Three

7K 805 378
                                    



Haziran, 2018

Jimin odanın karşısındaki gözlüklü fotoğrafçıya bakmayı kesemiyormuş gibi görünüyordu, uzun ve zayıf bir kadına fotoğraflarla dolu bir zarf veririken onu izliyordu. Kadın veda ederken başını ona eğmişti, Jimin'in yanından hızla geçip gitti. Jungkook'un bakışları kadını takip etti, ardından Jimin'e döndü.

İki adam da direkt güneşe bakmışlar gibi bakışlarını kaçırmıştı, sırtlarını birbirlerine döndüler. Jimin kanının akışını kulaklarında duyabiliyordu, gözleri büyümüştü. Jungkook'un hala ona baktığını hissettiğine yemin bile edebilirdi ama bunun sadece hayal gücü olduğunu söyledi kendisine. Jungkook da tıpkı Jimin gibi onun evinde olanlar yüzünden utanıyordu.

"Jimin," diye cıvıldadı Minhee, elini onun kolu boyunca ovdu. Jimin kendisine bakınca gülümsemişti hemen, hala biraz paniklemiş ve sersem hissediyordu. Bunu fark etmemesini umuyordu. "Junghwa'nın bizim için satın aldığı çiçek düzenlemelerine de bak. En çok hangisini beğendin?" Tertemiz bir şekilde dekore edilmiş, her renkten çiçeklerin patladığı vazoları başıyla işaret etti. "Hepsi muazzam, seçemiyorum."

"Ah..." Jimin, Jungkook'un güldüğünü duyunca geriye, ona baktı. Gülüşünü seviyordu ve bu onu biraz çılgına çeviriyordu.

Jimin öncesinde başka adamlardan etkilenmediğinden değildi -tabiiki de etkilenmişti, biseksüel olmanın faydaları -ama bir başkasına aitken hiç böylesine kışkırtıldığı olmamıştı. Jimin inançsız bir birey değildi. Gerçek şu ki, asla yapmayacağı tek şey birisini aldatmak olurdu. Asla böyle korkunç bir şeyi yapmazdı, diğer kişi için fazlasıyla can yakıcıydı.

Onu lanet derecede rahatsız eden şey de buydu, dudaklarında asılı kalan Jungkook'un nefesini, kalçasındaki elini, öpüşmek üzere dip dibe olmalarını ve bunu deli gibi dilediğini unutamamasıydı.

"Jimin?"

Dikkati tekrar nişanlısına çekildi, olması gereken kişiye. "Ne?" diye sordu, ona ne sorduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını fark etti.

"Çiçek düzenlemeleri," dedi, ve aniden hatırladı Jimin. "hangisi favorin?"

Aşağıya, çiçeklere baktı, tüm renkler birlikte karışmış ve ardından donuk bir hiçlikte kaybolmuş gibi görünüyordu. Jungkook'un arka plandaki sesi dikkatini dağıtıyordu. Odaklanamıyordu.

"Im." Bir saniyeliğine gözlerini yumdu, fırtınalı zihnini sakinleştirdi, kendisine Minhee'nin bilmediğine, sadece paranoyak olduğuna dair söz verdi. Bilmesinin hiçbir yolu yoktu. Yeni bir arkadaşıyla takılıp sarhoş olduğunu ve evinde uyuyakaldığını biliyordu sadece ama ne olduğuyla ilgili şüphelenmesi için hiçbir sebep yoktu. Zavallı şeyin onun diğer erkeklere ilgisi olduğundan bile haberi yoktu.

"Biliyor musun, ım," Minhee kolunu pat patladı, "neden hazır olanlardan seçmiyorum? Çiçeklerden anlamadığını biliyorum." Ona gülümseyince Jimin rahatlamayla nefesini bıraktı. "Gidip Jungkook'la fotoğraf çekimi planlarımızı görüşebilirsin."

"Ne -Hayır -Çiçeklere bayılırım -"

Minhee kıkırdadı, daha fazla karşı çıkmasına izin vermeden onu kolundan ileriye doğru itikledi. "Hadi, öncesinde onun işini öven sendin. Ben asıl işi yaparken git de fotoğraflarını öv." Onu son kez ittirdi ve göz kırptı.

Gülümsemesinin inandırıcı olması için elinden geleni yaptı ama Jungkook'a döndüğünde bunun bir yüz buruşturmadan öteye gidemediğinden emindi. Gözleri buluştu ve Jungkook derin bir iç çekti; rahatsız olduğundan değil de endişeden.

"Yani," diye ikisi de başladı, ardından bakışlarını birbirlerinden kaçırdılar.

Jungkook yanaklarını şişirdi, bardak altlığı peçetesine sanki gördüğü en ilginç kumaş parçasıymış gibi gözlerini dikmişti. Gözlüklerini burnunda yukarıya itti ve Jimin'e baktı. "Bunu gerçekten yapacağız? Sen ve Minhee o geceden bu yana üç kere buradaydınız."

Flightless • JikookWhere stories live. Discover now