Multimedya: Akmu Soohyun- Speechless cover.
***
Korku...
Kalbimin görültülü atış sesleri...
Koskoca bir ormanın içinde tek başına olmak ve tanımadığın insanlardan köşe bucak kaçmak...
İmkansıza oynayan bir aşk...Hepsi bir film senaryosu gibi değil mi?
Ama bu benim gerçeğim. Ve ben ilk defa bu kadar yalan olmasını diliyorum. Az sonra yönetmen "kestik" dediğinde derin bir nefes alacağım öyle değil mi?
Değil.
Değildi.
Şu an yaşadığım hiçbir şey bir filmin parçası değildi.
Koskoca ormanın içinde yalnız başımaydım ve biraz sonra lafın tam anlamıyla enselenecektim.
Siyah örtüyü tutan el tüm gerçekliği ile önümde duruyordu.
Kulaklarımda adrenalinin vermiş olduğu güçle hızla çarpmaya devam eden kalbimin gümbürtüleri yankılanmaya devam ediyordu.
Derin bir nefes aldım. Yaşadığım tüm şeylerin bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmesi elbette bana yardımcı olmuyordu. Sona geldiğimi düşünüyor ve içimden ettiğim duaların bir işe yaraması için neredeyse yalvarıyordum.
Kendi içimde taşıdığım bu hikayenin sonu böyle mi olacaktı?
Daha mutlu olmamıştım ki ben.
Daha sevinememiştim ki hiçbir şeye.
En azından sona geldiğimde Yiğit'i son bir kez görmek isterdim."Burada da değillerse bittin sen oğlum." dedi örtüyü tutan adamın sesi.
Zaman olağanüstü bir şekilde yavaş geçiyordu sanki. Bu bir nevi benim açımdan iyi sayılsa da beni öldürecek o korku yüzünden bir şey düşünemiyordum.
Adam örtüyü usulca çekti. Beni kapatan siyah örtü yavaş bir şekilde kayıp giderken gözlerimi sıkıca yumdum.
Kulağıma dolan hışırtılarla birlikte örtünün tamamen yeri bulduğunu ve kabak gibi ortaya çıktığımı artık biliyordum.
Kulağıma dolan iğrenç sesle ile birlikte gözlerimi mümkünmüş gibi biraz daha yumdum.
"Bak burada kim varmış Veli?!" adamın iğrenç sesi bütün kulübeyi doldurduğunda kapalı gözlerimin ardından süzülen yaşlarıma engel olamadım.
Soğuk bir el bileğimi kavradı. Dudaklarımın arasından kaçan çığlıkla beraber gözlerimi araladım. Soğuk el beni çekiştirip masanın altından çıkarmaya çalışırken kendime doğru çektiğim ayaklarımı çözüp adama tekmeler savurmaya başladım.
Adam küfür edip bileğimi daha sert bir şekilde çekiyor beni masanın altından çıkarmaya çalışıyordu.
Tüm gücüm tükenmek üzereydi. Ama içimin bitmeyen umudu kulağıma sürekli biraz daha dayanmam gerektiğini fısıldıyor, güçlü olmam için beni yüreklendirmeye çalışıyordu.
Ama beni kurtaracak kimse yoktu. Yiğit gelse bile onlarla baş edebileceğimizi düşünmüyordum. Eminim burada bir yerde onlardan daha fazlası vardı.
Ama...
Öyle olmadı. Yediği tekmelerden dolayı hafif aralık kalmış olan kapı tekrar bir darbe yediğinde adam, afallayarak çekiştirdiği kolumu bıraktı.
"Ne oluyor lan?!" adam sinirle bağırdığında gözlerini yumdum.
"Bu oluyor!" dedi bir ses bağırarak. Ardından örtüyü tutan adam afallayarak yere düştü. İçerideki diğer adam, koşarak kapıya doğru gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel 'Asi'stan
RomanceHırslı bir iş adamı. Ve onun asi küçük 'asi'stanı. Hazel ve Yiğit'in hikayesi. Asi mi asi ama bir o kadar da neşeli olan genç kızımız Hazel, Yiğit'i alt edebilecek mi? Peki ya hırslı ve yakışıklı olan ama aynı zamanda kibirliliği ve disiplinliği il...