-1- "Her şey bir rüyadan ibaretti."

776 27 14
                                    

Bölüm hikayenin ismini bulmamda yardımcı olan HanKerist52 için. :)) İsim önerisi için çok teşekkürler ^^ :D Sizi uzun zamandır beklettim biliyorum, bir haftadan fazla oldu ilk bölümü yayınlayalım. Bu yüzden sizi hemen bölümle baş başa bırakıyorum.

Multimedya: Aybüke Karakoç

Dış Bağlantı: Alkım'ın parti elbisesi ve saç modeli

Bölüm şarkısı: Cher Lloyd - With Ur Love ft. Mike Posner

 İyi okumalar!

"Uyan uykucu kız! Hadi uyan artık!" gözlerimi açıp kafamı kaldırdığımda hala Aybüke'nin arabasında olduğumu ve Aybüke'nin beni uyandırmaya çalıştığını gördüm. Ne yani? Bunların hepsi bir rüya mıydı? Bu olmamalıydı, ya da olmalıydı. Bilemiyordum! Gördüklerim rüya olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak kadar da uzaktı bana...

Bu gördüklerim sadece bir hayalden ibaretti. Hayaller sadece insanları motive ederdi, insanların bir yerlerde güzel bir şeylerin olacağını düşünmeleri için hayaller vardı. Asla gerçekleşmeyecek hayallerdi bunlar... İnsanların hepsi hayallerine yenilirdi, başka hiçbir şeye değil. Her şeyi yapacak kadar istekli, hiçbir şeyi yapamayacak kadar yorgundum. İşte bu benim hayatımın özetiydi.

"Tamam, tamam! Uyandım ben!" diye hafiften naz yaparak gözlerimi iyicene açtım. Uyumuştum! Gerçekten de uyumuştum! Kısacası gördüklerimin hepsi bir rüyadan ibaretti. En uzun rüya 11 saniye derlerdi ama benim rüyam saatler sürmüştü. Bu meseleyi hiç anlamıyordum, en fazla 11 saniye rüya görüp saatlerce etkisinde kalmayı, 2 saniyelik rüyayı yarım saatte anca anlatabilmeyi... Nasıl oluyor da bizim dört saat gördüğümüz rüya üç saniyeden ibaret oluyor? İşte bu gerçekten saçmaydı.

"Çok garip bir rüya gördüm Aybüş." Aybüke'ye taktığım isim Aybüş'tü. "Sonra anlatırsın, zaten rüyanın garip olduğu belli oluyordu. Sürekli 'Can, Can' diye sayıklayıp duruyordun. Hadi in şu arabadan da gideyim buradan. Bora bekler filan şimdi." dedi Aybüke. Bora, Aybüke'nin sevgilisiydi. Ya da sevgilisi sayılırdı, ikisi de birbirlerini seviyorlardı ama bundan haberleri yoktu. Şimdi sadece çok yakın arkadaşlardı ve her dakika birliktelerdi. Ama hala birbirlerine "Seni seviyorum" kelimelerini söyleyemiyorlardı. Onların birbirlerini sevdiklerinden emindim. Çünkü sevdikleri, gözlerinde ki aşk parıltılarından belli oluyordu. İçten sevmek, işte bu olsa gerekti.

Benim tanıdığım insanlar hep sevdikleri kişilerle çok yakın olurlardı. Ya en yakın arkadaş olurlardı, ya komşuları olurlardı, ya da aynı semte yaşıyor olurlardı. Veya sıra arkadaşı olup, aynı yerlerde takılırlardı. Ama ben hiç onlar gibi değildim, ben diğer insanlar gibi şanslı değildim. Sevdiğim kişiyle ne yakın arkadaştım, ne de arkadaş... Aynı okulda olmadığımız için sıra arkadaşı da olamazdık. Zaten aynı mekanlara da gitmiyorduk. Birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. Çünkü birbirimizi daha hiç tanımıyorduk! Bu yüzden ben diğer insanlar gibi şanslı değildim. Benim hayatım olmayan şansımdan ibaretti o kadar!

Arabadan inip anahtarımı çantamdan çıkardım. Rüyamdaki anahtarımla gerçekteki anahtarım aynıydı. Aralarında küçük bir fark bile yoktu. Evin giriş kapısını açıp içeri girdim. Sonra da ayakkabılarımı çıkarıp ayakkabılığa yerleştirdim. Kız kardeşim İpek'i rüyamdaki gibi ben okuldan almıyordum, babam gidip onu alıyordu. Acaba ne yapsam diye düşünmeden odama çıktım, çantamdan eşyalarımı teker teker çıkarıp çalışma masamın üstüne koyarken aklıma ödevimi yalnızlığımı içinde, ya da diğer adıyla öğle arasında, yapmıştım. Eşyalarımı tekrar çantama koyarken laptobumu açtım. Facebook'a girip fotoğraflarıma baktım. Ardından da hemen bir Selfie çekilip Facebook'ta paylaştım. Beğeni sayısının çok olacağını bildiğimden bu konuyu kafama takmıyordum. Facebook'tan bir sürü arkadaşım vardı, ama onların hiçbiri benimle konuşuyordu. Sadece arkadaş olmak için arkadaş olmuştuk sanki...

Soru Cevap Oynayalım Mı? (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin