3.1

4K 387 106
                                    


Hayatın beklenmedik anlarla dolu olduğunun farkındaydım. Bu, özellikle benim için oldukça olağan bir durumdu ve şu anda burada olmam da hayatıma yön veren beklenmedik anlar silsilesinin bir parçasıydı. Veliaht Prens'in bulunması için bir grup kurulması gerektiğine dair tartışılıyordu. Tartışan kişiler haydutların önde gelenleriydi ve ben de bir şekilde bu toplantıya dahil edilmiştim. Şaşırtıcı değildi, Hoseok hyung'un ve eğitmenim olan Haejin hyung'un ısrarları sayesinde bu toplantı masasına oturtulmuştum. Aslında masada konuşulanlar ilgimi çekmiyordu. Prens'in nerede olabileceğine dair yürütülen fikirler umurumda değildi. Sadece burada oturabildiğim için okşanan gururumla gülümseyerek masadakilerde göz gezdiriyordum. Bu sırada süregelen hararetli tartışma boyut atlamıştı ancak hiç umurumda değildi.

Masadakilerde gezinen gözlerim Jimin'le çakıştığında ona göz kırparak bulunduğum durumdan gayet hoşnut olduğumu belli ettim. Bana gözlerini devirerek karşılık verdiğinde yüzümdeki gülümsemeyi bozmayarak tartışmayı sürdüren grubu incelemeye devam ettim fakat tam o anda beni mıknatıs gibi çeken ve olduğum yere mıhlayan bakışlarla karşılaştığımda yüzümdeki gülümseme yavaşça silindi. Min Yoongi tüm tartışmadan soyutlanmış bir şekilde kaşlarını çatarak bana bakıyordu. Yüzünün yarısını aydınlatan ışıkla bakışları daha da ürkütücü bir hale büründüğünden istemsizce gözlerimi kaçırıp hararetli konuşmaya odaklanmaya çalıştım.

"Prens'in önceki seferler gibi kaçmadığı ne malum? Belki sen notu bulamadın veya not bir başkası tarafından alındı. Bunlar da göz önünde bulundurmamız gereken seçenekler."

O sırada konuşan kişiye gözlerimi çevirdim ve iç çektim. Hâlâ Prens'in kaçırılıp kaçırılmadığı konusunda tartışıyor olmaları çok acınasıydı. Bu tartışmanın ne önemi vardı ki? Kaçırılmış olsa da olmasa da Prens'i bulmak bizim görevimizdi. Burada tartışarak boşuna nefeslerimizi tüketiyorduk ki Prens kaçırıldıysa bu kaybettiğimiz her saniyenin Prens'i canlı bulma ihtimalimizi azalttığına da tekabül ediyordu. En sonunda Prens'in kuzeni konuştuğunda karşımdaki esmer gence odaklanarak dikkatle dinledim.

"Prensi sabahları uyandırmaya her zaman ben giderim. Eğer ortada bir not olsaydı mutlaka ben bulurdum."

Sinirle tıslayan gencin aksine ona karşılık veren yaşlıca adam daha sakindi.

"Senden önce biri girmiş olabilir."

Genç sinirle yüzünü ovuşturduğunda Yoongi olaya müdahale etti.

"Notun var ya da yok olmasının bir önemi yok çünkü şu anda Prens ortalarda değil. Taehyung'un dediğine göre Prens hiçbir zaman bir ay kadar uzun bir süre ortadan kaybolmamış. Bu durumda yapmamız gereken ihtimallerin hepsini tartıştıktan sonra harekete geçmek olmalıdır."

Taehyung denilen genç arkasına yaslanıp tek eliyle yüzünü ovuşturduğunda şüpheyle süzdüm onu. Yoongi'nin Taehyung'a doğru olan kaçamak bakışını yakaladığımda ise zihnime ekilen şüphe tohumlarının yeşermesine engel olamadım. Aralarındaki sözsüz iletişimin farkındaydım, o ikisi arasında farklı bir ilişki olduğunu hissetmiştim. Gözlerim ikisi arasında gezinirken dilimi yanağımda gezdirdim ve öne doğru eğilerek aklımdaki düşüncelerimi sınıflandırmaya başladım. Masada kavuşturduğum ellerimle birlikte dudaklarımı ıslatıp dikkatimi tekrar masada dönen konuya verdim.

"Elimizde hiçbir ipucu yok, nereden başlayacağımızı nereden bileceğiz?"

Namjoon hyung konuştuğunda yüzümdeki gülümsemeyi engelleyemeyerek baktım ona. Düşünceli ifadesiyle birlikte çenesini ovuşturduğu ellerinde gezdirdim gözlerimi, bir şeyler düşündüğü bakışlarını masada gezdirmediysen belliydi. Sonunda gözleri Yoongi'ye çıktığında bir süre bakıştılar ve Namjoon hyung devam etti.

Bandit // YoonkookWhere stories live. Discover now