y

1.8K 126 44
                                    

Bu hafta sonu iki bölüm gelebilir. Pazartesi de tatil olduğu için daha çok bölüm atabilirim.

Namjoon'dan devam ediyoruz.

❇️❇️❇️

Hayat bir bisiklete binmek gibidir. Dengenizi korumak için hareket etmeye devam etmelisiniz.

Demişti Albert Einstein. Siz bu iki cümleden ne anladınız? Bu cümleden kendinize bir pay çıkarsanız ne olurdu?

Bu cümle bence -kendi açımdan-
değerlendirirsek  iyi bir benzetmeydi. Ama benim için hayat bir tiyatro gibiydi. Herkesin belli başlı bir senaryosu vardı.

Ama şöyleydi. Kendi açımdan konuşursak oynadığım  tiyatro hayatımdı. Seneryodaki yazanlar benim yaşayacaklarım yada yaşadıklarım onda yazılıydı. Tabi bazen yazanlardan küçük değişiklikler yapıyordum.

Bölüm bölümdü. Sahneye çıkıp verilen sahneyi  oynuyordum. Sahte veya gerçekçi orası tarşılır bir şekilde oynuyordum. Bazen duygularımı gerçekçi oluyordu. Bazen ise içimde duygu patlaması yaşasamda belli etmiyordum. Sahte bir gülümseme ile her şey çözülüyordu.

Bazen ise belli etmek veya belli etmemek umrunda olmuyor. Bunu düşünücek halin olmuyor. Yani örnek olarak anlatırsak siz birini sevdiğinizi hissederseniz o da sizi sever. 

Siz onunda sizi sevdiğini inanınca ona açılırsınız. O da sizi sevdiğini söyler. Bu kişi hem arkadaşınız hemde sağ kolunuzun abisidir. Bir de sonra kardeşinle tanıştırınca kardeşinizin yakın bir eski arkadaşı olduğunu öğrenirsiniz.

Biraz zaman geçer peri masalı gibi olan hayatınız bir gün o başka bir adamla ülkeyi terk edince bir anda peri masalından gerçek dünyaya dönüyorsunuz.

Sabah uyandığınızda elinizi yüzünüzü yıkarken yüzünüze su çarparsanız ya gerçeklerde yüzüme sert bir şekilde çarpmıştı.

Beni peri masalımdan uyandırmıştı. İlk başta biraz ağlasamda zamanla ağlamak yerine  içimde bir burukluk oluşmuştu.

Sadece beni neden bırakıp gittiğini merak etmişti. Beakhyun'u -Dongho- yanında götürüp neden beni götürmemişti?  Kaçtığı şey ne? Bunları merak etmiştim.

Bir olay olmuştu. Jun ve diğer ikisi çok fazla sıkı fıkılardı. Onlar gidince Jun'un tepkileri beni şüphelenmişlerdi. Bir şey vardı. Ama neydi? Diğer ikisi bu yüzden ülke değiştirmişti.

Jun ise endişeliydi. Sinir krizleri geçiyordu. Jin de galiba bunu biliyordu. Onların yediği bir haltlar vardı ve galiba o onu biliyordu.

Jun pis işlerle çok ilgisi yoktu. Vardı ama çok değildi. En azından  benim gibi sıkı fıkı değildi.

Ben genel olarak ondan daha fazla yer altında geçiriyordum. O da şirketle ilgileniyordu. Dengeyi böyle sağlıyorduk. Onlar gitmeden bir iki ay önce ikide bir değişikti.

O zamanlar takmamıştım. Onun bu halerini ne olacağını hiç düşünmemiştim.

Sonuç olarak şu anda Jinle yemek yemiştik. Mutfağa toplamasına yardım ederken bildirim sesi gelmişti. Elimdekileri tezgaha bıraktım. Jin bulaşıkları yıkıyordu. Bildirim sesi gelince bakışları ses gelen tarafa yani masadaki telefonun oraya döndü. 

Oraya gidip telefonu aldım. Kalçamı masaya yasladım. Şifreyi açıp mesajlara girdim. 

Hyunie: Beni özledin mi?

Donghyun bana mesaj atmıştı. 3yıl sonra anca aklına gelmiştim.

İçimde ona karşı bir şey yoktu artık ama gene de özlemiştim.

Joonie: Noldu? Ne istiyorsun?

HyunieSaat 14:00 ***cafe gelir misin? Aklındaki bütün soruları cevaplayacağım.

❇️❇️❇️

Chanyeol Donghyun, Beakhyun da Dongho onlarında kim olduğunu öğrendiniz. 2Dong'un artık kim olduğunu biliyorsunuz.neden böyle olduğunu diğer bölümlerde öğreneceksiniz.

Oy veren ve yorum yapanlara teşekkür ederim.

Sizi seviyorum

Namjin'i sevin. Namjin candır 💕 😍

Not Sorry ◇Namjin◇✓Where stories live. Discover now