Bölüm 44

1.4K 147 29
                                    

Kapıyı açtığım zaman karşımda bulduğum manzarayı anlamlandırabilmem için basit birkaç saniyeye ihtiyacım vardı.

Etrafımdaki her şeyin karanlık bir boşluğa çekilişini seyrediyor gibiydim. Gözyaşlarına boğulmuş, parmakları kendi kanının kırmızısına bulanmış ve hıçkırıklarından nefes alamıyormuş gibi ağlayan Chloe'ye yalnızca birkaç saniye bakabildim. Bir ara yutkunurken boğazımdan boğuluyormuşum gibi bir ses yükseldi. Kuzenimin üstünde pijamaları vardı. Saçlarının uçlarına değen kan, tutamları birbirine bir şerit gibi yapıştırmıştı. Yüzü kıpkırmızıydı ama ağladığı içindi.

Ve odanın içinde inanılmaz yoğun bir alkol kokusu vardı. Pencereler ardına kadar perdeyle birlikte kapalı olduğu için içerisi hem karanlıktı hem de çok havasızdı.

Üstelik hala gördüklerimi anlamlandıramıyordum. Kapının önünde aptal gibi dikilirken kelimeler boğazıma yapışmıştı sanki. Soluğumu kesiyorlardı. Başımı hayali bir şekilde iki yana salladığımı hatırlıyordum, sanırım manzara karşısında verdiğim ilk tepkim bu olmalıydı.

Chloe beni görünce daha da çok ağlamaya başladı. Elindeki keskin jileti titreyen, kendi kanına bulanmış parmakları arasında korka korka tutuyordu. Bacaklarım bir robotun uzuvlarına aitmiş gibi onları zorlayarak ileri atmaya çalıştım. Ama korku, telaş ve kaygı bedenimi ele geçirmişti ve kendimi uzaktan bir kumandanın bana yağdırdığı komutlarla hareket eden bir robot gibi hissediyordum.

"Ç-çık..." dedi Chloe. Ya da en azından söylediği tek kelimelik cümlesinden benim anladığım buydu.

Ayaklarımı adımlasınlar diye birazcık daha zorladım. En sonunda kendimi, eski odamın içinde Chloe'nin üstünde oturduğu yatağa doğru hızlıca adımlarken buldum. Zaten ufacık bir adıma ihtiyacım vardı. Şoku üstümden atabilmek için bunun yeterli olacağını biliyordum ama yine de gördüğüm şey beni o denli korkutuyordu ki. Hareketlerimin hızının ölçüsünü kaçırıyor, ayarlayamıyordum.

"Dışarı çık dedim sana!" Chloe bu sefer bana bağırdı. Yürüyüşümü gözyaşları arasından izliyordu. Elinde hala o şeyi tutuyordu ve ona yaklaştıkça daha da yoğun bir şekilde duyumsadığım alkol kokusu genzime doluyordu.

Yatağına yaklaştığımda ayak ucuma bir şey çarptı. Cam gibi bir şeyden bahsediyordum. Başımı yere eğip neye çarptığıma bakmak için Chloe'nin odasının zeminini incelediğimde bir sürü cam şişenin boş bir şekilde yatağının altına itildiğini fark ettim. Çünkü ayağımın ucuna çarpan cam şişe, halı parke üstünde yuvarlanırken ötekine dokundu ve odanın içinde tiz bir tik! sesi duyuldu.

O seslerden fark ettim. Tabii farkındalığım, odanın içini sis bulutu gibi kaplayan, kapıyı açtığım ilk andan beri genzimi deli gibi yakan o alkol kokusuyla şekillenmişti. Chloe alkol alıyordu ve bu eğlencesine yaptığı bir şey değildi. İçtiği şişeleri yatağının altına itekliyordu ve yatağın altından duyduğum, camlar birbirine çarpınca yükselen o tiz sesten tahmin ettiğim kadarıyla şişelerin hepsi bomboştu. Yani onları... tamamen içmiş olmalıydı. Belki bugün içmişti belki de uzun zamandır onları içiyor ve biriktiriyordu. Bilmiyordum.

Neden böyle bir şey yapmıştı ki?

Şişelere ve kullandığı yoğun alkole daha fazla kafa yoramadım. Benim de ellerim titriyordu ama Chloe kadar değildi, ona uzanmaya çalışırken parmaklarımın hareketini fark etmiştim. Chloe'nin parmakları ise muhtemelen canı çok acıdığı ve kendini kasarak ağladığı için titriyordu.

Bileklerine bakamıyordum. Onları derin kesip kesmediğini, eğer derin kestiyse ne kadar derin olduğunu bir görmeliydim ama bir an için görüş açım feci derecede bulanıklaştı, her şey buğulu bir camın ardından bakıyormuşum gibi bir hale büründü. Hissettiklerimden, vücudumun kaygı doğrultusunda verdiği tepkilere kadar öylesine muğlaktı ki...

Terrible Love || hemmingsWhere stories live. Discover now