Bölüm 7 "Love"

119 12 8
                                    

Kuzen Suzan'ın Newton malikanesine teşrifinin üzerinden 3 gün geçmişti ki Suzan ve kardeşi, Aidan Newton'dan kendilerine çevreyi gezdirmesini istemişlerdi. İşe ilk önce şehir merkezinden başlayan Aidan, orası bitince bu sefer dostlarının evini gezdirmeyi planlamıştı. İlk olarak Lucas D'Shawn'a ziyaret etmiş daha sonrasında onunla beraber Jeffersonların evine çaya gitmişlerdi.
Bu habersiz ziyaret hem Julia hem de Bayan Jefferson'un elini ayağını dolaştırmıştı. Hazırlıklar daha hızlı olsun diye mutfağa Trinity'nin yanına koştuklarında Bayan Jefferson Julia'yı zar zor içeri yollamıştı. Julia salona geldiğinde misafirler kendilerini babası Bay Henry Jefferson'a takdim ediyorlardı.
"İsmim Aidan Newton efendim. Babam büyük generallerden Thomas Newton'dur. Norfolk'un kuzeyinde yaşıyorum. Bayan Julia Jefferson ile arkadaşım Lucas aracılığıyla tanıştık."
"Ve sen de Lucas'sın öyle mi?"
Bay Jefferson kaşlarını kaldırıp kapı tarafında ellerini arkada birleştirmiş şekilde bekleyen Lucas'ı işaret etmişti. Lucas selam verip cevapladı.
"Evet efendim. Lucas D'Shawn, yeni komşunuz. Tanıştığıma memnun oldum."
"Ah, şu Rosemary'nin benzettiği sen misin yoksa? Hah hah hah!"
Rosemary babasının sözleri üzerine utançla Lucas'a baktı. Lucas biraz bozulmuştu. Rosemary, babası Lucas'ı kötü hissettirdiği için üzüldü ve söze karıştı.
"Hayır, baba! O bir yanlış anlaşılmaydı. Benim hatam."
"Elbette biliyorum Rose! Bırakta Bay D'Shawn'dan özür dileyeyim.
Bay D'Shawn lütfen kızımın kusuruna bakmayın. Kendisi erkeklerden pek hoşlanmadığı gibi hemcinslerine de ayrı düşkündür. Kendini kadınların koruyucusu sanıyor. Lütfen mazur görün."
Lucas sıcacık bir gülümseyişle karşılık verdi.
"Sorun yok efendim. Kızınız iyi biri. Aramızda artık problem yok. Arkadaşız."
Rosemary bu sözleri Lucas'tan duyunca rahatladı ve istemeden gülümsedi. Midesinde birşeylerin kıpırdadığını hissediyordu.
Tüm bunlar olurken Jeremy üstü başı toz içinde salona girdi ve misafirleri görünce olduğu yerde kalakaldı.
Aidan Newton eliyle koltuklardan birine oturmuş kuzenlerini göstererek devam etti.
"Bunlar kuzenlerim Suzan Muskeeter ve Angelina Muskeeter."
Kuzenler başlarıyla selamlaştılar.
"Tanıştığımıza memnun olduk."
O sırada Jeremy'nin geldiğini gören Violet bir süreliğine gelenleri kıskanç bakışlarla süzmekten vazgeçip Jeremy'e seslendi.
"Jeremy? Neden oturmuyorsun?"
Geldiğinden beri kapıda dikilen Jeremy yeni uyanmış gibi irkildi ve yavaş yavaş yürüyerek boş bir sandalye bulup oturdu.
Kuzen Suzan konuştu.
"Efendim kuzenimi bizi gezdirmesi için sıkıştırdım o da sizinle tanışmamız konusunda ısrarcı oldu. Gerçekten de çok sıcak bir yuvanız var."
"Teşekkürler Bayan Muskeeter, hepsini fedakar eşime borçluyum."
Julia babasının lafına atladı.
"Yapma baba, bu kadar mütevazı olmana gerek yok."
Bay Jefferson güldü.
"Tamam benimde biraz katkım var diyelim."
Ve piposunu içine çekip üfledi.
"Görüyorum ki etrafım gençlerle dolup taşıyor. Sizi gördükçe yaşlandığımı hissediyorum. Ah, ben biraz hava alacağım."
Bay Jefferson hava alma bahanesiyle gidip kendini çalışma odasına kapattı. Amacı kızlarını ve onların genç arkadaşlarını rahat bırakmaktı. Her ne kadar o rahat bırakmak için gitse de Bayan Jefferson'un öyle bir niyeti yoktu. Mutfaktaki işi bitince içeri geldi. Julia yeni gelen aile bireylerini tanıttı.
"Bu annem Felicity Jefferson ve bu da küçük kardeşim Jeremy."
Bayan Jefferson iyi dileklerini sunarken Jeremy sadece bakmakla yetindi. Jeremy'nin paspal ve donuk bakışlı halini gören misafirler onu garipsediler ve sorunlu olduğunu düşündüler.
Kuzen Suzan konuştu.
"Julia, annene ne kadar benziyorsun."
Julia tebessüm etti.
O sırada Trinity çay servisine başlamıştı. Salonda bulunanlar sohbet eşliğinde çaylarını yudumlarken Bayan Jefferson gençlerin sohbetine biraz fransız kalıyordu. Yine de herşeye katılmak için anlıyormuş gibi yapıyordu.
Bir ara Violet Angelina'yı alıp odalarına götürdü ve ona kitaplarını gösterdi. Angelina'nın hiç görmediği kitapları görmesi yüzünden verdiği tepki Violet'i zevkten dört köşe yaptı ve içinden ablası Katherine minnetlerini iletti.
Bayan Jefferson sohbete bir yerinden katılmak istiyor ve bunun için fırsat gelmesini bekliyordu ama bir süre sonra sıkılmaya başladı.
Kuzen Suzan'ın Aidan'a olan düşkün tavırları Julia'yı ziyadesiyle rahatsız ediyordu. Sıkıntıyla iç çekip çayından bir yudum aldı.
O sırada Kuzen Suzan başından geçen ilginç bir olayı anlatıyordu ve odada ki erkekler birde Bayan Jefferson hariç kimse gülmüyordu. Hoş Bayan Jefferson da sırf gülmek için gülüyordu ya.
"Ve beni sevdiğini söyledi. Ama inanabiliyor musunuz o çapkın beni sevdiğini söyledi. Ve bende tabiki reddettim ve ona ömrümü peşinde ağlayarak geçireceğim bir erkeğe ihtiyacım olmadığını söyledim."
Bunun üzerine kahkaha atan erkekler karşısında; hem Rosemary hemde Julia şaşkınlık ve sinir bozukluğuyla onlara bakıyorlardı. Kahkahası biten Lucas, Suzan'ın gözlerinin içine bakarak konuştu.
"Elbette ki sizin gibi güzel bir bayan, sadık ve akıllı bir erkeği hakediyor."
Rosemary birden bire huzursuz olduğunu hissetti. Nadiren hemcinslerine sinirlenen Rosemary Suzan'a karşı neden bu kadar öfke dolduğunu anlayamadı. Tatlı tabağında ki kekten bir çatal alıp agresifçe öksürdü.
Bu öksürükle dikkati dağılan Lucas D'Shawn ve Kuzen Suzan önlerine döndüler.
Aidan Newton konuşmaya başlamadan önce Suzan'ın narin ellerinden birini kavrayıp öptü.
"Ah, Suzan yıllar güzelliğinize güzellik katmış. Elleriniz hala hatırladığım kadar yumuşak."
Bu açık kur karşısında Julia gözlerini devirdi. Erkeklerin güzel kadınlar karşısında süs köpeğine dönüşmesi kadar acınası birşey olmadığını düşündü.
İki kız kardeş huzursuzca çaylarını içip misafirlerinin birbirlerine yaptıkları kurları izlerken asıl acınası halde olanların onlar olduğunu bilmiyorlardı.
Bol kahkahalı ve bol flörtlü bir sohbetin ardından misafirler gitmeye karar verdiler. Bu karara karşı çıkmayan Bayan Jefferson, Violet'i aşağı çağırdı. Violet Angelina ile birlikte aşağı indikten sonra misafirler iyi dileklerini sunup gittiler.

[BİTTİ]DÜŞMAN ELLER (Enemies Hands)Место, где живут истории. Откройте их для себя