bu hareketi karşısında şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Bir süre belirsiz yüz ifade ile baktım. Üstümden atamadığım şaşkınlık ile sandalyeme oturdum. O da karşıma geçip oturdu. Garsonun masaya gelmediğini fark ettim.

"Fırat garsonu çağırsana." Dedim anlamsızca bakarken.

Dudağını kıpırdatma gereği bile duymadı. Öylece yüzüme baktı ve güldü. Gülüşü karşısında gerçekten afallamıştım. Anlamsız şekilde masaya odaklandım.

Masaya gelen garson ile irkildim. Masaya bakır kapaklı bir kab bıraktı. Bakır kapaklı kaba anlamsızca baktım. Garson masaya bıraktıktan sonra Fırat' ın işareti ile kapağı kaldırdı. Kaldırdığında çok şaşırdım, kocaman açılan gözlerimi bir kaç defa kırpıştırdım. Açılan kapağın içinden kalpli bir pasta çıkmıştı. Üzerinde kalpler vardı ve kalbin bir köşesinde kırmızı beyaz pasta hamurundan yapılmış güller vardı. O kadar mutlu olmuştum ki, Fırat mutluluğumu gözlerimden anlamış olmalıydı.

" Bir yolun varsa gidilecek sona bırakma, bir sözün varsa dilden yüreğe, hiç susma.
Görmen gerekiyorsa birini git yanına!
Okşaman gereken bir yürek varsa esirgeme elini.
Hayat çok zalim, an gelir; elini, gözünü, yolunu, yüreğini alır senden, o zaman istesende; dokunamaz, göremez, gidemez, söyleyemez olursun... " Dedi daha önce duyduğum şiiri okuyarak.

Daha sonra boğazını temizledi ve hemen ardından yarım kalmış sözlerine devam etti.

"Ve ben sana söyledim Esra. Artık benimsin, sadece benim." Dedi aşk dolu gözlerle bakarak.

Bir süre sessizlik oluştu. Bu arada garsonun bizi gülümseyerek izlediğini fark ettim. Bakışlarından rahatsız olduğumu Fırat anlamışçasına garsona gitmesini söyledi. Garsonun gitmesiyle hem kendime gelmiştim hem de rahatlamıştım. Ayağa kalktım. Ayağa kalkmamla Fırat' ta bana eşlik ederek ayağa kalktı. Fırat' a yavaş denilecek adımlarla yaklaştım ve ardından hemen boynuna sarıldım. Gözlerim dolmuştu, ağlamamak için kendimi zor tutuyor olsam da gözümden bir damla yaş gelmiyordu.

Pâyidar Meyus (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin