3. Seni özledim

10.8K 1K 735
                                    

🌑🌑🌑

Seni özledim Jungkook. Seni çok özledim.

Sana nasıl bu kadar bağlandığım hakkında inan hiçbir fikrim yok. O masum gibi duran ama masum olmayan bakışların beni hala neden etkiliyor?

Neden senden kopamıyorum Jungkook? Doğru düzgün, elle tutulur bir anımız bile yokken sana hala bu kadar çekiliyor olmam sence de çok saçma değil mi?

Gerçi sana göre ben de saçmayımdır Jungkook. Öyle değil mi? Benden yanıma bile yaklaşmayacak kadar tiksiniyorsun değil mi?

Namjoon ve bizim çocuklarla birlikte dışarıda konuşurken, yanımıza bile gelmeyip uzaktan Namjoonu yanına çağırman iyi bir şey mi Jungkook?

O gün üzgündüm. Suratım çok asıktı ve dudaklarım büzüktü. Bana uzun süre sonra ilk defa baktın. İlk defa göz göze geldik.

Böyle fırsatlar ayda yılda bir geliyor ama ben aptallığım yüzünden gözlerimi senden kaçırıyorum Jungkook.

Sana bakamıyorum. Kalbim deli gibi seni görmek isterken, gözlerim senin gözlerinden köşe bucak kaçıyor.

O gün üstüm de çok çirkindi hem. Tipim doğru düzgün bile değildi. Sonra da kafamı Jinin omzuna yaslayıp yüzüne bakmadan önünden geçmiştik zaten.

Kendimi liseliler gibi hissetmiştim ama o an yapacağım başka da bir şey yoktu. Yine bana alayla bakıp, içinden alay ettin değil mi Jungkook?

Şimdi karşımda oturmuş, etrafa alaylı bakışlar attığın gibi bana da böyle baktın değil mi?

"Tae, Hyunbin hoca notları fotokopiye bırakmış. Onları alalım da çalışalım."

Jimin, tepside üç kahve ile Jin ile oturduğumuz masaya geldi ve oturdu.

"Olur Jimin alırız. Çalışmaya başlamamız gerekiyor zaten." dedim.

"Ya ben anlamıyorum. Köpek gibi çalışıp götümü yırtıyorum, sınavlarım bok gibi. Ama Namjoon kitapların yüzüne bakmıyor ve seksenden aşağı notu yok. Kafayı yiyorum. Ben okulu bırakıyorum."

Jin isyan ederken, Jiminle ikimiz kıkırdadık. Üçümüzün de zeka seviyesi aynıydı. Hep aynı notları alırdık.

"Hayret senin şerefsiz okula gelmiş Taehyung."

Jiminin söylediği şey ile gülümsemem solarken, yeniden karanlık ruh hali içine girmeye hazırdım.

"Okula gelse ayrı dert, gelmese ayrı dert. Her türlü kalbim kırılıyor."

Dudaklarımı büzdüğümde, onların masadan gelen kahkaha ile kafamı onlara çevirdim.

Jungkook kafasını bir kızın omzuna yaslamış kahkaha atıyordu. Kısa bir an göz göze geldik ama yine yüzünde o alaylı gülümsemeyi görmemle kafamı çevirdim.

"Hayat bana hiç adil davranmıyor. Ne zenginim ne notlarım mükemmel ne hoşlandığım insan benden hoşlanıyor ne de bir sevgilim var."

Dediğim şey ile Jimin sanki bunları dememi bekliyormuş gibi hızla kafasını salladı.

"Aynı be Taehyung. Jin de öyle. Biz birbirimizi iyi bulmuşuz." dediğinde tekrar gülümsedim. Sonra da ayağa kalktım.

"Ben çikolata alacağım bir şey istiyor musunuz?"

Çocuklara sorup, ikisinden de "Senden yeriz kanka." cevabını aldıktan sonra sıra olan kantine doğru yürüdüm. Ve sıraya girdim.

Şarkı mırıldanırken, biraz sesli mırıldanmış olacağım ki öndeki kızın bana dönmesi ile sustum ve kafamı yana çevirdim.

Kafamı çevirir çevirmez Jungkookun yanında, kafasını omzuna yasladığı kızla birlikte benden tarafa geldiğini gördüm. Elim ayağıma dolaşırken sıranın sonunda kendimin olduğunu bilmem beni daha da çok germişti.

Yardım bakışlarımı Jin ile Jimine göndermek istemiştim ama ikisi de bana bakmıyordu.

Ne yapmalıydım? Sıradan çıkıp buradan uzaklaşmalı mıydım, yoksa Jungkookun gelip arkamda kızla flörtleşmesine şahit mi olmalıydım?

Ben bunları düşünürken Jungkook ile yanındaki kız çoktan arkama gelmiş ve ne alacakları hakkında konuşuyorlardı.

Derin bir nefes alıp nefesimi tutmamla, bu nefesi geri nasıl vereceğimi düşünüyordum. Ve kahrolası sıra ilerlemiyordu.

Jungkook arkamda kıza kıkırdarken burada daha fazla durmak işkence gibi geliyordu. Çikolata çeken canıma bin bir türlü lanet ederken, nefesimi hala bırakmadığımı fark ettim. 

En sonunda öksürerek nefes aldığımda -daha doğrusu alamadığımda- öndeki kız bana dönmüş ve "İyi misin?" diye sormuştu.

Gülümsemeye çalışıp "Evet." diyebilmiştim sadece.

Kendime geldiğimde duyduğum şey ile tekrardan nefesim kesilmişti.

"Bu, o mu Jungkook?"

Kızın neyden bahsettiğini anlamayacak kadar aptal değildim. Jungkook herkese söylemişti işte. Herkese yaymıştı. Ne bekliyordum ki? Bütün sınıf Jungkooktan hoşlandığımı kesin biliyordu. Artık Jungkook benimle nasıl dalga geçtiyse.

Çikolata için bile bunlara daha fazla katlanamayacağımı anladığımda sıradan bir hışımla çıktım.

Çok ani bir şekilde çıktığım için, karşıdan gelen çocuk ile çarpıştım ve elindeki tepside olan kahveler üstüme döküldü.

Acı çığlığım bütün kantini doldururken elimle tişörtü tenimden uzaklaştırmaya çalıştım.

Jimin ve Jin anında koşarak yanıma gelirken, onlar bana ulaşamadan biri tarafından kolumdan çekildim.

Göğsüm ve göbeğim arası o kadar çok yanıyordu ki ağlamaya başladığım için kendime kızamıyordum.

Kolumdan tutan kişi tarafından tuvalete girmemle bu kişinin Jungkook olduğunu fark ettim.

Şaşkın ve yaşlı gözlerimle Jungkooka bakarken o, tişörtümü kaldırıp "Tut şunu." dedikten sonra avuçlarını birleştirip musluktan su doldurdu ve göğsümün üstünden bıraktı.

Bu işlemi bir kaç sefer daha gerçekleştirirken bir yandan da üflüyordu. Bense acıdan gözlerimi kapatmamak için kendimle savaşıyordum. Bu anları kaçıramazdım çünkü.

Tuvalete birkaç kişinin girmesi ile Jungkook, tişörtümü indirdi.

"Geçti mi?" diye sorduğunda, geçmese de kafamı aşağı yukarı salladım.

"Kantinden buz isteyip, buz koyarsın." dedikten sonra ellerini kuruladı ve tuvaletten çıktı.

Vücudum hala deli gibi titrerken, üst vücudum yanıyordu. Bu sefer gerçek anlamda yanıyordum.

Bu sefer beni yakan sen değildin Jungkook. Bu sefer sen, yangınımı söndürmeye çalıştın.

🌑🌑🌑

Bu hikâyeme biraz daha ilgi göstermeye başlayacağım ^^

no way | taekook Where stories live. Discover now