Bölüm Şarkısı: BTS- I Need U
...*Hazel.
Birkaç dakika boyunca olanları kavramaya çalıştım. Yerde boylu boyunca uzanan, daha doğrusu benim bayıltmamdan dolayı iki seksen yerde yatan bu adam Yiğit Baturalp'tan başkası değildi.
Burayı nasıl bulduğu hakkında bir fikrim yoktu. Numaramı değiştirmiştim ve annem ve Murat dışında kimse bilmiyordu. Telefonumun sinyallerinden beni bulması olanaksızdı ki böyle işlerle uğraşacak bir adam olmadığını çok iyi biliyordum.
Düşünmeyi bir kenara bırakıp onu yerden kaldırmak için harekete geçtim. Lakin ne kadar zayıf görünse de ağırdı. Onu kaldırmaya gücüm yetmediği için yerde sürükleyerek şöminenin önündeki mindere güç bela uzattım. Ellerimin titreyişini görmezden gelmeye çalışarak saçlarının arasına bakıp kanama olup olmadığını kontrol ettim.
Uğradığım şok hâlâ geçmemişti. Şaşkınlığım azımsanmayacak kadar çoktu. Ve ben onu gördüğümde kalbimin hızla çarpmasına engel olamamıştım. Şu bir ayda hiçbir şey geçmediği gibi, Yiğit'i de içime gömemiştim. Şimdi önümde uyuyor olması bunu daha iyi anlamama neden olmuştu.
Sedirin üzerindeki yastığı alıp kafasının altına koydum. Şömineyi söndürdüğüm için içeri soğumuştu. Yerde, sedirin köşesinde katlanmış olarak duran battaniyeyi alıp onun üzerine örttüm.
Dışarı çıkıp odunluktan odun aldım. Şöminenin önüne eğildiğimde endişeyle Yiğit'e baktım. Hiçbir hareket yoktu. Hastaneye gidip gitmemek arasında kalırken kendime savurduğum küfürleri sayamıyordum bile. Şehir merkezinden yaklaşık bir buçuk saat uzaklıktaydık. Ve benim şehir merkezine gidebilmem için ormanın sonuna kadar yürümem ve iki dolmuş değiştirmem gerekiyordu. Ambulansı arasam gecikeceğini biliyordum. Bu yüzden bir süre beklemeye karar verdim. İş sağlığı konusunda aldığım eğitimden dolayı Yiğit'in durumunda pek de tehlikeli bir sorun olduğunu düşünmüyordum. Aslında ona vurduğum için bir nevi rahatlamıştım. Kulağa çok canice gelebilir lakin dostlarım, onu dövmek son birkaç gündür hayal ettiğim tek şeydi.
Kovadaki odunları hızla şömineye atıp kenarda duran kibriti aldım. Kibriti titreyen ellerimle odunlara attığımda, burnumun soğuktan kıpkırmızı olduğuna emindim. Ateşin titrek alevleri yüzüme vururken yerimden kalkıp küçük buzdolabına yöneldim. Ormanda olduğum ve olağanüstü bir sakarlık yeteneğine sahip olduğum için aldığım buz torbaları ilk kez işe yarayacaktı.
Birini alıp Yiğit'in yanına çöktüm. Elimdeki buz torbasını, vurduğum yere bastırdığımda kaşlarını çatsa da uyumaya devam etti. Gözlerinin altındaki koyu halkalar, uzun süredir oradaymış gibi belirgindi. Elmacık kemikleri içe çökmüştü. Sakalları birkaç gündür kesilmediği için oldukça uzamıştı.
Saçlarını okşamak gibi bir istek içimde dolanmaya başladığında kendime engel olarak buzu kafasını bastırmaya devam ettim.
Şu kalbim yediği her darbeye karşı yine de uslanmıyordu.
Derin bir nefes aldım. Sedirinin üzerindeki yastığı alıp başını üzerine koydum. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Bugün yaşadıklarım oldukça ağır gelmişti.
Onu burada görmeyi beklemiyordum. Aradan uzunca denebilecek kadar bir zaman geçmişti. Üstelik o nişanlıydı ve şu an benim mabedimdeydi. Bu bana yanlış geliyordu. Lale'yi ne kadar sevmesem de bunları hak ettiğini düşünmüyordum. Aynı zamanda bu benim ahlaki görüşüme tersti.
Ben her şeyi içinde yaşayan bir insandım. Kolay kolay kimseye açılamaz, birini sevsem asla söyleyemezdim. Yiğit'i, Murat'ın dışında bilen yoktu. İçimdeki o çağlayan acıya daha fazla dayanamadığım için Murat'a itiraf etmiştim. Bundan pişman değildim ama yine de bu beni çıplak hissettirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel 'Asi'stan
RomanceHırslı bir iş adamı. Ve onun asi küçük 'asi'stanı. Hazel ve Yiğit'in hikayesi. Asi mi asi ama bir o kadar da neşeli olan genç kızımız Hazel, Yiğit'i alt edebilecek mi? Peki ya hırslı ve yakışıklı olan ama aynı zamanda kibirliliği ve disiplinliği il...