Bölüm•12

69 8 0
                                    

Canım çok yanıyordu. Çok acıyordu. Çok sızlıyordu. Ve ben bunu hissedecek kadar tadıyordum.
Birini sevmek gerçekten böyle hep acı mı verirdi insana?
Bir insanı sevince hep böyle acı çekmek zorunda mıydık?

İşten bir hafta annem hasta bahanesiyle izin almıştım. Onu görmeye dayanamazdım. Görürsem biliyordum ki yine en başa dönecektim ve çektiğim her acıyı sızım sızım yine hissedecektim.

Onu engellemiştim. Çünkü kendimi tutamayıp ona yazmaktan korkuyordum. Babasını görmeye gelir de beni olur da farketmezse şüphelenir ve anlar diye korkmuştum ama sonra o gözlerin beni hiç görmeyeceğini ve görmediğini bildiğim için korkumu yersiz bulmuştum.

Akay beni hiç görmemişti, şimdi mi farkedecekti? Evden sıkılınca biraz dolaşmak için dışarı çıkmaya karar verdim. Bişiler giyinip hemen kendimi dışarı attım. Evde kaldıkça boğuluyor gibi oluyordum ve dışarısı bana huzur oluyordu.

Bir tane sıcak kahve alıp sahile doğru yürümeye başladım. Akşam olduğu için insanlar kendini evde tutmak yerine benim gibi sahile atmışlardı. Kahvemi yudumlayıp sahile doğru yürürken Akay'ı gördüm.

Şaşırmıştım. Çünkü tek başınaydı. Denizi izliyordu. Morali bozuk gibiydi belki de bana öyle geliyordu. Onu o kadar özlemiştim ki, ne kadar bakarsam bakayım hiç doymayacak gibi hissediyordum kendimi.
Ama alışmalıydım. O bana ait değildi. Bana sadece uzaktan sevmek kalıyordu.

Ona hiç görünmeden, arkamı döndüm tam gidiyordum ki bana seslenmesiyle kalakaldım.

"Rina?"

Ah be sevdiğim, adım dilinden ne güzel çıkmıştı. Bir şiir gibi, bir lütuf gibi.

Sevdiğim, sen hep bana seslen. Çünkü benim adım ancak senin sesinle güzelleşir.

Beni GörWhere stories live. Discover now