Chapter 4: Privet Lessons

196 28 3
                                    

"Zavallıcığın annesi bayağı endişeliydi, buharlaşarak gelmemesi için ikna etmem zaman aldı."

"Hogwarts'ta ihtiyacı olan herkese yardım edilir Armando. Sorun yaşayacağını sanmıyorum." dedi Dumbledore, bir anlığına duraksadıktan sonra devam etti, "Üstelik, Mr Gray onunla ilgilenmeye bayağı hevesli."

"Bunun iyi bir fikir olduğundan pek emin değilim Albus ama senin görüşlerine her zaman değer vermişimdir." diyip gözlüklerini düzeltti Müdür Dippet. Bilinçsiz bir şekilde beyaz yorganlar arasında yatan kıza bakarak iç çekti. "Umarım sorun olmaz." dedi odadan çıkmadan önce.

Taiga yattığı yumuşak yerde kıpırdandı, gözlerine vuran nereden geldiği de belli olmayan ışık oldukça rahatsız ediciydi. Başını yastığına gömüp sonraki 24 saati orada geçirmeye hazırdı. Üzerinden at arabası geçmiş gibi hissediyordu, yorgundu. Ve anlaşılan baş ağrıtıcı sesler onu yalnız bırakmamıştı. Gözlerini açmadan konuşulanları dinlemeye koyuldu.

"İyi akşamlar Profesör." dedi üçüncü bir ses, kadın sesi, sanki sesi konuşmaktan kısılmış gibi bir hali vardı. Kızın yattığı yatağa doğru yaklaştı. Hastane Kanadı'ndan sorumlu olan şifacı olmalıydı.

"Profesör Dumbledore, efendim, beni çağırmışsınız." Marvin Gray? Taiga kendinden emin değildi, nasıl olsa Büyük Salon'un gürültüsünde çocuğun sesini tam olarak anlayamamıştı.

"Tam zamanında Mr Gray, Miss Salamander da uyanmak üzereydi."

Bunun üzerine gözlerini açmadan doğrulmaya yeltendi Taiga, kafasını bir türlü kaldıramıyordu ama. Sanki başının olması gereken yerde bir bowling topu varmış gibiydi. Sonunda gözünü açabildiğinde beyaz odadaki her şey adeta çevresinde dönüyordu. Bu nnesiyle birlikte ilk kez Buharlaştığı zamanı hatırlattı ona. Bulanıklığın geçmesi için gözlerini birkaç kez kırpıştırması gerekmişti.

"Nasıl hissediyorsun Salamander?" diye sordu Marvin.

Taiga ağzını açıp konuşamadan beyaz cüppeli bir kadın, şifacı olmalıydı bu, elinde mor bir sıvıyla dolu bardakla çıkageldi. Beyaz saçlarını arkasında sıkıca toplamıştı, yüzündeki kırışıklıklar loş ışıkta daha da derinleşmiş, onu olduğundan daha yaşlı göstermişti.

Şişeyi Taiga'nın baş ucundaki komodinin üzerine bıraktı ve elinin tersiyle kızın alnına dokundu. "Hala ateşin var yavrum." diye mırıldandı.

"Vücut ısım normal insanlardan daha yüksek ama." diye karşı çıktı Taiga, kadın onun dibinde olmasa sesini duymayabilirdi, o kadar bitkindi ki sesi çıkmıyordu. Kadının getirdiği şişedeki sıvının kokusu ona annesinin yaptığı iksirlerden birini çağrıştırmıştı. İçmekte bir sakınca göremiyordu-

"Iyy!" diye mırıldandı, tadı hiç güzel değildi. Hem de hiç. Zaten bu tarz şifa iksirleri ne zaman güzel olmuştu ki?

"Madam Lovegood, müsaadenizle Miss Salamander'la konuşmayı arzuladığım birtakım şeyler var." dedi Dumbledore, gözlüklerini düzeltti. 

"Pekala Albus, ama onu çok yormadığınızdan emin olun lütfen." diyip ortadan kayboldu Taiga başını çevirip kadının nereye gittiğine bakamayacak kadar bitkindi.

Dumbledore o gittikten sonra Taiga'nın yatağına oturdu ve mavi gözleriyle kızın yüreğini okuyormuşçasına gözlerinin içine baktı.

"Cordelia'yla senin okula gelmeni konuşurken bunun gibi bir şey olabileceğini tahmin edememiştik." dedi.

"Şimdi ne olacak Profesör, eve geri mi döneceğim?" diye sordu Taiga, buraya kadar gelmişken geri dönmek istemiyordu, hem daha hiçbir şey de görememişti ki!

"Yok, henüz seni eve yollamak gibi bir düşüncemiz yok. Sadece senin okula adapte olabilmen için birkaç düzenleme yapmamız gerekiyor o kadar."

"Hassasiyetini göz önünde bulundurarak önümüzdeki bir hafta boyunca, iksir dersinden muaf olacaksın." tamam bu mantıklıydı, aşırı koku onu rahatsız edebilirdi bir süreliğine.

"Yemek saatlerinde de Mr Gray'le birlikte olacaksın."

"Ayrıca," dedi Marvin. "Cumartesi günleri de hassaslığın ve gücün hakkında çalışacağız."

"Ama neden sen?" diye sordu Taiga, Marvin'in nesi vardı ki?

"Oh bunu sonra konuşursunuz, şimdi dinlenmen lazım." diyerek oturduğu yerden kalktı Dumbledore. "Yarın için ihtiyacın olacak eşyaların da burada." diyerek yatağın ucundaki sandığını gösterdi.

"İyi geceler Salamander, sabah seni almaya geleceğim." dedi Marvin çıkmadan -daha doğrusu Bayan Şifacı onları kovalamadan- önce.

Şifac, revirin kapısını kapattıktan sonra asasını çıkardı ve ufak bir hareketiyle içerideki mumların alevini kıstı.

Taiga'nın yanına gelirken boş bir yataktağın yastığını aldı ve onu kızın başının altına koydu. "Yarın yorucu bir gün olacak, eğer kötü hissedersen hemen buraya gel." dedi. Taiga başıyla onayladı, konuşacak hali kalmamıştı zaten.

Kadın revirin içerisindeki minik bir kapıdan girip gözden kaybolmadan önce kıza iyi geceler diledi.

Taiga da yatağına iyice yerleşirken odanın kapısına baktı. Yarın gerçekten yorucu bir gün olacaktı.

İç çekip arkasını dönmeden önce ona doğru yaklaşan minik bir gölge gördü, yanılıyor muydu yoksa? Gözlerini kısarak daha dikkatli baktı, paytak paytak gelen gölge ona yaklaştıkça Taiga'nın şüpheleri gitti. Gelen Ryuuji'ydi.

Semender yatağın yanına gelince Taiga kolunu yanına rahat gelsin diye uzattı. Ryuuji de bu şekilde yatağa tırmanıp Taiga'nın yastığının yanına kıvrılmış oldu.

"Gelmene sevindim dostum." dedi Taiga rüyalara dalmadan önce.

***

"Günaydın Salamander." dedi Marvin. Taiga, Hastane Kanadından çıkar çıkmaz onunla karşılaşmayı beklemiyordu. Hem gelse sesini kesinlikle duyardı, bayağı keskin kulaklara sahipti sonuçta.

"Günaydın!" dedi o da. "Nasıl bu kadar sessiz gelebildin?"

Marvin, Taiga'nın bu sorusu karşısında kısık sesle gülmeye başladı. "Yemekte anlatırım, şimdi benimle gel. Dersler başlamadan önce az bir zamanımız var." dedi.

Taiga, omzunda Ryuuji ile birlikte Hogwarts'ın devasa koridorlarında onu takip etmeye başladı. İlginç bir şatoydu doğrusu, tonlarca tablo, şovalye zırhları (bazıları hareket bile ediyordu), olmadık yerlerden çıkan hayaletler...

"İşte geldik." dedi Marvin, dar bir kapıyı açmadan önce. İçeriden loş ışık, kırmızı gözlerini parlatmıştı.

"Sahi," diye sordu Taiga, Marvin'i içeri doğru takip etmeden önce. "nesin sen?"

Marvin onlar oturmadan önce küçük odanın ortasında bulunan masaya doğru asasını hafifçe salladı. Bir anda ortaya çıkan meyveler ve taze pişmiş etlerle birlikte donanmış masa, Taiga'nın salyasının akmasına neden olmuştu. Ryuuji ise meyveleri görür görmez Taiga'nın omzundan aşağı atlayıp masaya koşmaya başlamıştı.

"Evet, otur bakalım. Anlatmak uzun sürecek."


Notu paylaştıktan sonra bölüm attım sanıyordum ama atmamışım 🤡 bunun peşine diğer bölümü de atıyorum o yüzden 💛

burn it all 燃 tom m. riddleWhere stories live. Discover now