1. BÖLÜM: "İNGİLTERE?"

54.4K 1.7K 568
                                    

"Anne çocuk beni tanımıyor bile neden benimle ilgilensin?"

Derince bir nefes çekip baş ve işaret parmağımla burun kemerimi sıkıştırdım ve gözlerimi kapattım.

"Tabii ki ilgilenir, neticede kardeşsiniz."

Ya annem tamamen aklını kaçırmıştı ya da sabrımın sınırlarını ölçmeye karar vermişti. Göremeyeceğinden emin olduğum için gözlerimi devirdim.

"Kardeş falan değiliz bu da nereden çıktı?"

"Biz artık bir aile olduk bunu ister kabul et ister etme. Baban senin de abin gibi subay olmanı istiyor ve bunun için o okula deve yüküyle para dökmeye hazır. Ayrıca normalde dönem arasında geçiş yapılamıyormuş, hatta direkt birinci sınıftan başlamış olman gerekirmiş ama baban halletti bir şekilde. böyle mi teşekkür ediyorsun?"

"O adam benim babam değil sadece senin ikinci kocan. Hayatıma dair verilen kararlarda neden benim hiç söz hakkım yok? İngiltere'ye taşınmak istemiyorum. Kocanla ve sümüklü çocuklarıyla yaşamak da istemiyorum. Hele askeri okula gitmeyi hiç istemiyorum. Ben burada babaannemle kalmaya devam etsem olmaz mı? Bir kere de benim isteklerimi umursasan... Olmaz mı anne?"

"Olmaz Erez senden ayrı kaldığım altı ay boyunca çok mutsuzdum. Ben daha fazla uzağımda olmanı istemiyorum oğlum."

O zaman taşınmasaydın.

"Dönem başladı bile ne ara toparlanıp geleceğim ki?" dedim yenilgiyi kabul etmiş ses tonumla.

"Hemen yarın. Çok bir eşya getirmene gerek yok buradan yenilerini alırız. Seni önümüzdeki pazartesi götürüp teslim edeceğiz. Bak yine haklı çıktım bir de İngilizce öğrenmemek için kırk takla atmıştın geçen yıl. İyi ki öğrenmişsin." dedi annem neşeli sesiyle.

Gözlerim istemsizce kapanırken dudaklarımı yaladım.

"Doğru. Tamam nasıl istersen öyle olsun yarın için bilet ayırtayım mı?"

Yeter ki sus anne. Lütfen ben demiştim deyip durmayı kes. İngilizceye ihtiyacım olmasını ben seçmedim ki şu an.

"Ben hallettim bile." dedi coşkuyla. Gergin mimiklerimi bozup gülümsemeyi denedim.

"O zaman görüşürüz anne."

"Görüşürüz. Seni çok seviyorum ve teşekkür ederim Erez."

"Ben de seni seviyorum."

Ve telefonu kapattım.

Başımı ellerimin arasına alıp ne yapacağımı düşünmeye koyuldum. O okulu istemiyordum hem de hiç. Ben alt tarafı bir edebiyat öğrencisiyken nasıl askeri okula adapte olabilecektim ki? Üniversitenin ikinci yılının ilk dönemini bitirmişken her şeyi bırakıp yeni bir ortama hele tehlikeli ve zorlu bir okula alışmak hiçte kolay olmayacaktı.

Ayrıca şu meşhur erkek kardeş(!) yani üvey zavallı'nın oğlu bana asla yardımcı olmayacaktı. Beni seveceğini sanmıyordum çünkü ben ondan nikah günü nefret etmiştim ve bunu açıkça belli etmekten de geri durmamıştım. Ebeveynlerimiz evleneli alt tarafı altı ay olmuştu. Karşılıklı nefret barındıran enerjimizin değiştiğini hiç sanmıyordum.

Annem bu senenin başında Koray adında İngiltere'de yaşayan bir Türk ile evlenmiş ve oraya yerleşmişti. Bense biricik ton ton babaannemle yaşamaya başlamaktan gayet memnun kalmıştım. Annemle de her gün telefonla görüşüyorduk zaten.

Açıkçası annem daima biraz bencil bir insan olmuştur ve etrafındaki herkesten onun için fedakarlık yapmasını bekler. Ben küçükken de haftanın dört günü annemle üç günü babam ve babaannemle kalırdım. Daha doğrusu kalırdık. Ben ve abim Güneş. Sonra babam ve abim gittiler. Üç sene önceydi. Yağmurlu bir günde balığa çıkmışlardı. Ben o gün futbol oynarken ayağımı burktuğum için gidememiştim. Eğer futbola karşı dönemlik bir ilgim olmasaydı ya da ayağım burkulmasaydı her zamanki ritüelimizi gerçekleştirip beraber gidecektik. Tekne battı. Hayatımda en değer verdiğim iki insanı mavi'de kaybettim.

Annem zaten boşanmış olduğu eşine çok üzülmemiş olsa da abim için üzüldü. Kendi çapında.

Ailesinden tek kalan kişiyle yani benimle iki sene yaşamaya tahammül edebildi ve sonrasında kendine başka bir ülkede yeni bir aile kurdu. Yeni bir koca, bir erkek ve bir tane de kız çocuk. Ben o tablonun tamamen dışındaydım ama şimdi vicdan azabından mı yoksa gerçekten özlemiş olduğundan mı bilinmez beni de o tabloya sığıştıramaya çalışıyordu.

Sığamayacaktım.

Bunu gayet iyi biliyordum.

Ama başka çarem yoktu.

EFLA | BXBWhere stories live. Discover now