Vampir yuvası

712 72 132
                                    

blahiest

24 Ekim 1770

Magnus:

"Şuradan bir ses geldi, sence vampir yuvasını bulmuş olabilir miyiz Alec?"

Bu aralar geldiğimiz şehirde çok yoğun vampir saldırıları oluyordu. Hükümet destekleyicileri beni bulup yüklü bir miktar karşılığında yuvayı bulmamı ve yok etmemi istemişlerdi. Biz de Alec ile yaklaşık bir haftadır keşif yaparak bildiğimiz ipuçlarını takip etmiştik.

"Bilmiyorum Magnus ama dikkatli ol."

"Asıl sen dikkatli ol ve arkamda kal." Dediğimde eline okunu almıştı.

"Bana ne yapacağımı söyleme."

"Seni yanımda getirdiğime beni pişman etme." Dediğimde bana sinirli bir bakış atmıştı.

"Bu kavgayı cidden şu an yapmak istiyor musun?"

İki gün önce bir saldırı olmuştu ve bir vampir neredeyse Alec'i ısıracaktı. O yüzden çok fazla endişe duyuyordum.

"Sadece... sana bir şey olmasına dayanamam."

"Korkma, kendimi korurum ben." Deyip önden yürümeye başlayınca panikleyip hızlıca ona yetiştim.

"Arkamda kal Alec."

"Sessiz ol, içeriden sesler geliyor."

İkimiz de sessizleştikten sonra onun önüne geçtim ve arkamda kalması için gözlerimle ona bir işaret yaptım. Bana göz devirerek karşılık vermişti.

İçeriye bir göz attım. Yaklaşık 7-8 vampir vardı. Birkaçı besleniyordu ve arkadaki kafeslerde de insanlar vardı.

"Kokuyu alıyor musun?" Dedi bir vampir içlerinden.

"İnsan kokusu gibi bir koku ama daha farklı sanki. Şekerleme gibi kokuyor."

Alec'e baktığımda Alec omuz silkmişti.

"Uzun zamandır gölge avcısı ile beslenmemekten her şeyin kokusunu onlara benzetiyor olmalıyım." Dedi kız gülerek ve sonrasında önündeki gencin boynunu ısırdı. İğrenerek geriye çekildim ve Alec'e baktım. Sonrasında elimde küçük bir gün ışığı oluşturup hızlıca içeriye yolladım. Vampirler acıyla bağırmaya başladıklarında içeriye girdim ve küçük bir büyü ile vampirleri hapsettim. Vampirlerin çoğu acıdan bayılırken birkaçı da güçsüz düşmüştü.

"Yaşayan var mı diye kontrol edelim." Dedim Alec'e bakarak

"Onlara ne olacak?" Dedi Alec hapsolmuş vampirleri işaret ederek.

"Yuvayı hükumete bildireceğim ve onlar da gölge avcılarını buraya gönderecek. Onlar çarelerine bakarlar, bizim buradaki işimiz bitti."

Alec başını tamam dercesine sallayıp yerde duran kadına yöneldi.

"Bu kadın hala nefes alıyor ama çok az."

Bunun üstüne kadının yanına eğildim ve büyü uyguladım ama çok güçsüz düştüğü için kadın kollarım arasında öylece can vermişti. Çaresizce kadına bakıp onu yere bıraktığım zaman Alec yanıma çöktü.

"Sen elinden geleni yaptın Magnus."

Kadını son kez baktım ve üzüntümü belli etmemeye çalıştım. Alec beni yerden kaldırırken arka taraftaki kafeslerden bir ses gelmişti.

"Yardım... lütfen yardım edin."

Alec ile o yöne ilerledik. Yerde yatan, henüz 17 yaşında görünen bir genç çocuk çarptı gözümüze. Üstü başı tamamen kan ve toprak içindeydi.

"O yaşıyor." Deyip kafesi açmaya çalıştı Alec ama ona engel oldum.

"Bunu yapma."

"Neden?"

"Çünkü onu dönüştürmüşler. Şunu görüyor musun?" Deyip yerdeki çukuru gösterdim. "Onu gömmüşler ve büyük ihtimalle dönüşeli birkaç saat olmuş."

"Ne yapacağız? Onu burada mı bırakalım?"

Alec bana baktığında derin bir nefes almıştım.

"İsmin ne senin?"

"Raphael... ismin Raphael. Burada ne işim var bilmiyorum. Birkaç gün önce o şeyler beni kaçırdılar ve... ve çok kötüydü. Şu an çok aç ve susuz hissediyorum ve çok yorgunum. Lütfen beni buradan çıkarın."

"Kaç yaşındasın?"

"16. Bir hafta sonra 17 olacağım."

Hiçbir zaman 17 olamayacak.

"Alec, onu burada bırakamayız."

"Ne yapacağız Magnus? Onu yanımıza alamayız. Kendin söyledin onun dönüştüğünü."

"Evet ama o çok küçük. Izzy ile yaşıt neredeyse ve... ve hiçbir suçu yok. Eğer gölge avcıları onu bulursa sorgusuz sualsiz öldürürler bunu sen de biliyorsun."

"Onu yanımıza alırsak o da bizi sorgusuz sualsiz öldürür. Bir canavarı yanımıza alamayız, onun içinde bir katil yatıyor ve ben ne seni ne de Izzy'i böyle bir tehlikeye atamam."

"Bazı konularda haklısın ama atladığın bir kısım var, ben de bir katilim ve küçük yaşta üvey babamı öldürdüm. Sen bunu bildiğin halde beni yanına almıştın."

"Ne? Bunlar aynı şeyler değiller Magnus."

"Ne farkı var ki? O hiçbir şeyin farkında değil ve henüz kimseyi öldürmemiş. Ona öğretirim, bir şekilde insanları öldürmeden beslenebilir ya da... ayarlarım bir şeyler. Ona baksana, çok çaresiz ve korkmuş. Aynı duyguları ben de yaşadım ve şu an onu anlıyorum."

"Ya yalan söylüyorsa, ya yeni dönüşmemişse?"

"O zaman onu kendi ellerimle öldürürüm ama şu an ona inanıyorum."

"İyi! Ne yapmak istiyorsan onu yap. Ama o şey Izzy'e ya da herhangi birisine saldırırsa kafasına bir ok yer, anladın mı beni?"

Başımı tamam dercesine salladığım zaman Alec benden uzaklaştı. Ben de kilidi büyümle açıp içeriye girdim.

"Bana neler oluyor böyle? Çok... çok korkuyorum şu an."

"Sana elimden geldiğince yardımcı olacağım Raphael tamam mı? Benden korkma."

"Sen kimsin?"

"Ben Magnus. Bundan sonra senin yanında olmaya çalışacağım ve bunlar aşmayı deneyeceğiz."

"Bana neler oluyor, o şeylere mi dönüşüyorum yoksa?"

İstemeden de olsa başımı olumlu anlamda salladım. Bunu yaptığımda Raphael bana bakıp sonrasında sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştı.

"Ben kimseye zarar vermek istemiyorum. Annem... ah annem çok endişelidir şu an. Onun... onun yanına gitmem lazım."

"Onun yanına gidebileceğini sanmıyorum. En azından bir süre de olsa bunu yapmamalısın anlaştık mı? Şimdi benimle geleceksin, sana yardım edeceğim. Bana güveniyor musun?"

"Hayır ama şu an için en iyi seçeneğim buymuş gibi görünüyor."

....

Agagaga Raphael geldi.

Kitapta 16 yaşına girecekti ama burada 17 yaptım, biraz daha büyük olsun istedim *-*

It's a Long StoryWhere stories live. Discover now