Breath ஜ 1. Bölüm

5.4K 305 20
                                    

 || 14.08.2014 ||

Sessiz evin boğucu havası kapı zili sesiyle bozulmuştu. Sehun'nun zihnini zil sesi doldurunca uzandığı koltuktan doğrulup ellerini dağınık saçlarının arasına daldırdı. Kimin gelmiş olabileceğini düşününce aklına kimse gelmemişti. Onu görmeye kimse gelmezdi ki.  Sehun daha fazla düşünmeden tekrar gözlerini kapattı. Koca yastığı yüzünün üzerine bastırırken üzerine örttüğü ince battaniyeyi iki bacağının arasına sıkıştırmıştı. Zihnini boşaltıp gözlerini kapattı tekrar uyumaya hazırlanırken. Hemen sonra zil sesi tekrar tüm rahatsız ediciliğiyle yine çalmaya başladı. Sehun bacaklarının arasına sıkıştırdığı battaniyeyi uyuşuk bir şekilde yere atarken yattığı koltuktan kalktı. Elleriyle gözlerini ovuşturup kapıya doğru sendeleyen adımlar atıyordu. Hala tam olarak uyanamamıştı. Ayakta uyuyordu resmen. Kapının önüne geldiğinde sol eliyle kapıyı açtı. Önünde küçük bir kırmızı bavulla ona göre bir yabancı diğerlerine göreyse Luhan duruyordu. Yüzünde üzgün bir ifade vardı Luhan'ın ama Sehun bunu fark edemeyecek kadar uykuluydu. Luhan sağ eliyle kırmızı bavulunu tutmaya devam ederken sol elini ensesine götürmüştü.

 "Acaba... Sen, Sehun musun?" diye sormuştu fakat bunu o kadar kısık bir sesle söylemişti ki Sehun'un bu uykulu haliyle onun söylediklerini anlaması imkansızdı. Uykulu gözlerle Luhan'a bakmaya devam etti Sehun. Luhan bu sefer daha yüksek bir sesle:

 "Sen... Kyoung teyzenin oğlu Sehun musun?" diye sordu. Sehun sağ elini dağınık saçlarının arasına götürüp  onları daha da dağıtırken "Ahh... Hayır öyle birini tanımıyorum." dedikten sonra kapıyı Luhan'ın yüzüne kapattı. Luhan ne olduğuna bir an anlam veremedi. Elini kaldırıp kapı zilinin üzerine koyduysa da zile basamadan elini çekti zilden. Madem tanıyordu Kyoung teyzeyi o zaman buradan gitmesi gerekirdi.

Luhan'ın ayak sesleri daha yeni silindiği belli olan merdivenlerde tok sesler bırakıyordu. Luhan apartmanın çıkışına geldiğinde tek eliyle büyük cam kapıyı iterek açtı ve diğer eliyle de kırmızı bavulunu kendisiyle birlikte getiriyordu. Luhan apartmandan çıktığında hava çoktan kararmış, günün ilk saatlerinden beri çiseleyen yağmur şimdi var gücüyle toprağı hırpalıyordu. Luhan üzerindeki gri hırkasına daha da sıkı sarılırken yağmur damlalarının üzerine düşmesini izin veriyordu. Nereye gideceğini düşünürken karanlık sokaklarda ilerliyordu. Etrafından gruplar halinde insanlar geçiyordu. Bazıları daha fazla ıslanmamak için koşuşturuyorlardı. Luhan biraz daha kafasını toplayıp geceyi saunada geçirmeye  karar verdi. Adımlarını hızlandırıp hemen ilerideki saunaya doğru ilerlemeye başladı. Bavulu bir taşa takılınca daha fazla ilerleyemedi. Bavulunu takılan taştan kurtarmaya çalışsa da şuan fazla yorgun ve kendisini hala iyi hissetmiyordu. Tam iki hafta önce anne ve babasını kaybetmişti. Olanlar her aklına geldiğinde göz yaşları ondan izinsiz bir şekilde akıyordu. Tek eliyle bavulunu tutmaya devam ederken diğer eliyle göz yaşlarını sildi. Bu sırada birisi bavulu taştan kurtarmıştı. Luhan başını yerden kaldırıp bavulunu taştan kimin kurtardığına baktı. Karşısında dalgayla gülümseyen birisi duruyordu. Hemen onun arkasında üç kişi daha vardı. Liderlerinin olduğu anlaşılan çocuk Luhan'ı omzundan iterken:

 "Bakın burada kim var!" diye seslendi arkadaşlarına

.

.

.

.

 Sehun kapıya baktıktan sonra tekrar az önce uyuduğu koltuğa tüm bedenini büyük bir gürültüyle bıraktı. Gözlerini kapattığında gözünün önüne silik bir şekilde Luhan'ın yüzü geliyordu. Ona Kyoung teyzenin oğlu Sehun olup olmadığını sormuştu. Bu kelime bir müddet Sehun'un zihninde çınladı. Sanki boş bir kuyudan yankılanıyordu ses. Tekrar... Tekrar... Ve tekrar... Sehun aniden uzandığı koltuktan kalktı. Düz bir çizgi olan gözleri olabildiğince irileşmişti. Kafasını iki elinin arasına alıp düşünmeye çalıştı. Neden ona öyle birisini tanımadığını söylemişti ki? O çocuk büyük ihtimalle annesinin bahsettiği çocuk olmalıydı. Luhan o olmalıydı. Annesinin bir hafta önce bahsettiği çocuk.

  ......1 HAFTA ÖNCE......  

 "Neden ağlıyorsun?" Sehun ses tonunu sabit tutmaya çalışıyordu.

"Çok yakın bir arkadaşım bir hafta önce..." Sehun'un kulaklarını annesinin ağlamaklı sesi dolduruyordu. "Bir hafta önce... Kocasıyla birlikte vefat etti... Oğlu Luhan çok kötü durumda."  Sehun annesinin devam etmesini istercesine "Evet..." dedi. "Oğlunun burada daha fazla kalabileceğini sanmıyorum... Liseye devam etmesi için onu Seoulde bir okula transfer etmeyi düşünüyorum... Yani eğer o da isterse. Kalmak için bir yere ihtiyacı olacak ve seninle birlikte kalabilir diye düşündüm..."

"Ne? Hayır. Kesinlikle birisiyle aynı evde kalmak istemiyorum!"

"Sadece bir süreliğine. Daha sonra sen ne zaman istersen o zaman ayrılır evden." Annesinin sesi krarlı geliyordu. Sehun istemese de kabullenmişti Luhan'ın onunla birlikte kalacağına.

......ŞİMDİ....  

Sehun hızla ayağa kalkıp üzerine hırkasını geçirdi. Luhan'ı bulabilmek için dışarıya çıkacaktı. Elini kapının kulpuna atarken aynı anda gökyüzü tüm gücüyle bağırdı. Sehun tedirgin bir şekilde elini kapı kulpundan çekti. O şimşek çakarken dışarıya çıkmazdı. Ne kadar istesede bunu yapamazdı.

.

.

.

Liderlerinin olduğu anlaşılan çocuk Luhan'ı omzundan iterken: -"Bakın burada kim var!" diye seslendi arkadaşlarına. Luhan'ın dudaklarından çaresizce "Siz kimsiniz?" kelimeleri döküldü. Liderleri Luhan'ın yüzüne anlamayarak bakarken "Cebindekiler çıkart!" dedi sakinliğini koruyarak. "Bavulda da para var mı?" Bunlar para istiyorlardı. Bavulunu sıkı sıkıya tutarken "Benim... Param yok." diyebildi sadece. "Dağıtın bavulu!" Liderin söylediği tek cümleyle arkadaşları Luhan'ın bavulunu elinden aldılar. İki kişi Luhan'ı tutarken "Bırakın beni... Gerçekten hiç param yok!" diye bağırdı Luhan.

"Çantayı açıp dağıtın." Liderin sakin tavrı Luhan'ı daha da sinirlendiriyordu ama elinden hiçbir şey gelmezdi. Ellerinden kurtulmak daha da fazla çırpınıyordu Luhan ama olmuyordu. Adamlardan biri "Rahat dur yoksa sonu kötü olacak!" diye bağırdı. Luhan onu duymamazlıktan gelip çırpınmaya devam ettiğinde yüzüne bir yumruk yemişti. Acıyla kıvranırken dudağından akan kan tadını ağzının içinde hissetti.

Luhan'ın başı dönüyor, kendini iyi hissetmiyordu. Liderleri bavulun içindeki elbiseleri sokağın ortasına boşaltırken sonunda bulmuştu tüm parasını Luhan'ın. "İşte... Para burada" Lider Luhan'a doğru ilerlerken Luhan'ın yüzüne ikinci yumruğu indirmişti. Luhan bu yumrukla yere düşerken lider aşağıya Luhan'ın yanına eğilip hırkasının cebindeki telefonu da aldı. "Sanırım artık gidebiliriz."

Luhan'ın sırtı eski duvara yaslanmış, bacakları açık bir şekilde duruyordu. Bavulundaki tüm elbiseleri çıkartılmış sokağın ayrı köşelerine fırlatılmıştı. Luhan üzerine dökülen her yağmur damlasını hissederken acıyla gözlerini kapattı.....

 

BREATH | HunHan |Where stories live. Discover now