Bölüm 6

35 2 0
                                    

Beden, iki şekilde çürür. Toprağın altında birde toprağın üstünde. Toprak ait olduğunuz yerdir. Geldiğiniz, umutla beklediğiniz, belkide korkuyla kaçtığınız yerdi. Ama bilinmezki sizin tek yuvanız topraktır. Şeytan toprağa tohumu ektiğinde, yeni bir savaş başlamıştı duvarlar arasında. Şeytanın kuvvetli silahıydı insanın ruhu. İnsan güçsüzdü kendi ruhuna karşın bedeni. Şeytanın tek tutunağıydı insanın ruhundan kan içmek, yaşamak için...

İnsanlar aptaldırlar. Hayatın acımasız olduğunu adaletsiz olduğunu düşünürler. Hayatın garip olduğunu dile getirirler. Bilmezler ki garip olan hayatı garip görenlerdir. Bedeni yaşatan ruh olduğunu bilmezler değer verilen hep beden olunur. Arzular olur. İstekler olunur. Bitmek bilmeyen hayaller olur. Dört duvar içinde cesetlerin arasında bedeni tir tir titreyen dolabın içinde ki adam bedenin arzusunda boğulurken şimdi hissizleşen ruhunda nefes alabilmek için yalvarıyordu.

İçimde bir cehennem vardı. Korkusuz ve yenilmezdim. Ama insanlar tıpkı bu odadaki cesetler gibiydi. Aynaya baktıklarında hergün işledikleri cinayeti görüyorlardı. Bense her seferinde bir yaratılış harikası görüyordum. Dolabın içinde ki mekanın sahibine doğru seri adımlarla ilerlemeye başladım. Öldürdüğüm cesetlerin arasından geçtim, bir elimde silahım da diğeri pantolonum cebinde. Karşı karşıya geldiğimizde gözlerimi kıstım. İnsanlar hakettiği ölümü tadarmış ona hakettiği ölümü bahşdecektim onu kendi cehennemimde yaşatacak cayır cayır yakacaktım.

"Yaşamak ister misin?" Öyle kelimeler çıkar ki bazen kendi avucunda öldürdüğün umudun yaşadığını hissetmek hissedersin. Öyle sözler çıkar ki tutulmak istersin kelimelere. Bir kaç dakika önce titreyen, korkan adam yavaş yavaş çözülmeye başlamıştı. Tutulmuştu umuduna. Başını hızlı hızlı salladı. Gülümsedim. İstediğim cevaptı.

"Güzel. Sadece protokol gereği sormuştum." elimde ki silahı alnına koydum.

Umudun panzehiri kalbe saplandı saplanan sadece kalp olmadı var olan acı oldu. Titremesi azalan adam daha çok titremeye, ürkmeye başladı. Ruhu için nefes alma mücadelesi bedenin acısına geçti.

Bir kaç adım geriledim ve silahı tam alnından vurarak öldürdüm. Leş kanı etrafa saçıldı. Alnının ortasında oluşan delik onu yere serdi yüzü kanla kaplanıyordu. Bir sigara daha yakıp binadan yavaşça çıktım. Kapıya vardığımda olduğum yerde bir kaç saniye duraksayıp başımı göğe kaldırıp gökyüzüne baktım. Havayı soludum. İnsanlar için barut ve kan koksada benim için ölümden başka anlamı yoktu.

Ağır adımlarla arabaya doğru bedenimi hareket ettirdim. Arkamdan gelen Uğur hızla önüme geçerek arabanın kilidini açtı. Kapıyı açarak sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırıp gitmeyi bekledim.

Kaç saat sürdü Uğur neler için izin istedi kimleri gördüm sayamadım. Kafamda sadece tek bir şey vardı. İntikam. Onun intikamını nasıl alacaktım. Ne zaman alacaktım. Ve asla bir cenaze kalkmayacaktı. Karanlığın arasında benim için yanan insanların aydınlatmaya çalıştığı yolu izliyordum. Benim için yananlar vardı peki benimle yananlara ne olmuştu ? Aylarda, günlerde, saatlerde, dakikalarda, hatta saniyelerde kül olmuşlardı. Ben cayır cayır yanarken o kül olmuştu. Daldığım düşüncelerden arabanın durması ayırdı beni. Siyah zippomun kırmızı ateşi gibi havayı kavuran gündüz gözüyle görülebilen tek yıldız parlıyordu. Bahçenin üzerini kaplayan beyaz kardan geriye kalanları eritmekle uğraşıyordu. Eve girdiğimizde duş alıp yemek yedikten sonra tekrar yola çıktık. Görkem Beyin evinin önüne arabayı park edip indik. Yer yer ağaçların olduğu, gözünüzün iliştiği her yerde korumalar vardı. Etrafta evlerin az bulunduğu boğucu havanın insanın içine işlediği sıralarda evin uşağı demir büyük kapıyı insanı rahatsız etmeyecek bir gıcırtıyla açmıştı. Hızlı adımlarla içeri geçip gözlerim Görkem Beyi aramaya başladı. Biran önce burada ki işimin bitmesini bekledim. Kafamı resetlemeliydim başımın ağrısını durduramaz dereceye geldiğinde ne yaptığımı bilmiyordum. Gözlerim odağını bulmuş sinyali vermiş, ayaklarım komuta uyarak seri şekilde şöminenin yarattığı ateşin önünde tekli kan kırmızı koltukta elinde gazetesine dalmış şekilde oturuyordu. Beni farkederek elindeki gazeteyi katlayıp sehbanın üstüne attı. Kucağına çantayı fırlattım. Tek kelime etmeden geldiğim yoldan hızlı bir şekilde dış kapıya doğru giderken "ortalarda çok görünme" diye arkamdan seslendi. Aptal herif bana benim işimi öğretecekti. Uğur arabada bekliyordu. Sanırım eve dönme vakti gelmişti. Bir kaç ay inzivada olacaktım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 09, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Koparılan KanatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin