n

2.3K 244 19
                                    


''Tanrım, Rosie!" diye bağırıyor babam. ''Zaten iyi bir puan beklemiyordum ama bu! Onca hoca, onca özel ders! Nasıl bu kadar nankör olabilirsin!"

Dudaklarım titriyor. Kahverengi saçlarımın yüzüme dökülmesine izin verirken, sırtımı iyice duvara yaslıyor ve küçülüp yok olmak istiyorum.

''Cevap ver bana!"

''B-baba,''diye fısıldıyorum acıyla. ''Ben denedim ama..."

''Denemedin sen Roseanne! Sen denemedin bile! Annen herkesin şükürler yağdırdığı bir doktor, baban Kore'nin en iyi avukatlarından. Bir dediğin iki edilmedi. Nasıl, nasıl bu kadar nankör olabilirsin?"

Gözlerim doluyor. ''Denedim,'' diyorum ağlamaklı sesimle. ''Yemin ederim denedim.''

''Denemedin lanet olası!'' diye bağırıyor öfkeyle. Sesi o kadar yüksek ki, omuzlarım sarsılıyor korkudan. Bedenim duvardan yere kayıyor.

Annem babamı kapı dışarı edip beni yalnız bırakıyor.

Yağmur yağıyor, gök gürlüyor. Gittikçe daha da küçülüyorum. Bacaklarımı kendime çekip sarılıyor ve kafamı dizlerime yaslayarak kıstığım sesimle ağlamaya başlıyorum.

''Denedim,'' diyorum titreyen, ağlamaktan boğuklaşan sesimle. ''Yemin ederim denedim.''

Sonra susuyorum.

Karanlıkan korkuyorum.

Babamdan korkuyorum.

Hayatımın ben hiçbir şey yapmadan elimden kayıp gideceğinden korkuyorum.

Bu ilk gerçek acım oluyor.

Mutluluğumu kaybediyorum.

lost on you ❧ rosékook ✅Where stories live. Discover now