27 ☆ Bir şartım var

1.9K 178 66
                                    

Medya; CLC - No

27 - Bir şartım var

"Sendin değil mi?" Yoongi akşam saatlerinde Jisoo'yu telefonuyla aramıştı. Bir merhaba bile demeden olaya girmişti çünkü aslında bu soruyu sormak bile gereksizdi Yoongi'nin gözünde. "Jisoo, Jungkook ile ilgili olan dedikoduyu sen mi yaydın?"

"Yoongi.." Jisoo telaşa kapılmış bir şekilde cevapladı. Yoongi ile tartıştıktan sonrasında çok sinirlenmiş ve sadece kendisinin biliyor olduğu özel bir şeyi, hiç düşünmeden tüm okula yaymıştı. Yoongi, Jisoo'nun onun kardeşi olmadığını; Jungkook'un ise kardeşi olduğunu söylemişti ve Jisoo o kadar kırılmıştı ki düşünebildiği tek şey Jungkook'un canını yakmak olmuştu. Mesajı atar atmaz pişman olmuştu ama iş işten geçmişti.

"Jisoo, bir soru sordum."

İnkar etmenin bir anlamı yoktu. Jisoo birçok hata yapmış olsa da yalan söylemezdi. "Ben yaptım."

Birkaç saniye Yoongiden ses gelmemişti ama aslında genç adamın beklediği cevap başından beri buydu. Derin bir nefes aldı. "Taehyung'un evine gidiyorum. Sana iyi şanslar."

***

Jennie koltuğa yayılmış bir halde oturuyor, sanki bu sabah Yoongi ile konuşup acı çekmiş olan kendisi değilmiş gibi umursamazca televizyondaki saçma programı izliyor bir yandan da ağzına çikolata tıkıyordu. Lisa çaprazındaki koltuğa uzanmış vaziyette telefonuyla uğraşıyordu. Jungkook ile mesajlaşıyor olduğunu anlamak zor değildi. İkisi arasında bir şeylerin olduğu çok belliydi ama bugün daha da özeldi. Jennie, sabahki olaydan sonra Jungkook'un üzgün olmasını bekliyordu ama Lisa ile konuştuğuna göre durumu o kadar da kötü değildi. Bu iyi bir şeydi. Rose mutfaktan kocaman bir tabak meyveyle çıkıp tekli koltuklardan birine kendini atar atmaz zil çaldı. Diğerleri, oturdukları yerden kalkıp kapıya bakmak için fazlasıyla üşengeç olduklarından Rose meyve tabağını sehpaya bırakıp söylenerek kapıyı açmaya gitmişti. Kapıyı açtığındaysa endişeyle içeriye dalan Jisoo görmeyi beklediği son şeydi.

Jisoo, panikle eve dalmış ve Rose'yi fazlasıyla şaşırtmıştı. Lisa ve Jennie de kimin geldiğini anlamak için kafalarını kapıya doğru çevirdiklerinde Jisoo'yu görmüşlerdi. "Bana yardım etmeniz gerek." dedi Jisoo hızlıca. "Acele etmeliyiz."

Jennie ayaklandığında Lisa da ona uydu. Rose çoktan kapıyı kapatmış ve kollarını göğsünde kavuşturarak arkasındaki duvara yaslanmıştı. "Ne oldu?" dedi Jennie kaşlarını çatarak. Jisoo hala daha buraya gelip de yardım isteyebiliyor muydu sahiden? En azından bir özür dilemesi veya nasıl olduklarını sorması gerekirdi.

"Jungkook ve Yoongi ile ilgili olan mesajı tüm okula ben attım." Jisoo zorlukla konuşup gözlerini yerden kaldırmış ve üç arkadaşının yüzünde gezdirmişti. Ama üçünün de şaşırmadığını görünce yutkundu. "Şaşırmadınız."

"Neden şaşıralım ki?" dedi Lisa. Sinirliydi. Jisoo fazlasıyla düşüncesizce hareket ediyordu. Bunun sebeplerinin neler olduğunu artık anlasa da daha fazla Jisoo'ya bu şekilde katlanabileceğini sanmıyordu.

Jisoo, Lisa'yı duymamış gibi yapmayı seçti. Acele etmek zorundaydı. "Yoongi bunu biliyor. Şuan Taehyung'un evine gidiyor. Ona, başından beri yaklaşmamın sebebinin ne olduğunu anlatacak."

"Ne olmuş yani?" Rose omuz silkerek duvardan uzaklaşıp koltuğa doğru yürümüştü. "Zaten böyle olmayacak mıydı? Taehyung'un üzüldüğünü görmeyi istiyordunuz. Uzun bile sürdü saçma oyununuz."

"Biliyorum ama ben.." Jisoo bakışlarını kaçırdı. "Ondan hoşlanıyorum. Bunu öğrenecekse bile ona ben söylemeliyim. Yoongi değil." Jisoo birkaç adım atarak Jennie'nin tam önünde durdu. "Lütfen Jennie bana yardım et. Yoongi'yi bundan sadece sen vazgeçirebilirsin. Onu ara bir şeyler yap ve buluşmanız gerektiğini söyle. Lütfen.. Size söz veriyorum yarın gidip Taehyung ile konuşacağım ama benden duymasını istiyorum." Jisoo ne zaman ağlamaya başladığını bilmez bir halde gözyaşlarını sildi. Uzun zamandır vicdan azabı çekiyordu ve hoşlandığı çocuğu kandırmanın getirdiği saçma duygularla boğuşuyordu. Kabullenmeyi istemediği halde acı çekiyordu.

Jennie derin bir nefes aldı. Jisoo'yu pek sık ağlarken görmezlerdi. Lisa ve Rose'ye baktı. Rose, onaylama anlamında kafasını aşağı yukarı salladığında Jennie yaklaşmış ve Jisoo'nun dikkatini çekmişti. "Yoongi'yi arayacağım ve buluşmamız gerektiğini söyleyeceğim. Böylece yarın gidip olanları Taehyung'a kendin anlatabileceksin."

Jisoo'nun yüzü aydınlandı. "Çok teşekkür ederim Jen-"

"Ama," Jennie soğuk tavırlarından taviz vermiyordu. "Bir şartım var."

"Nedir?"

"Yarın Taehyung ile konuştuktan sonra Lee Jong Suk'un yanına gideceksin. Psikologunun yanına.. Ne gerekiyorsa yapacaksın. Daha iyi olabilmek için. Eğer yarın gitmezsen bir daha seninle asla konuşmayız."

Jisoo, normalde bunu asla kabul etmezdi ama başka çaresi olmadığının farkındaydı. "Tamam." dedi. "Söz veriyorum. Yarın ikisini de halledeceğim."

Jennie hafifçe gülümseyerek telefonu elleri arasına aldı. "Yoongi." Yoongi'nin numarasını tuşlamıştı ve çalar çalmaz telefon açılmıştı. "Buluşmamız gerek. Hemen."

***

"İşe yaramasına sevindim." Saat akşam ona geliyordu. Jennie üstüne bir ceket almıştı ve evin yakınındaki parkta Yoongi ile buluşmuştu. Bir bankta oturuyorlardı. "Taehyung'a söyleyeceğim dediğimde Jisoo psikologu ile görüşmeyi kabul ettiğine göre gerçekten Taehyungtan hoşlanıyor olmalı."

"Bence de öyle. Yarın her şey halloluyor."

"Her şey mi?" Yoongi kaşlarını çattı. Aniden kalbine bir ağırlık çökmüştü ve sebebini o da bilmiyordu.

"Yoongi," dedi Jennie. Yoongi'ye bakamıyordu. Ona bakarken hala kalbi çarpıyordu ve acı çekiyordu. Onu hala seviyordu. "Yarın gidiyorum. Akşam için uçak bileti aldım. Teyzemin yanına gideceğim, Paris'e."

Yoongi şaşkınlıkla Jennie'ye baktı. Sesi titreyerek konuştu. "Tatil için mi?"

"Bilmiyorum." dedi Jennie. "Ne kadar kalacağım hakkında düşünmedim. Belki de hiç dönmem. Böylesi ikimiz için de daha iyi olur."


××××

Finale az kaldı :')

and july ❅ vsoo ✓Where stories live. Discover now