2-) Can Yanığı

1.1K 121 135
                                    

[* kisaeng : Goryeo'da yangbanlar ve krallar gibi kimseleri eğlendirmek için çalışan sanatçı kadınlar.]




★🔱★







Ben böyle olmamalıydım.

Böyle yanmamalıydı canım, kağıt kesmiş gibi yahut zembereğine sıkışmış hayatın.

Biricik saadet dediğim tekdüze yaşantımla mutlu, yasak arzularımdan arınmış, elimdeki ile yetinmeyi bildiğimle, basitliğimle kalmalıydım.

Kaderimin benim için çizdiği sınır çizgisinin dışına ne sebeple olursa olsun çıkmamalı, hapsedildiğim çemberi yarıp geçmemeliydim. Doymak bilmez nefsime ket vurmalı, haddini bildirmeliydim.

Bu böyle olmamalı, ben böyle olmamalıydım.

Bütün bunların yegâne sebebi onunla asla karşılaşmamalı, hiçbir çağda, yeryüzünün hiçbir köşesinde, başka başka kimliklerle bile olsa, başka başka şekillerde yahut, buluşmamalıydım. Öyle olsa pandoranın kutusu açılmaz, ben memnu fikir ve zevklerimin esiri olmazdım.

O herkesten farklıydı. Zamanla bunu anlayacaktım. Öyle bir anlayacaktım ki hem, feleğim şaşacaktı. Göklerin dürülüp şahrem şahrem döküldüğü, denizlerin bıçak vurmuş gibi ikiye yarılıp iki koldan karayı yuttuğu, yeryüzünde canlı tek varlığın kalmadığı büyük kıyamet içimde kopacak ve felaketler beni en yaralı yerimden bir bir bulacaktı.

O herkesten farklıydı ve ben bunu anlayacaktım.

Parça parça ve bir bütün olarak.

Yalnızca biz kölelerden değil, özellikle diğer tüm beyaz efendilerden.

Hayatım boyunca Onun gibisini asla ama asla görmemiş, şu yaşıma kadar bir kez olsun böyle birinin varlığının bahsini duymamıştım. Muhtemelen bu hiçbir zaman vuku bulmayacak bir şeydi. Nasıl anlatılır ki, O her şeyiyle, bir şekilde herkesten, bütünüyle farklıydı işte.

Ördeklerin arasına karışmış kuğu...

Şeytanların içinde melek...

Zamansız bir çiçek...

Bataklığa düşmüş, fakat çamur dokunmamış tenine, günaha bulaşmamış, beyaz bir zambak...

Kötülüğe ait ve kötü olan her şeyin tam ortasında, iyiye dair tek şey...

Kaba saba kölelerin yanında, yerine yabancı nazenin efendi; zarif elleri, bembeyaz teni ve çocuk gülüşlü dudakları, ve içime ılık sevinçler yayan cemre bakışları...

Kendine has duruşu, iliklerime işleyişi varlığının, kelimelerin kelebek kanatları gibi çırpınırca çıkışı dudaklarından, sonra dokunduğu yerde yedi rengin yeniden can buluşu, aklımın ermediği soruları ve tuhaf arzuları...

Büyük efendi tarafından yeni vazifemi ifa etmek üzere yeni efendimin odasında, kar beyazı tüllerle bezeli kocaman yatağının önünde bir başına bırakılmamın üzerinden belki saatler geçmişti. Olduğum yerdeydim halâ, önüme eğdiğim başımla, dizlerimin üzerinde. Bakışlarım kucağıma esirdi, varlığımsa küçük efendiye.

Tek kelime çıkmadı ağzımdan o vakit ondan izinsiz, Onu bekledim, bana vereceği herhangi bir emri. Vazifem buydu. Gerekirse sonsuza dek, beklemek.

NOYE  [KÖLE] 노예Where stories live. Discover now