"44

594 58 0
                                    

Hep o gidince mi onun değerini anlayıp söylemeyi dileyecektim. Bilemiyordum. Bir an cebimdeki kalemi, odama kimse gitmeden önce bırakmayı düşündüm.
"Uhh odama çıkıp hemen geri geleceğim."
"Tamam." dedi Mike gülümseyip. Tam yürüyecektim ki elimi cebime attığımda kalemin orada olmadığını fark ettim. Bütün ceplerimi hemen karıştırdım ama yoktu. Bulamıyordum. Üstümdeki ceketi yere attım ve kapıdan koşarak çıkarken annem ile diğerlerinin bağırışlarına aldırmadım. Dışarı çıktığımda arkamda Mike vardı.
"Will, dışarı çıkmamalıyız. Unuttun mu?"
"Onu bulmalıyım." dedim telaşla.
"Neyi?"
"Küçük bir kalem, benim için dünyada en değerli olan şeylerden biri."
"Tamam, madem bu kadar değerli sorgulamadan onu bulmaya çalışacağım."
"Lütfen, lütfen onu bulalım." Hızlıca yerlere bakmaya başlamıştık. Delirmiş gibi onu arıyordum. Bu bana ondan kalmıştı, o yanımdaydı ama bunu bilmiyordu. Çaresizce o küçük şeyi arıyorduk. Mike sağa, ben de sola doğru gitmeye başlamıştık.
"Will!" İsmimi duyar duymaz Mike'ın yanına koştum. O kadar hızlı koşmuştum ki bir an çarpışacağımızı sandım ama birkaç santim kala durmayı başarmıştım. Yeniden miydi.. bunu bile özlemiştim sanki. Kendime gelip kaleme odaklandım.
"Bu mu?" dedi Mike. Aramızda az bir mesafe vardı. Eline baktım. O küçük hatıramızı tutuyordu, bilmiyordu. Tekrar gözlerine baktım. Aklıma balkondaki o an geldi. Hayatımdaki en güzel anıydı belki de.
"E-evet." diyebildim. Kalemi aldım ve biraz uzaklaştık. Hızlıca eve doğru yürüdük. İçeri girip kapıyı kapattık.
"Will, neler oluyor?" diye ayaklanmıştı hepsi. Onlar da bilmiyordu.
"Sadece bir eşyamı düşürmüştüm. Sorun yok." dedim. Mike yerine otururken odama çıktım. Hemen çekmecemin yanına gittim ve kalemi koyup kapattım. Derin bir nefes aldıktan sonra salona tekrar indim. Annem mutfağın o taraflardaydı ve bir şeyler hazırlıyordu.
Yaklaşık bir saat sonra biz salonda otururken annem de mutfağı toparlamayı bitirmişti.
"Uhh Karen, sana ve Nancy'ye burada yatak açalım ve-" Mike annemin sözünü kesmişti.
"Eğer sorun olmayacaksa, Will'in odasında yatabilirim." Hepsi bana baktılar.
"Olur." dedim ben de. Aynı şeyleri yaşamayı hiç düşünmemiştim ki yaşamayacaktık. Öyle ummaktan başka bir şey yapamıyordum. Anneme yardım etmek için peşinden yukarı çıktım. Odama girdiğimizde hazırlık yapıyorduk.
"Acaba yere atmasak mı?"
"Anlamadım anne."
"Onların yerde yatmasını istemem. Zor şeyler yaşadılar."
"Aslında haklısın. Yanımda yatması sorun olmaz." Garip bir konuşmaydı ama sakindim ve buna inanamıyordum. O yanıma yatınca ne kadar delireceğimi hesaba katmıyordum. Annem ise sebepsizce gergin gibiydi. Sormaya da çekindim, sadece Mike ile meşguldüm sanırım o sıralar.
İşimiz bittiğinde salona indik. Hiçbirimizin anlatacak önemli şeyleri olmamalıydı ki herkes küçük küçük sohbet ediyordu. Bir tek Mike ile ben, konuşmuyorduk.
"Dün gelemediğim için üzgünüm." dedi bana sakince bakıp. Tanrım, bunun için üzgün olduğuna inanamıyordum.
"Mike, üzülmene gerek yok. Senin iyi olmana her şeyden çok seviniyorum." Bunu söylediğimi birkaç dakika sonra fark ettim, Mike'ın gülümsemesinden.
"Pazartesi okula gelecek misin?" dedim. Belki de gelmeyecekti, sormak istemiştim.
"Evet, gelirim." Bir an esnedi. Sonra ben de esnedim. Yorgunduk anlaşılan.
"Yatmak ister misiniz çocuklar?" diye sordu Karen teyzem.
"Olabilir." dedi Mike birden. Benim de uykum gelmişti.
"Tamam. O zaman siz çıkın." dedi annem gülümseyip. "Biz daha buraları açacağız."
"İyi geceler." dedik ikimizde ve odama çıktık. Kalbim hızlıca çarpıyordu ama bunu belli etmemek için elimden geleni yapıyordum. Derin bir nefes aldım. Mike bana baktı. Gülümseyip elimle yatmasını işaret ettim. Gergin gibiydim, yine de yanımda olmasını seviyordum. Sağ tarafa doğru uzandı. O kadar yorgundu ki ben yanına gittiğimde gözleri kapalıydı ama uyumadığına emindim. Onu rahatsız etmeden yatağın içine girdim. Aramızda az bir mesafe vardı ve yine onun yüzünde gezdirdim gözlerimi. Uykusunda gülümsemeye başladı bir anda. İstemsizce ben de gülümsedim. Kalemi bulduğumuz an aklıma gelmişti. Eskisi gibi olabilirdik belki de. Kulağına eğilip fısıldadım.

beni bulduğun zaman ⇢ bylerWhere stories live. Discover now