🚢12.Bölüm🚢

949 96 42
                                    

İyi Okumalar...
🐳

Kyungsoo ile Kai kırmızı salonda oturuyorlardı. Kyungsoo bir dergiyi karıştırıyor, Kai de gemi gazetesini okuyordu. Sabahleyin havuzda biraz yüzüp birkaç saat güneşlenmişler, sonra da öğle yemeği yemişlerdi. Yemekten sonra bir film izlemeye gitmişler, filmi pek beğenmedikleri için yarısında çıkmışlardı. Belki Margie ile Denby’yi buluruz umuduyla Kırmızı Salon’a gelmişlerdi. Çünkü Margie buraya geleceklerini söylemişti. 

Kyungsoo dergiyi kucağına bırakarak, Kai’yi seyretmeye başladı. Genellikle sert bir yüzü vardı Kai’nin. Bu ona soylu bir ifade veriyordu. Geniş omuzluydu. Burnu Kyungsoo’ya çok cazip geliyordu. Gülünce gözlerinin çevresi kısılıyor ve tüm o sert ifadesi yok oluyordu. 

Kyungsoo’nun dikkatle baktığını fark edince başını kaldırdı. Gözlerini uzun bir süre birbirlerinden ayıramadılar. Kyungsoo biraz daha bakarsa kaybolacakmış gibi hissediyordu. Kızardığını anlayınca uzun kirpiklerini yere indirdi. 

"Seni gizlice seyrettiğim için özür dilerim." Sıkılganlıkla söyleyip tekrar dergisine döndü. Kai’nin bir sayfayı çevirdiğini duydu. Sessizlik...
Yeniden bir sayfanın çevirildiğini duydu. İri ve parıl parıl gözleriyle, derginin üzerinden tekrar Kai’ye baktı. Kendini ikide bir ona bakmaktan alamıyordu. Yüzü ne kadar da sakin ve rahat görünüyordu. Alnında tek bir kırışıklık dahi yoktu.

İlgisini çeken şeylere şöyle bir göz atarak sayfaları çevirmeye devam etti. Londra moda evlerinin verdiği ilanlar çok ilginçti.

Salonda tavanın belirli yerlerine yerleştirilmiş hoparlörlerden hafif bir Handel yayılıyordu. Bir süre sonra müzik birden durdu. Spiker haber özetlerini vermeye başladı.

"Bu sabah ki uçak kazasında hayatlarını kaybeden seksen dokuz kişi arasında, yarı Güney Koreli yarı İngiliz olan, ünlü yıldız Jeong Boseok da bulunuyordu.."

Kyungsoo Kai’nin irkildiğini fark etti. Göz göze geldiler. Kai’nin yüzündeki ifade o kadar garipti ki, Kyungsoo bir an ne olduğunu şaşırdı. Demek diye düşündü, Jeong Boseok gemide değil miş, Sehun yanılıyormuş.

"....İngiliz sineması için büyük bir kayıp," diye devam ediyordu spiker. Ardından başka bir habere geçti. Ama Kyungsoo dinlemiyordu artık. Bütün dikkati şoka girmiş gibi görünen Kai’ye çeveilmişti. Jeong Boseok’un hiçbir filmini görmediğini söylediği halde neden bu kadar etkilenmişti acaba?

Kai boğazında düğümlenen yumrulardan kurtulmak istercesine yutkundu. 
"Bir şey mi oldu?" Kyungsoo merakla sordu.  Kai’nin kendisinden ayıramadığı pişmanlık dolu bakışlarından kurtulmak istemişti. Kai cevap vermeyince Kyungsoo devam etti. 
"Şu Jeong Boseok... Geminin kalktığı gün Sehun’la onun hakkında konuştuğunuzu duymuştum."

"Öyle mi?" Kai sözünü kesti. "Ne duydun?"

"Sehun onun siyah saçlı bir adam kılığına bürünüp bu gemide yolculuk yaptığını söylemişti."

Kai’nin yüzünde bir kas oynadı.  "Jeong Boseok’un nasıl bir adam olduğunu bilmiyor musun?"

Kyungsoo bu sorunun amacını anlamamıştı. "Hayır, hiç filmine gitmedim."

"Resimlerini görmüşsündür ama?" Kyungsoo kaşlarını çattı. "Nereye varmaya çalışıyorsun tam olarak? Bu soruları neden soruyorsun?"

Kai bir an durakladı. Sanki kullanacağı kelimeleri dikkatle seçmeye çalışıyor gibiydi. 

Kyungsoo dayanamayıp, "Herhalde resmini görmüşümdür," dedi. 

Daha sonra Kai anlatmaya başladı. Kyungsoo’ya Jeong Boseok’un kendisine ne kadar benzediğinin farkında olup olmadığını sordu. Kai konuştukça Kyungsoo hayrete düşüyordu. 

Denizin Melodisi Where stories live. Discover now