Belalı yüz

1.7K 162 112
                                    

Alec:

Magnus birkaç gündür bizde kalıyordu ama fırtına dinmek üzereydi ve onun gitmesini istemiyordum. Ona alışmaya başlamıştım.

Hem gidince ne olacaktı? Evi yoktu ve dışarısı çok soğuktu. Üşüyüp hasta olursa ona kim bakacaktı? Yemek bulamazsa ne yapacaktı?

Bu yüzden gece masada annemlere onun burada kalması için ısrar edecektim.

"Isabelle, bana destek olursun değil mi?"

"Kesinlikle olurum. Onu ben de çok sevdim."

"Tamamdır küçük kardeş." Deyip gülümsedim. Akşama kadar da kafamda yapacağım konuşmayı tekrar edip durmuştum.

Masada herkes sessizken konuşma kararı almıştım.

"Anne, baba. Size bir şey söylemek istiyorum."

"Söyle oğlum ne istiyorsun?"

"Şey..." yanımda duran Magnus'a göz ucuyla bakıp yutkundum. "Magnus bizimle kalmaya devam edebilir mi? Lütfen kabul edin. Onun gitmesini istemiyorum."

"Ama Alec... biz kendimize zor yetiyoruz."

"Anne lütfen kalsın." Dedi Isabelle de ısrarcı bir tavırla.

"Hayır bunu kabul edemem." Dedi Magnus başını önüne eğerek. "Zaten size çok yük oldum."

"Hayır olmadın. Anne ben onunla yemeğimi paylaşırım. Tam yiyeceğime yarım yerim. Kıyafetlerimi de paylaşırım. Yatağımda yatar. Sonra daha sık ava çıkarım ve bir şeyler avlarım. Lütfen bizle kalsın anne, en azından kendi başına idare edene kadar kalsın. Baba lütfen...."

Annemle babam bir süre birbirlerine baktılar.

"Bunu düşünelim birazcık ama söz vermiyorum hiçbir konuda."

"Yaşasın! İkinizi de çok seviyorum."

Sandalyeden kalkıp ikisine de kocaman sarıldım ve tekrar Magnus'un yanına döndüm. O ise pek bir şey söylemiyor, öylece yemeğine bakıyordu.

Annemler bence kesinlikle kabul edeceklerdi.

...

Sabaha karşı birtakım seslerle uyanmıştım. Magnus'u kapıdan çıkarken görmemle su içmeye kalktığını düşünmüş olsam da hemen sonra dış kapıdan da ses gelince yerimden hışımla kalkmıştım.

Gidiyordu.

Hemen yataktan çıkıp koşar adım odanın kapısına yöneldim. Sonrasında kapıdan çıkıp dışarıya baktım.

Dışarısı hala çok soğuktu ve hava da karanlık olduğu için Magnus'u seçemiyordum

Öylece etrafta koşarken onu gördüm, ileride fırtınaya karşı koyarcasına yürümeye çalışıyordu.

"Magnus... Magnus bekle!"

Koşar adım yanına gidip onu kolundan tutarak durdurdum.

"Alec..."

"Niye gidiyorsun? Ailem sana gitmeni mi söyledi yoksa?"

Başını olumsuz anlamda salladığında yüzüm asılmıştı.

"O zaman niye gidiyorsun? Sana kötü bir şey mi yaptım?"

"Ha... hayır öyle bir şey yapmadın. Ben... ben sadece..."

Cevabı beklercesine onu süzdüğümde yutkundu.

"Ben sadece... ailenin üstünden o yükü kaldırmak istedim. Hayır derlerse sizden tepki alacaklardı ve bunu onların üstüne yıkmak istemedim."

"Belki de... belki de evet diyecekler. Bilemezsin Magnus."

"Kimse bir başkasının çocuğunu öylece sahiplenmez Alexander ve haklılar. Bırak da gideyim tamam mı?"

Başımı olumsuz anlamda sallayıp onu eve doğru çekiştirmeye başladım.

"Alec..."

"Ben gidebilirsin diyene kadar hiçbir yere gitmeyeceksin duydun mu beni?" Diyerek sinirle ona döndüm. "Yoksa seni kollarından yatağa bağlarım."

"Ta... tamam. Sakın bunu yapma."

"Gitmeyeceksin değil mi? En azından ailem kararlarını açıklayana kadar."

"Hayır gitmeyeceğim." dediğinde kocaman gülümsedim.

"Güzel, bir daha gitmeyi sakın düşünme. Yoksa kötü yüzümle karşılaşırsın."

Bunu derken kaşlarımı çatmaya çalışmıştım ama o sadece gülmüştü.

"Gerçekten belalı görünüyorsun." dediğinde onun koluna girdim ve eve doğru çekiştirmeye başladım.

"Ciddiyim Magnus, belalı yüzümü görmek istemezsin."

Onu aralık kapıdan içeriye soktuğumda hala kıkır kıkır gülüyordu.

"Hala gülüyor  şuna bak." 

"Komik çünkü." deyip odama yöneldi ve hemen yatağıma uzandı. Ben de onun yanına uzandım.

"Şuna bak üşümüşsün." dedim kızarmış burnuna bakarak. Hemen yandaki örtüyü üstümüze çekip onu kollarım arasına alarak ısıtmaya çalıştım. "Isındın mı biraz?"

"Evet." deyip bana daha fazla sokuldu ben de gülümseyip gözlerimi kapadım.

"İyi uykular Magnus."

"Sana da iyi uykular Alec."

...

It's a Long StoryWhere stories live. Discover now