NK - 12

6K 349 1.2K
                                    

6 saat falan bunu yazmakla uğraştım, ölüyorum.

***

Slug Parti'den bir hafta sonra sonunda herkesin beklediği Noel tatili gelmişti. Noel'den 6 gün önce bütün öğrencileri ailelerinin yanına göndermesi için Hogwarts Treni istasyonda bekliyordu. Kalenin içindeki hareketlilik Harry'nin de içini kıpır kıpır ediyordu. Uzun zaman sonra anne ve babasını görecekti ve onun dışında Noel'i Tom ile geçireceğinin heyecanı üzerindeydi.

Harry, kahvaltıdan hemen sonra diğer öğrenciler gibi odasına çıkıp eşyalarını toparlamaya başladı. Bavulunun hazır olduğunu düşünüp montunu, şapkasını ve atkısını yatağının üstüne bıraktı. Pencereye yaklaşıp lapa lapa yağan karı izledi. Kış mevsimi ona Tom'u andırıyordu. Görünüşü güzel ve masum ama aslında soğuk ve tehlikeli.

"Prewett, bu senin mi yoksa benim mi atkım?"

"Ne fark eder Longbottom? İkisi de Gryffindor atkısı işte."

"Ben senin boynuna değen şeyi takmam."

Ignatius, komik bir yüz ifadesiyle Aldrich'in taklidini yaptı. Harry tatilde bu ikisinin kavgalarını bile özleyecekti. Kıyafetleri ve bir çok eşyaları birbirine karışabiliyordu çünkü yatakları Harry'ninkine göre fazlasıyla yakındı.

Harry, kolundaki saate bakıp hemen yatağın üstüne bıraktığı kıyafetlerini üzerine geçirip bavulunu eline aldı. "Çocuklar, trenin kalkmasına 25 dakika var, ona göre."

Aldrich ve Ignatius'un kavga edip treni kaçırmamaları konusunda uyarıp ortak salona indi. Her günkü gibi portrede Minerva ile buluşup beraber istasyona gittiler. Kırmızı trenin içine girip bavullarını sürükleyerek kompartıman bulmaya çalıştılar. O kadar çok geç gelmedikleri için henüz tren pek dolmamıştı ve kolaylıkla oturacak yer bulmuşlardı. Kompartımanın içine girip ikisi de cam kenarına karşılıklı oturdular.

Minerva oturduktan hemen sonra bavulunun en üst kısmına yerleştirdiği kitabı alıp kucağına yerleştirdi. Harry, tüm yol boyunca onun kitap okumaması için dua ediyordu.

"Minerva, kitap mı okuyacaksın? Tüm yolculuk boyunca."

"Elbette hayır, Harry ama şu an yapabilecek başka bir şeyim yok."

Harry kafasını sallayıp cama baktı. 10 dakika kaldığı için istasyondaki öğrenci sayısı artmıştı. Harry, Tom'un da trenle gelip gelmeyeceğini merak etti. Ona amcasının yanına gideceğini söylemişti. Tom'un defterinde gördüğü gibi babası muggle'dı. Kısacası onlardan nefret ederdi Tom. Niçin yanına gidiyordu?

Kompartımanın kapısından gelen sesle ikisi de oraya döndü. Rebecca gülümseyerek Minerva'ya bakıyordu. Harry sırıtıp, cama yaslandı. "Galiba arkadaşımı benden çalacaksın. Gidebilirsin, izin veriyorum Minerva."

Minerva, kitabını kapatıp şakasına Harry'e göz devirdi. Kitabını Harry'e verip Rebecca ile beraber gittiler. Harry, tam yine yalnız kaldım demişti ki bu sefer Tom belirdi kapıda. Arkasında Lestrange ve Parkinson ile birlikte. Tom, ikiliye bir şeyler söyleyip, onları gönderdi ve Harry'nin karşısına oturdu. "Arkadaşlarınla beraber oturmayacak mısın?"

"Onlar benim arkadaşım değil, Harry. Ben arkadaş yapmam."

Harry, Tom'un bu yalnızlık düşkünlüğüne anlam veremiyordu. Hiç mi istemezdi yanında birilerinin olması? Onu seven, onu düşünen ve değer veren? Doğru ya, o Tom Riddle'dı. İnanmazdı ve gereksiz olduğunu düşünürdü böyle şeylerin.

"Peki ben neyim senin için?"

Tom'un pencereden dışarı bakan gözleri Harry'e döndü. Bu sorunun cevabından o da tam emin değildi. Ne söylese yalandı. "Bilmiyorum."

new kid ;; tomarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin