25. BÖLÜM: "GEÇMİŞ"

12.5K 788 37
                                    

*efla'nın bakış açısından*

banyonun kapısı açıldığında irkildim. erez'in biraz çekingen ve çokça tatsız yüz ifadesiyle küvete doğru yürüdüğünü fark ettiğimde ise hafifçe gülümsedim.

üzerindeki tek kumaş iç çamaşırıydı. geri kalan her şeyden kurtulmuştu. utandığı için ben çıkarana kadar onunla kalacağından da emindim zaten. artık onu tanıyor sayılırdım.

yavaşça küvete girip tam karşıma oturdu. bacaklarımız birbirine değiyordu. doğrudan gözlerimin içine bakıyordu.

"neden yemek masasında değilsin?" diye sordum gülümseyerek. sırtıma çarpan suyun sesi sesimi birazcık bastırıyordu. yavaşça dizini okşayıp cevabını bekledim.

"iştahım kaçtı." dedi omzunu silkerek.

"sanki normalde çok iştahlıymışsın gibi." dedim alaycı tavrımla. onu rahatlatmanın bir yolunu arıyordum çünkü canını sıkan bir şey olduğu çok belliydi. ve bu şeyi benimle paylaşmak istemediği de.

"bir şey denemek istiyorum, izin verir misin?" diye sordu öylece. yavaşça başımı sallayarak onayladım sorgusuz sualsiz. ondan gelecek her şeye tamammışım gibi hissediyordum.

"bana canının en çok yandığı anı anlatabilir misin efla?" diye sordu bu kezde. gözlerinden geçen gölge kararlılığıyla ve cesaretiyle ilgiliydi.

bir süre duraksadım. neden şimdi olmak zorundaydı ki bu? gözlerimi kaçırıp düşündüm ve erteleyip durduğum şeyi ona şu anda dökmek isteyip istememem konusunu sorguladım.

istemiyordum ama anlatacaktım. çünkü erez bir şey bilmek istiyordu. ve sanki benimle değilde kendi hislerinin gidişatıyla alakalıydı merakı.

yavaşça yutkundum.

"neden odaya geçmiyoruz?" diye sordum sesimi yumuşatmayı denerken. başını iki yana sallayarak reddetti ve duş başlığını eline alıp suyu biraz kıstı. üstüme doğru tutup diğer eline aldığı süngerle bedenimi ovalamaya başladı. sanki kendini meşgul göstererek beni rahatlatmaya çalışıyordu.

"pekala." diye fısıldadığımda gözlerimin içine doğru minnet dolu bir bakış hediye etti.

"annem gittiğinde lisedeydim." dedim erez süngeri boynuma sürterken. yavaşça başını salladı.

"bana bir mektup yazmıştı. gidişinin benimle alakasının olmadığını, sadece babama tahammülünün kalmadığını ve artık her an boğuluyormuş gibi hissettiğini, benim de öyle hissettiğimi bildiğini yazmıştı. altına da bir adres bırakmıştı. gel ve beni bul. babandan ayrı huzurlu bir hayat yaşayalım gibi şeyler yazdıktan hemen sonra."

gözlerimin içine şefkatli bakışlarıyla baktığında eğilip onu öpmek istedim ama kendimi tuttum.

sırtımı döndürüp bedenimi göğsüne yasladı ve göbeğimi ovalamaya başladı. şimdi bedenlerimiz birbirine bu kadar yakınken ve yüzünü görmüyorken daha rahat hissediyordum.

"ama gidemezdim." dedim sesim kısılırken. "ablamın omuriliğiyle ilgili bir sağlık problemi vardı ve babam da annemden sonra içip duruyordu. ailenin başında olmam gerekti. sorumluluklarım vardı."

erez saçlarımı yavaşça kokladığında bir anlığına gülümsedim. bunu belli etmeden yapmak istemişti ama ben fark etmiştim.

"bir süre sonra o sorumlulukların altında ezildim. bunun yanında bir de aşık oldum. hiç derdim yokmuş gibi... üst sınıfımdan bir çocuktu. kendimi keşfetmemi sağlayan kişi diyebiliriz. ilk aşkımdı ismi matthew. başlarda her şey güzeldi ama matt için gizlilik çok önemliydi. benimse public olmak gibi şeyler umrumda değildi zaten. umursadığım tek şey hayalimdeki insanın kollarında olabilmekti.

ama bir gün matt'i sinirlendirdim. yaptığım tek şey okuldaki soyunma odasında yalnızca o varken içeri girmekti. birinin bizi yakalamasından çok korkmuştu sanırım. o gün bana sen fazla oldun artık deyip aramızdaki şeyi bitirdi.

bunu bir şekilde atlatabilirdim ama matt durmadı. okula iğrenç bir ibne olduğum ve aylardır ona sarktığım dedikodusunu yaydı. okul ikiye ayrıldı; beni koruyanlar ve beni öldüresiye dövmek isteyenler. korkunçtu. beni koruyan kısım bile korkunçtu çünkü üzerimden ciddi bir lgbt propagandası yürütmeye çalışıyorlardı ve olay iyice büyüyordu. tek korktuğum büyümesiydi zaten... babamın öğrenmesiydi...

öğrendi. beni odama kapatıp hasta olduğumu ve korkmamam gerektiğini söyledi. bunun için özel doktorlar olduğunu, beni iyileştireceğini."

omuzlarım sarsılarak güldüm. erez eğilip omzumun ucunu öptü.

"o gün okulda zorbalık görmemin sekizinci, matt'in beni terk edişinin on birinci, annemin gidişinin kırk dördüncü günüydü ve ben bir karar vermek zorundaydım. yaşamak için daha fazla gücüm var mıydı? cevabım hayırdı. kendimi kilitli olduğum odamın camından aşağı attım."

bir anda her şey durdu. erez'in dizimin üzerinde gezdirdiği süngeri tutan eli, sırtımı yasladığım karnında hareket eden nefesi hatta tık tıklarını hissettiğim kalbi bile durdu. kaskatı kesilen çocuğa doğru dönmek istedim ama yapamadım.

"kaburgalarım kırıldı ve başımda ciddi bir yarık oluştu ama ölemedim. yalnızca bir hafta kadar koma da kaldım. ölemediğim için daha güçsüz hissettim. bu işi bile kıvıramamıştım. hastanedeyken sürekli sinir nöbetleri geçirip kendimi kaybediyordum çünkü artık yaşadığım ve içimde biriktirdiğim her şey alenen omuzlarıma binmiş beni dibe çökertmeye çalışıyordu.

o süreçte babamı hiç görmedim. bunun için bir dilekçe yazıp onun ziyarete kabul edilmemesini istedim.

normal servisten taburcu olduğum gün ablam tarafından rehabilitasyona yatırıldım. ruhsal tedavim fiziksel olandan bile daha uzun sürdü. bir süre sonra babam bana bir mektup yazıp her şey için özür diledi. gerçekten içten yazılmış pişmanlıklarla dolu satırlardı. babam böyle işte. kendini düzeltemiyor ama bizi gerçekten seviyor biliyorum. onu ziyarete kabul ettiğim gün saatlerce ağladı. bir kez de sözleriyle özür diledi. artık bana karışmayacağını, sadece iyi olmamı istediğini söyledi. eve döndüğümde farklı biriydim. eski çocuksu, neşeli ve arkadaş gruplarının aranan eğlenceli kişiliği yerini ketum birine bırakmıştı. ve biraz daha bencil birine. en çok canımın yandığı an bu üç beş ayı kapsıyor aslında. o yüzden baştan anlatmak istedim. zaten bilmeni istiyordum hazır sormuşken..."

erez sırtımı ittirip bu kez orayı ovalamaya başladı. az öncekinden daha sert ve hızlıydı.

iki üç dakika sonra bir anda elindekini suya bırakıp ayağa kalktı ve özür dilerim gibi bir şey homurdanarak banyoyu terk etti. ses tonundan ağladığını anladığımda ben de ellerimle yüzümü kavrayıp derin bir nefes aldım. bu benim için çok zordu. erez'in canını yakacağımı bile bile geçmişimin en kötü dönemini anlatmak... hele bunu ilk kez dile getirirken... daha önce hiç kimseye anlatmamışken...

EFLA | BXBWhere stories live. Discover now