33.Bölüm "Kollarına alabilir misin beni?"

22.1K 1.7K 2.4K
                                    

Kafama dayanmış bir silahla, diz çökmüş şekilde bir ormanın girişinde öldürüleceğimi bilseydim eğer, böyle bir hayata hiç atılmamayı ya da başında çekip gitmeyi dilerdim.

Kendimden vazgeçebilirdim ama yüzünü bile görmediğim bir adamın karşısında Jungkook'tan vazgeçememiştim.

O adama yalan söyleyerek şehirden gideceğimi deseydim bile sonuç aynı olacaktı çünkü bunu daha o salona girerken içeridekilerin konuşmasıyla öğrenmiştim.

İşlerini şansa bırakmaya hiç niyetleri yoktu ve gitmeyi kabul etsem bile yine aynı şekilde ormanın girişine getirilecek ve yine başımda bir silahla diz çökmüş halde bulacaktım kendimi.

Bu yüzden vicdanım rahattı çünkü Jungkook'a verdiğim her sözün ve kelimenin arkasında durmuş, huzurla kurşunun kafama girmesi için beklemiştim.

Ölmek böyle bir şey miydi?

Ölmek acı çektirmiyor muydu ya da filmlerde gördüğüm gibi anılarım gözümün önünden hızlıca geçip bana son kez seyirci olma hakkı vermeyecek miydi?

Rüzgarın esintisini çıplak kollarımda hissederken şu anda üşümem mi gerekiyordu?

Yüzüstü düşmemi ve toprağın kokusunu almayı beklerken hala dizlerimin üstünde gözüm kapalı bir şekilde bekliyor ve ateş sesini duymama rağmen ilginç bir şekilde nefes alıyordum.

Yanımda devrilme sesini duyduğumda aklımdan geçen şeyin olduğuna emindim ama gözümü açıp da bunu görmek istememiştim.

"Taehyung."

Bunu bekliyormuşum gibi gözlerim yavaşça aralandığında aldığım kan kokusuyla başımı sağa doğru çevirip yerde yatan bedene anlamsızca baktım.

Sırtından vurulmuştu ve az önce başımda olan silah yanına düşmüş beni öldürecek şeyin o olmasına rağmen oldukça asil bir şekilde duruyordu.

"Taehyung."

Duyduğum adım seslerinin ardından önümde dikildikten sonra eğilerek benimle aynı hizaya geldi.

Üzerimdeki bakışlarını hissederken çenemden tutup başımı kendisine çevirmeyi sağladığından emin olunca elini çekti.

"R-Rowoon."

Boğazımdaki kuruluk sebebiyle zorlukla ismini söylediğimde normal bir andaymışız gibi dudakları kıvrılarak beni rahatlatmaya çalıştı.

"Hizmetinizdeyim."

Boş ve tepkisiz karşılığımla bir işe yaramayacağını anlayarak ciddi haline geri döndüğünde, gözlerindeki korku ve endişeyi görmüştüm.

"İyi misin?"

"Yaşıyorum."

Kısık sesle konuştuğumda başını hızla aşağı yukarı sallayarak beni onayladı.

Dokuz dakika olarak hesaplamıştım ve ne kadar az gibi dursa da buraya yetişmesi imkansız duruyordu.

Öleceğime inanmışken birden yaşadığımı fark etmek tecrübe etmediğim bir şeydi ve bugüne kadar bu olayların içinde olmama rağmen ölümle yakınlaştığım böyle bir an olmamıştı.

Ne yapacağımı bilemediğimde en iyi yolu seçip ona yaklaştım ve kollarımı bedenine sararak tanıdık birinin güvenini hissetmeye çalıştım.

O da kollarını bana sardığında bundan cesaretlenip kollarımın baskısını arttırdım ve konuştum.

"Geldiğin için teşekkür ederim."

Afterclap/Taekook (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now