3.Bölüm:Hanımsız- Beysiz

2.1K 106 13
                                    

Hayat karşımıza olmadık yerlerde olmadık şeyler çıkarır. Bazen umutlarımız tamamen bittiğinde bazen ise sadece karanlıktan kurtulmak için bir aydınlığa ihtiyaç duyduğumuzda.

Zeynep'ten

''Evet, aynen öyle Kerem Bey daha önce hiç uğramadığınız şirket benim dünyamın içindedir ve benim dünyam oldukça küçüktür.'' Laf sokmak tam bana göreydi. Konuşmayı sevseydim.

''Haklısınız zeynep hanım baya küçük dünyanız var ben böyle küçük dünyalara pek alışkın değilimdir şaşırdım doğrusu'' Gözleri boş bakmasına rağmen içimden bir his yalan diyordu. Yalan söylüyor.

''Bence uzatmayalım ve siz ne istediğinizi bana söyleyin?''

''Ağğ aslında ben bir öğle yemeği teklif edecektim.'' Aslında kurt gibi açtım ve öğle yemeğinden bir zarar gelmezdi, öyle değil mi?

''Peki o zaman''

''Tabii arabama buyur öyleyse.'' Diyerek arabasını gösterdiğinde motor taraftarıydım.

''Motorumla geldim ama.''

''Sonra alırsın hadi.'' Deyip arabasına doğru yürümesiyle sinirlerim bozulduğu için gülerek arabasına doğru yürümeye başladım. Arabasının yanına vardığımızda sinirden hala gülüyordum. Arabaya bindiğimde bu histerik gülme krizi azalacağına dahada çok artmıştı. Kahkahalarla gülmeye başladığımda Kerem Bey dönüp bana baktığında açıklama yapmak için ağzımı açtığımda daha çok gülmeye başladım.

''Zeynep Hanım iyi misiniz?'' Çok iyiyim gel halay çekelim. Kendimi zar zor sakinleştirdiğimde yanak kaslarım gülmekten ağrımışlardı. Karnımı hesaba bile katmıyorum aşırı derece acıdı.

''İyiyim histerik bir gülme kriziydi sadece.'' Açıklama yapmamla birlikte daha fazla konuşma ihtiyacı duymamıştım yeterdi bu kadar konuşmam. Kelimeler can yakardı, karşındaki insana kılıcını nereye sokması gerektiğini öğretir kelimeler.

Araba yolculuğumuz İstanbul'un en görkemli lokantalarından birinin önüne gelmemizle son bulmuştu. Gösterişli yerleri sevmiyordum. Gösterişli olan hiçbir şeyi sevmiyordum. Arabadan indiğimizde Kerem Bey arabanın anahtarını valeye teslim ettiğinde birlikte içeri girmiştik. Lokantanın içi en az dışı kadar şaşalı ve dikkat çekiciydi. Ben ise siyah kot, siyah tişört giymiştim. Makyajımın görkemli hali yoktu ajansa döndüğümde ağır makyajımı silip hafifini yapmıştım. Lanet olsun böyle yerler nefret edilesiydi. Bizi iki kişilik bir masaya aldıklarında buradaki gazetecilerin ellerine verdiğimiz malzemeleri düşündüm. Bittik biz çünkü böyle mekanlar gazetecelerin mekanlarıydı.

''Ee Zeynep Hanım nasıl buldunuz burayı?''

''Doğruyu duymak mı hoşunuza gider? yalanı mı?''

''Ne olursa olsun 'doğrular' cavabını veriyorum'' Siz istediniz, günah benden gider.

''O zaman şöyle diyeyim böyle mekanlardan tiksinirim'' Kerem kaşlarını çatmıştı. Ne yani böyle mekanları sevmek zorunda değilim. Saçma ve gereksiz yerler ve bana göre gereksiz insanların takıldığı yerler.

''Neden?'' Sorusunun nedenini tabii ki anlamıştım. Açıklama yapmam gerekiyordu ve konuşmak ilk defa rahatsız etmiyordu bana ne oluyordu böyle?

''Böyle mekanlar fazla yapmacık Kerem Bey haz etmiyorum gözünüze girmek için etrafınızda pervane oluyorlar ve burada takılan insanlar burada yalnızlıklarını unutmaya kalabalık ortamları görmeye geliyorlar ve bu bana fazla itici geliyor.'' Doğruydu, sevmek için nedeniniz yoktu ama nefret etmek için çeşitli nedenleriniz olabilirdi. Saçmamı konuşmuştum yoksa Kerem Beyi kızdıracak bir şey mi söylemiştim bilmiyorum ama bakışları değişmişti.

''Neden böyle düşünüyorsunuz? kalabalık ortamlar sevilmez mi? insanların arkadaşlık kurmak istemesinin neresi suç ?'' Gel de buradan bak olaya dedikleri buydu herhalde. Bakış açısı değişince olayda değişiyordu.

''Çünkü Kerem Bey onlar arkadaşlık kurmak istemiyorlar.Onlar sadece üstünlük gösterilerini farklı bir yoldan sunuyorlar birbirlerine.'' Açıklamalarımın gözü kör olsun.

''Nasıl? anlayamadım.'' Daha fazla soru sormasanız da bende rahat rahat sussam? olamaz mı? olabilir? konuşmak beni sıkıyordu işte.

''Şöyle Kerem Bey mesela yemek yerken benim damak zevkim seninkinden lezzetli göstergesi,ve yanınızda getirdikleri insanlar-'' Tam konuşurken garson gelip menülerimizi bırakmıştı. Ben konuşmaya başladığımda susturmayın zaten konuşmak istemiyorum. Garson gittiğinde Kerem Bey lafa girmişti.

''Lütfen devam edin Zeynep Hanım fikirlerinizi öğrenmeyi çok isterim.'' Ben konuşmak istemiyorum ama.

''Ahh tamam yanlarında getirdikleri insanlar akıllarından genelde hep 'bakın benim yanımdaki adam daha yakışıklı' yada 'benim yanımda ki kadın daha güzel' veya 'benim yanımdaki şahsiyet daha zengin, daha sosyetik, daha kibar' gibi kavramlar oluşturmak için böyle mekanlara geliyorlar bir nevi gövde gösterisi işte.'' Çenem ağrıdı. Artık soru sormayın lütfen! Tabii ki kabul olamayacaktı bu dileğim, Kerem konuşmaya başladı.

''Peki siz beni nereye götürürdünüz Zeynep Hanım?'' Bu soru daha güzel. Yüzüme sinsi bir sırıtış eklediğimde bunun anlamı 'çok eğlenceli olacak demekti'

''Bunu gerçekten öğrenmek ister misiniz Kerem Bey? ''

''Elbette''

''O halde kalkın gidiyoruz'' Kerem Bey ile dışarı çıktığımızda Vale arabayı iki dakika içinde getirmişti. Vale anahtarı Kerem Beye verecekken anahtarı ben aldım. Arabanın şoför koltuğu yerine yerleştiğimde Kerem şaşkınlıkla oluşmuş bir gülümsemeyle yan koltuğa yerleşti.

''Ne yaptığını sorsam?'' Şaşkınlık yaşayınca 'siz'den 'sen'e döndü bir anda.

''Bana bırakın siz.''Dediğimde susarak önüne döndü.

Arabayı hızla sahil kenarına sürdüm. Park edecek bir yer bulduğumda arabadan inerken Kerem Bey hala şaşkındı. Arabadan o da indiğinde arabayı kitleyip köfte ekmek seyyar arabasının oraya doğru ilerlemeye başladım. Kerem Bey beni takip ediyordu. İki yarım köfte ekmek ve iki ayran sipariş edip masalardan birine oturduğumda Kerem Beyde saniyeler sonra yanımdaydı. Soru sorma sırası ise bendeydi.

''Burayı nasıl buldunuz?''

''Gerçekten fazla sevimli. Bir iş adamı için özellikle.'' Kibirli şey.

''Ben canım sıkıldıkça hep gelirim.''

''Zeynep hanım bir şey rica edebilir miyim ?''

''Tabii Kerem Bey buyrun.'' Tüm nezaketimi göstererek konuşmuştum.

''Hanım - Bey, 'siz' gibi terimleri artık kullanmasak?''Fazlamı yakın oluyorduk biz? Ne fark eder ki? Bir arkadaş, bir arkadaştır değil mi?

''Daha sonrada buluşacağız yani Kerem?''Hızlı mı oldu ki?

''Evet, Teşekkürler Zeynep.'' Yemeklerimiz geldiğinde sustum. Şuan açtım ve konuşmak daha fazla yoruyordu beni.

''Seni tanımayı çok isterim Zeynep.''

Seni Sevebilir miyim?Where stories live. Discover now