Ormandan Gelen Prens

2.8K 231 197
                                    

"Bu o. Prens Min."

Toprağı ayağa kaldırarak atlarını saraya doğru süren sarayın iki gözdesi geçtikleri yerde fısıldaşmaları da arkalarında bırakıyorlardı. Herkes lacivert pelerinin içindeki beyaz tenli yüze dikkat kesilmiş, tanıyanlar tanımayanlara, hatırlayanlar bilmeyenlere fısıldıyordu.

Kendini yıllarca saraydan ve halktan uzak tutan Jeoson'un Prens'i Min Yoongi, Prenses Min Yuri ile birlikte saraya doğru gidiyordu. Herkesin aklında soru işareti ve tüm halkın arasında çıkan fısıldaşmaları ardında bırakak atını saraya sürmesi, sanki bir şeye yetişmeye çalışır gibiydi.

Sonunda sarayın büyük kapısından içeri girerek gözden kaybolduklarında, sokaklarda fısıltılar birbiri ardınca ağızdan ağıza dolaşmaya başlamıştı. Yoongi ve Yuri, göz göze geldiklerinde işaretleşerek anlaştıklarında atlarından inerek farklı yönlere doğru koşar adımlarla gitmeye başlamışlardı. Yuri mahzene doğru koştururken, her şeyin güzel olacağını Taehyung'a haber vermek için heyecanlıydı. Kurtulacaktı oradan. Mahzenin kapısına geldiğinde, kapıdaki görevli asker bir şey diyecek gibi olsa da, Prenses diyeceği şeyi tahmin ettiğinden olsa gerek, onu dinlemeden demir parmaklıklı kapıyı açarak içeri girmişti bile. Ezilmiş saman parçalarını bir kez daha ezerek Taehyung'un bulunduğu etrafı demir parmaklıklı hücrenin önüne geldiğinde, gülen yüzü bir anda düşmüş, gözleri dolmuştu.

"Yoksun..." Diye fısıldadığında, aklına düşen fikirlerle beyni yanmaya, kalbi sıkışmaya başlamıştı. Gözünden düşen bir damla yaşı silmeden gerisin geri koşarak mahzenden çıktığında, Yoongi'nin gittiği yere gidecek ve ona söyleyecekti.

Yoongi hızlı adımlarıyla sarayın büyüklerinin toplandığı büyük yere geldiğinde, durup derin bir nefes alarak düşündü. Bir tane kız kardeşi, her şeyi olan Prenses Yuri'nin üzüntüsüne dayanamayıp ömrünü orada geçireceğini düşündüğü kulübesinden ayrılmış ve onca yol gelmişti. Belki de, diye geçirdi içinden; belki de artık tahta geçmenin vakti gelmişti. Küçük ülkesinde yaşayan herkesin huzur içerisinde uyuyacağı günler gelmeliydi artık. Kapıdaki mıhafızlara emir verip kapıyı büyük bir gıcırtıyla açtırdığında, Kral da dahil bütün bakanlar ve sarayın önde gelen adamlarının başları kapıya dönmüştü. Prens Min Yoongi emin adımlarla içeri girerken, başındaki pelerinin şapkasını usulca aşağı indirdiğinde bütün gözler faltaşı gibi açılmıştı. Babasının birkaç saniye açık kalan ağzı sonunda kapandığında, sesini çıkarabilmişti.

"Sen..." Kral başka bir şey demeden öylece oğluna baktığında, Prens adımlarını hareketlendirerek konuşmaya başladı.

"Artık sizi dinlemeye karar verdim, sevgili Kralım. Benim tahta geçmemi istemiyor muydunuz? Geldim işte." Kollarını iki yana açarak cümlesini bitirdiğinde babasının önüne kadar çoktan gitmiş ve orada durmuş, babasının tepkisini izliyordu. Etrafında sırayla dizilmiş olan adamlar da onlara bakıp kaldığında, göz ucuyla bakış atmıştı. Taehyung'un babası da aralarındaydı. Nasıl bu kadar gurursuz ve vurdumduymaz olabilir ki, diye düşündü istemsizce. Ve bazı insanların iki kuruşluk saltanat için her şeyi yapabileceklerini aklına getirdi sonra. Çok acınası bir durumdu, Yoongi yüzünü kayıtsızca yüzünü buruşturmuştu.

Babasının sinirlendiğini kıstığım gözlerinden anlayan Prens, babasına fırsat vermeden diğerlerine dönerken sesini yükselterek konuştu.

"Bugünkü toplantı iptal edilmiştir. Benden önce her ne konuştuysanız, duymamazlıktan geleceksiniz. Prens bensem eğer, bunu size emrediyorum." Adamlar büyük şaşkınlık içerisinde saygıyla eğilirken, salonda bir uğultu başlamıştı. Kraldan bekledikleri 'çıkabilirsiniz' işaretini aldıktan sonra çıkmak için geriye dönmüşlerdi ki, gürültüyle açılan kapıdan içeri koşarak giren Prenses, herkesin dikkatini üzerine çekmişti. Önündeki adamların hemen yol vermesiyle yarılan kalabalığın arasında geçip babasının önünde diz çöktüğünde konuşmaya başlamıştı.

ILLEGAL  [ Kim Taehyung ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin