18.2

2.6K 250 186
                                    

K.T

Hızlı adımlarla bu küçük köyde ilerlerken diğer yandan da etrafı gözlemliyordum. Önüme çıkan bir diğer kulübenin penceresinden daha içeriyi kontrol ettim ve hiç kimsenin olmadığına emin olduktan sonra yanındaki kulübeye geçtim. Pencereden herhangi bir hareket için içeriye bakarken arkamda hissettiğim varlıkla hızla arkamı döndüm ve dakikalardır koşturarak aradığım adamı karşımda buldum.

"Beni mi arıyordun, kuzen?"

Arkasında kavuşturduğu elleri ve dimdik duruşuyla tekrardan karşımdaydı işte. İstemsizce eğilip selam vereceğim sırada elini omzuma koydu ve eğilmeme engel oldu. "Burada prens değilim, lütfen, eğilme," dediğinde yutkundum ve başımı kaldırıp karşımdaki adama diktim.

"Burası ya da başka bir yer, önemli değil, siz her zaman benim hizmet ettiğim Prens'im olacaksınız," sözlerim üzerine kahkahasını çekinmeden saldı ve omzumdaki elini sıkıp başını yana eğdi. Gözlerindeki parıltıdan beni gördüğüne mutlu olduğunu anlayabiliyordum.

"Ne zaman sözümü dinleyeceksin? Beni hizmet ettiğin Prens'in olarak görmeni istemiyorum Taehyung, beni ailenin bir parçası olarak, ağabeyin olarak, dostun olarak gör ve lütfen saygı sözcüklerini aramızdan kaldır. Babamın aramıza koyduğu mesafelerden hoşlanmıyorum, lütfen!" Gözlerinde sönen ışıltıyı fark ettiğimde derin bir nefes alıp başımla onayladım onu, her ne kadar saygı sözcüklerini kullansam da onu bir ağabey olarak görüyordum fakat resmi bir şekilde konuşmamın onu ne derece rahatsız ettiğini şu an görebiliyordum. Başımı kaldırıp yüzüne baktım tekrardan, daha önce nasıl görememiştim? Rahatsızlığını nasıl hissedememiştim? Çatılan kaşlarımla birlikte derin bir nefes çektim içime, oysa, oysa onu en iyi benim anladığımı düşünürdüm fakat şu an anlıyordum ki böyle basit bir şeyi bile fark edememiştim. Başımı iki yana sallayıp düşüncelerimi kendimden uzaklaştırdım ve onu arama sebebime öncelik vermeye karar verdim.

"Neden, neden buradasınız, buradasın?" Son anda yaptığım düzeltmeye karşılık bana büyük bir gülümseme bahşettiğinde istemsizce ben de gülümsedim ona karşı fakat emindim ki yüzümde oldukça eğreti duruyordu onunkinin aksine.

"Seni arıyordum?" dedi evden uzaklaşıp yürümeye devam ederken, hızlı adımlarla ona yetişip adımlarına ayak uydurdum.

"Kaçıyorsunuz, lütfen açık olun bana. Neden gerçeği söylememe izin vermediniz? Sizi aradığımızı biliyor olmalısınız, lütfen, bu sefer cevapları benden esirgemeyin!" sitemime karşılık iç çekti ve karşımda durdu. Rüzgar saçlarını alnından geriye doğru savururken bana gülümsedi.

"Kardeşim, cevapları senden hiç esirgemedim. Sadece, sen görmek istemedin. Fakat madem bu sefer açık olmamı istiyorsun, olacağım ama her şeyi benden öğrenemeyeceksin," gözlerini gökyüzündeki aya çevirdi ve derin bir nefes aldı, "Prens olduğumu kimseye söylemeyeceksin Taehyung, sana hiçbir zaman emir vermedim fakat bu sefer emin olmalıyım. Sana emrediyorum, bundan kimseye bahsedemezsin. Hele ki gerçeklere bu kadar açsan, senden bir yemin istemek durumundayım. Bana bağlılık yemini et, Prens olduğum için değil, burada olan adam olduğum için. Herhangi biri, halkın içinden, nefes alan ve yaşayan biri olduğum için... Beni, ben olduğum için kabul et ve bana ilerde her kim olursam olayım, her ne yaparsam yapayım, hangi yolu seçersem seçeyim beni destekleyeceğine dair yemin et," sözlerini bitirip bir cevap beklercesine bana baktığında bir adım geri çekilip başımı yere eğdim. Söylediklerini değerlendirmek için oldukça kısıtlı bir vaktim olduğunun farkındaydım, Prens'in şüphesiz cevaplara ihtiyaçları vardı. Onu tanıdığım şunca sene içinde öğrendiğim bir şey varsa, o da Prens'in insanları ölçmesinin farklı yolları olduğuydu. Size güvenip güvenemeyeceğini alışılagelmemiş yollarla test ederdi. Eğer beni test ediyorsa oldukça hızlı bir şekilde karar vermeliydim fakat aynı zamanda da kendimden ödün vermemeliydim çünkü biliyordum ki en az onu tanıdığım kadar beni tanıyordu.

Bandit // YoonkookWhere stories live. Discover now