MvB 8

854 52 18
                                    

Talim yeri tıpkı sarayın avlusu gibiydi. Genişti. Altı yine taş-beton karışımı idi. Etrafta tahtadan kalkanlar, bıçak atışı ya da ok atışı yapmak için tahtadan kırmızı-beyaz hedefler, çeşit çeşit kılıçlar vardı. Resmen tarihle diziyi bir arada yaşıyorum.Mükemmel olay.

Kral Arthur bütün ihtişamıyla avluya girdi. Normal yürüse bile zaten adamdan asalet akıyordu. Arthur bana bakıp "Seç kılıcını bakalım..." dedi. Bende kılıçların durduğu standa ilerledim. Tutuşu iyi olan kılıcı seçmeye çalıştım. Zaten bunlar talim kılıcı olduğu için keskinlikleri yoktu. Sonunda ,kabzası koyu kırmızı , başında küçük top bulunan kılıcı seçtim.

Arthur, Gwaine'ye işaret verdi. O da boş alana geçti. "Karşısına geç." dedi Arthur. Bende emrine itaat edip Gwaine'nin karşısına geçtim. Kılıcını kınından çıkardı. Kılıcı keskindi. Ne yani? Benim onlara zarar vereceğimi mi düşünüyorlardı. "Niye onun kılıcı keskin?" diye sordum. Arthur "Ne yapacağın belli olmaz." dedi. Evet. Güvenmiyorlarmış. Ne bekliyordum ki? Geldiğim gibi bana güvenip " Gel seni baş tacı yapalım." demelerini mi?

Omuzlarımı silkip "Hadi başlayalım" dedim. Kılıcımı kaldırdım.O bana doğru hamle yaptı. Savurdum. Tekrar yaptı, savurdum.Arkasına geçtim. O da hemen döndü. Kovboylar gibi yuvarlak çizmeye başladık. Hamle yaptı. Üstüme doğru kılıç geldi.Hemen yana kaydım. Kaymasaydım büyük ihtimalle başım ikiye ayrılacaktı. " Yavaş be insafsız!" diye bağırdım.Haklıyım. Değil miyim?

Bende ona doğru duraksız kılıcımı savurdum. O da karşılık verdi. 5 dakika bu böyle devam etti. En son tarzan şeklinde bağırıp kılıcın ucunu kalbine dokundurdum. " Game over!" diye bağırdım. Gwaine " Ben az önce bir kıza mı yenildim?! "diye hayıflandı. Oh canıma değsin!

"Şimdi Percival ile kılıçsız dövüşeceksin." dedi Arthur." İtirazım var. O adamın kasları ile benim olmayan kaslarım bir mi?" diye gene kabul etmedim. O adam benim hayatımda yenebileceğim son insanlardan biriydi " Yenen her türlü yener." deyip konuyu kapattı saygıdeğer Kral...

Kılıcımı yere attım. Percival karşıma geçti. Daha başlayın denmeden bana doğru koştu. Ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi onun omzundan aşağı sallanırken buldum. Şuan yüzüm onun sırtına bakıyordu.Bende dayanamayıp yumrukladım. " Yok daha neler! Bırak beni ya!" diye bağırırken etraftaki herkes bana çoktan gülüyordu.Kral bile!

Arthur" Böyle işkenceye bir cadı dayanamazdı. Tebrikler! Cadı olmadığını kanıtladın. Ama yine de yarın bizimle geliyorsun."dedi. Percival beni yere indirdi. Koşup Kral'a sarılasım geldi.Ama tabi ki bunu yapmayacağım. 


Biliyorum, koyduğum fotoğrafı  görünce inandırıcılık sıfıra düşüyor ama olsun.  Çok hoş.Oylarınızı ve yorumlarınızı yeni kitaplar yazan yazarcığınızdan esirgemeyin :)

Merlin ve BenWhere stories live. Discover now