bölüm 19~zifir

1.5K 132 15
                                    

İyi okumalar...

Bölüm ithafı: nurluyolcu606

Doktor kapının önündeki cezaevi görevlilerinin şüpheli bakışlarına maruz kaldıktan sonra içeriye girmişti

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.


Doktor kapının önündeki cezaevi görevlilerinin şüpheli bakışlarına maruz kaldıktan sonra içeriye girmişti.Kapıyı kapatırken tiksindirici bir gülümseme yüzünde yer edinmiş,kendinden emin adımlarla ilerlemeye başlamıştı.Odada yankılan tok sesi Sumru Hanım duymuştu.Endişelenmişti istemeyerek olsa da.
Yorgun zihni kimin geldiği ile ilgili bir yanıt verecek halde değildi.Ayak sesleri kesildiğinde kalbine üşüşen korkuyla yutkundu.
"Sumru Mirzabeyoğlu sana yakışır mı hiç oyun oynamak."
Tanıdık sesi duymak deprem etkisi yaratmıştı zihninde.Sanki uzandığı yatak yok olmuş yere düşmüştü.Gözlerini açtığında tam da karşısında durmuş adamla geri geri gitmek istese de gidecek yeri yoktu.
Vicdan yoksunu adamı karşısında görmeyi beklemiyordu.Yorgun yüreğine bu çok ağırdı.Vicdan yoksunu adam yüzünden paramparçaydı hayatı.
"Sen!" diyebilmişti sadece.
"Ben ya.Unutmamışsın."
Kahkaha atarken,sessiz olması gerektiğini anlamış toparlamıştı kendisini Halil Bey.Tiksindirici sese tahammülü yoktu,artık ne gücü vardı, ne de sağlığı yerindeydi kadının.Karşısındaki adama karşı güçlü olması gerektiğini bilse de olmuyordu.Ne yorgun yüreği, ne de hastalık vücudu buna izin vermiyordu.Gerçekler karşısında bir kez daha boynu büküktü.
"Git! Git!"
Sumru Hanım ağzına kapanan elden kurtulmaya çalışsa da,tüm gücü çekilmişti.Zar zor söylediği iki kelimeye de engel olmuştu karşısındaki adam.
Aniden çekilen saçıyla gözlerinin dolduğunu hissetti,artık ağrıya karşı bağışıklığını yitirmişti.
"Sumru...Sumru...Sana yakış mıyor hiç."
Adamın tiksindirici sesini duyarken "Çek ellerini!"dedi varla yok arasında bir sesle.
Bu adamı daha fazla görmeye gücü yoktu,olan kalan gücü de an itibariyle çekiliyordu.Bir harabeyi andırıyordu sanki.Bu tükenmişliğin nedeni bu adamın boş boşuna buraya gelmediğini bildiği içindi.En son gördükten sonra paramparça olmuştu hayatı.Sevinçleri yok olmuş,elemler sarmıştı dört bir tarafını.
"Öğretmen oğluna çok güvenme, şimdi var ama bir bakmışsın yarın yok."
Cama doğru birkaç adım atarken Halil Bey kalbi kırık bir annenin acısından zevk alıyordu.Zaten hep öyle değil miydi?
"Kızımdan da,oğlumdan uzak duracaksın!"
Halil Bey duyduklarına karşı kahkaha atmayı ihmal etmedi.Demek bilmiyorsun Sumru Hanım, diye kendi kendine sordu kalbi pas atmış adam.
"Kızın mı? Kızın öldü zaten.Ah haberin yok muydu?" dedi gözlerini kısıp kadının ne yapacağını bekleyerek.
Zihni kabul etmezken duyduklarının gerçekliğini, bir yanda da hissettiği acıyla sanki kemikleri kırılıyordu.
"Kızım! Kızım!"
Sumru Hanım bağıra çağıra feryat etti,kısık kısık aldığı her nefes son nefesi gibi geldi kendisine.Çığlıkları yerini göz yaşına bırakırken aniden açılan kapı ve ardından içeriye giren iki cezaevi görevlisiyle Halil Bey yüzünü asmıştı.
"Neler oluyor burada!"
Halil Bey kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı.Elbet bu durumdan da kurtulacak bir yol bulacağına emindi.
"Hastamız küçük bir kriz geçirdi.Kızını kaybetmek kolay değil elbet böyle durumlarla karşılaşmamız çok normal."dedi şüpheleri üzerinden def edecek cümleler kurmak çabasındaydı.
Birbirine bakan iki görevlinin hala odadan çıkmadığını görünce bu sefer sesini biraz daha yükselterek konuşmasına birkaç cümle daha ilave etme gereği duydu.
"Hastanı yalnız bırakılım dinlensin."
Bir süre sessizliğin ardından iki görevli "Peki öyle olsun."deyip dışarı çıktılar.
Halil Bey gitmek zamanının geldiğini anlamıştı.Keza çok bile kalmıştı.
"Kızının oynadığı oyunun bedelini ödeyeceksiniz!"
Elemli kadını arkasında bırakıp dışarı çıktığında şüpheli bakışların arasından süzülüp boş koridorda ilerlemeye başladı.
Bu seferde yenilmemişti.Kurnaz zihni her zaman yardımına koşmuştu.Şimdiye kadar yaptığı hiçbir şeyi sorgulamamıştı,attığı her adımdan pişmanlık duymamıştı.Vicdanı gibi kalbi de kör olmuştu.Başarılarının kaynağını bunda görüyordu.İş dünyasında herkesin hayranlık ettiği bir mevkiye sahipti.Tam da bu mevkiye vicdanını yok sayarak gelmemiş miydi?
Gülyare telefonun ekranına boş boş bakmayı bırakıp ekranı kaydırdı.5 sene olmuştu telefonunu eline almayalı.Geçmişinin izlerini taşıyordu bu telefon buram buram.Ekrandaki resmine baktığında kalbine bir bıçak saplandı sanki.Yüzündeki tonlarca makyaj,kıyafeti kendinden iğrenmesine neden oluyordu.Haramlarla sarılı bir hayatı vardı.Her şeye asiydi.Sonunda o asiliği uçurumdan düşmesine neden olmuştu!
Bir hiç uğrunaydı her şey!
Gençliğini doya doya yaşamak uğrundaki yolculuğunun sonu tam bir hüsrandı.
Haramlar,günahlar ve en son katil olmak.
O gece aklına geldiğinde titremesine engel olamadı.Artık toparlaması gerekiyordu,babasıyla yüzleşmek için buna ihtiyacı vardı.
Evet,cezasını çekecek ve vicdanın sızısından bir nebze kurtulacaktı.Herkes hakkettiği yerde olacaktı.
Bir sürü mesajlar,aramalar vardı ama hiçbirine bakmadı.Rehberden babasının numarasını bulup arama tuşuna dokundu.Defalarca araması rağmen babası açmıyordu telefonunu.
Pencere pervazına yaslandı.Galerideki resimlerinde dolandı hüzünlü bakışları.Bir birinin ardından akıyordu göz yaşları.
Musab bir kez daha girmişti kırmızı odaya.Bu odanın varlığını öğrendiği gün aklına gelince dişlerini sıktı.
Babasının yasa dışı işleri olduğunu öğrendiği günden beri işlerini bozmaya çalışıyordu.Gel gör ki babası hep bir şekilde kurtulmayı başarıyordu.Bu odada bulduğu evrakları babasının aleyhinde kulanmıştı defalarca ama olmamıştı.
Kan kokuyordu hayatları,mazlumun ahları elbet bir gün babasının kurduğu küçük dünyasını yok edecekti. Biliyordu genç adam...Şimdi değilse elbet bir gün...
Bu evden başka yere gitmek istemişti ama dikkat çekmemek,en önemlisi de babasının açığını bulmak için burada kalmak zorundaydı.
Umut nefes nefese kalmış bir şekilde "Fariz dur oğlum.Öldüreceksin beni!" dedi,arkadaşının kendisini duymadığına dair şüpheleri vardı.Evden çıkandan bu yana arkasından koşuyordu.Bu bir yana kalsın lafını bile dinlemiyordu.
Annesinin kaldığı odanın önünde hala görevliler vardı.İçeriden çıkan hemşire " Bu halde neden kızının öldüğünü söylediniz?"deyince aklına annesine o gün kendisi söylediği geldi aklına.O gün sırf annesi acı çeksin diye söylemişti.Şimdiyse söylediklerinin pişmanlığını çekiyordu.Hemşire daha fazla bir şey söylemeyip diğer hastaları kontrol etmek için yoluna devam etti.
Genç adam vakit kaybetmeden içeriye geçtiğinde annesini yatakta uzanmış ağlar halde gördü.
"Anne..."
Yatağın boş kalmış kısmına oturup annesinin iki elini de sıkı sıkı tuttu.Vicdanı sızladı.Hasta kadının daha fazla acı çekmesine neden olmuştu.Biliyordu öğrenecekti ama öğrenmesine neden olan kişinin kendisi olması...
Aslında genç adamın o gün söylediklerini annesi hatırlamıyordu. Nitekim bir süre önce bu odada olanlardan bir haber vicdan azabı çekiyordu genç adam.
"Anne...Özür dilerim..."
Annesi bir tek ağlıyordu.Verdiği tepki sadece buydu.Fariz ellerine damlayan göz yaşlarıyla yutkundu.
"Anne!"
Annesinin ellerini bırakıp,göz yaşlarını sildi.Kırışmış,yılların yaşanmışlığı aks edilmiş yüzünde göz yaşları bir yol çizmiş intihar yoluna adım atmıştılar.Annesi duyduğu haberin etkisinden hala çıkamıyordu,keza oğlunun yanında olduğunun bile habersizdi.
"Anne...Özür dilerim..."
Bir süre sonra artık göz yaşları yerini iç çekmelere verirken Sumru Hanım oğlunun yanında olduğunu fark etmişti.Lakin fark etse de çektiği acı bir tepki vermesine bariz bir engeldi.
"Anne sabah inşaAllah torununu da getireceğim.Lale'nin kızı..."
"Torun"kelimesinin idrak ettiğinde hüznün karanlığına bir aydınlık olmuştu.Yine de bir şey söyleyememişti.Başını oğlunun omuzuna koyup gözlerini kapattı.Annesinin bu haline gülümsedi genç adam.
Bir yürekte hem evlat acısı hem de evlat hasret vardı.İki ağır yükle yaralı bir anne yüreği mücadele etmek zorundaydı.Şimdiye kadar hep bir hasret vardı,ağırdı bu yük.Lakin şimdi bir de evlat acısı da yüklenmişti,bu daha bir ağırdı.
Korkuyordu anne.Bir evladını daha kaybetmekten.Hiçbir şeyden habersiz olan oğluna bir şey olsa ne yapardı? O adamın dedikleri zihnin bir köşesinden geçerken ne yapacağını bilmiyordu Sumru Hanım.
Oğlunun arapça okuduğu ayetlerin anlamını bilmese de kavrulan yüreğine ferahlık gelmişti.

1.Elem neşrah leke sadrek
2.Ve vada'na 'anke vizreke
3.Elleziy enkada zahreke
4.Ve refa'na leke zikreke
5.Feinne me'al'usri yüsren
6.İnne me'al'usri yüsren
7.Feiza ferağte fensab
8.Ve ila rabbike ferğab

1.Senin için bağrını açmadık mı?
2.Senden o yükünü indirmedik mi?
3.O sırtında sana eziyet veren yükünü?
4.Senin şanını yüceltmedik mi?
5.Demek ki, her zorluğun yanında bir de kolaylık var.
6.Evet o zorlukla beraber bir de kolaylık var!
7.Bu yüzden boş kaldığında yine kalk yorul!
8.Ve ancak Rabbinden ümit et, hep O'na doğrul!

Bölüm sonu...












































Nane Molla [TAMAMLANDI]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora