✨2.Bölüm - Azanod'un Yıkılmış Köprüleri✨

21.8K 219 32
                                    


Akenor'un söylediklerinden hiç bir şey anlamayarak kekeleyen bir ifadeyle,

''Ulu Akenor bağışlayın ama neyden söz ediyorsunuz ?'' diyiverdim.

Akenor ise cevabıma sadece uzun bir kahkaha atıp suratıma bakakalmıştı. Hala ona ciddi bir yüz ifadesiyle baktığımı farkedinceyse söze tekrardan girdi,

"Bay Alester bunca zaman boyunca bir çok insanoğlunun garip hayat mücadelesini izledim. Şüphesiz ki içlerinden en garip olanı sizinkisiydi. Tüm gün boyunca ihtiyar ustanın horlamalarına aldırış etmeden saat tamiri yapıyordun. Ve bunu yaparken sanki işine aşk ile bağlıydın. O saatleri tamir ederken ki tutkun beni izlerken her zaman büyülemiştir. Her yeni gelen müşterinin saatinin kadrajını heyecan ile söküyor parçaları üst üste koyup tamir etmeyi başardığındaysa yüzünde ki gülümsemen hiç eksik olmuyordu. Bir çırak olarak çalıştığın Kimble sokağındaki  bu saat dükkanı sanki senin için bir limandı. Olay hiç bir zaman para değildi. Sizin için hayat doğru mu yanlış mı denkleminden ibaretti. Saatleri düzgün tamir ediyorsanız, heleki gülümseyen müşteriler de varsa her şey tamamdı. Mutluydunuz. Statünüz kazandığınız para bunlar önemli değildi. İşinizi doğru yapmış olmanın verdiği özgüven ve doyumluluk bilinci. İşte sizi oluşturanlar tamda bunlardı bay Alester. ''

Akenor'un söylediklerinden hiç bir şey anlamamıştım. Bu kadim kuş neler anlatıyordu ? Bütün hayatımı işimi nereden nasıl biliyordu ? Aklım karışmıştı.

Şaşkın bir ifadeyle,

''Bağışlayın ama tüm bunların benimle nasıl bir ilgisi var ?'' dedim.

Akenor'dan ise yanıt gecikmeden gelmişti,

''Benim kaderim Astavya ve Dünyanın arasında ki dengeyi getirecek son yaratıcılığın ustasını bulmak. İki dünyanın arasında ki barış sadece tek bir şekilde sağlanabilir. Büyük yazıtlardada söz edildiği gibi;

''Pandus ağacı kadar zarif bir rüzgar esecek Astavya topraklarında,

Oryus Mürekkebi'nin çiçeği son tomurcuğunu açtığında Akenor şahlanacak kanatlarıyla,

Ervel'in Masumluğu , Hakimis'in Dürüstlüğü ,Girgo'nun Cesareti , Rinos'un Doyumluluğu bulunduğunda,

Seçim yapılacak kaybedilen algılarda ki savaş için sonsuzluğa.''

Başta Son usta'nın Astavya topraklarında olduğunu düşündüm. Fakat Astavya halkı zaten gücü bilen ve bunu isterse kötüye kullanabilecek türlü ırklarla doluydu. Sonrasında rotamı insanoğlunun dünyasına çevirdim. Gerçekten olabilir miydi ? İnsanoğlunun açlığından meydana gelen bu savaşı yine bir insanoğlu bitirebilir miydi ? Kader açık ve net. Ervel kadar masum, Hakimis kadar dürüst, Girgo kadar cesaretli ve Rinos kadar doyumlu birisi son yaratıcılığın ustası olabilir. Bu gücü bildiği halde istemeyecek birisi. Londra'nın geçitini kapalı tutmaya çalışan, yeni bir savaşın filizlerini engellemeye çalışan ve gerekirse ölümü göze alan birisi. Uzunca süredir bu uğurda savaşan birisi.  Şüphesiz ki bu kişi sensin Alec Alester."

Duyduklarımdan sonra titrek bir sesle Akenor'a cevap verdim,

''Hayır..hayır mümkün değil. Ben olamam yanlışlık olmalı, ben saat dükkanında çalışan bir çırağım sadece. ''

Akenor sözlerim üzerine kanatlarını havada çırpmaya başladı bulunduğumuz ortamın yer çekimi ise sallanmaya başlamıştı söze tekrar giren Akenor ise,

"Saat dükkanında çalışan bir çırak olarak zamanın kıymetini hepimizden iyi biliyor olmalısınız o halde. Astavya ve insanoğlu dünyası arasında başlayan bu savaşı bitirmek üzere kendime düşen kısmı tamamlıyorum. Ben Astavya'nın 9. Bekçisi Akenor ;  Alec Alester'ı bu savaşı bitirmek üzere Yaratıcılığın Son Ustası ilan ediyorum. ''

diyerek büyük bir rüzgar hortumu oluşturmaya başladı. Ben daha neler olduğunu dahi anlayamadan bu rüzgar hortumu beni içerisine çekmişti. Rüzgarın içerisinde savrulmaya başlayarak boyutsal bir kapının içerisinden geçtim ve bulunduğumuz evrenden ayrılarak başka bir boyuta geçiş yaptım.

Gözlerim tekrar açıldığındaysa, kendimi pembe mantarlarla dolu bir yerde bulmuştum. Lanet olsun burasıda neresiydi böyle ! Yerde bulunan kayalardan birine düşüşün etkisiyle kafamı vurmuştum. Beynim ağrıyordu etrafa aptal aptal bakarken, havada bir şeyin uçtuğunu fark ettim.

Kanatları olan insan gibi tüğlü bir yaratıktı bu. Beni görünce doğruca bana doğru uçup yerde kondu. Arkasında ki kuyruğunu bana çevirip sert bir yüz ifadesiyle,

''Sende kimsin yabancı çabuk konuş !'' dedi. 

Çevirdiği kuyruğunun ucundan elektrik akımına benzeyen parıltılar çıkıyordu.

O an ki korku ve telaşla nefes nefese kalmış ve kekeleyerek,

''Be..be..ben Alec Alester ben tam olarak neredeyim ?" dedim.

Karşımda ki yaratık ise sert yüz ifadesini hiç bozmadan yanıt verdi,

''Bonbon otu filan mı içtin sen ? Ne demek neredeyim ? Tabi ki Astavya'dasın. ''

Yaratık Astavya der demez benim rengim attı ve,

''Astavya mı ? Yo..yo.. olamaz gerçekten bunu bana yapmış olamaz bu gerçek değil rüya görüyorum rüya görüyorum..''

diyerek kendimi tokatlamaya başladım.

Benim halimi gören yaratık ise bana şaşkınlıkla bakmaya başlamıştı.

Dakikalar geçmesine rağmen ayılmadığımı farkedince yaratığa döndüm ve,

''Burası tam olarak neresi ? Dünyaya nasıl geri dönerim bana yardımcı ol lütfen ''

diyerek yaratığın ayaklarına kapanmıştım.

Halimi gören yaratıktan ise bana acıyan bir surat ifadesiyle cevap gecikmeden geldi,

''Fazla bonbon otumu çektin bilmiyorum ama Astavya'nın bu bölümünden çıkış yok. ''

Yaratığın cevabı üzerine ayağa kalktım ve,

''Hangi bölümünden biz hangi cehennemdeyiz ?''

dedim.

O ise şöyle bir yanıt verdi,

"Azanod'un Yıkılmış Köprüleri'ne hoşgeldin ahmak eğlencenin tadını çıkar.''

*Bütün hakları saklıdır, telif hakları alınmıştır.

Kitaba yönelik yorum ve oylarınızı eksik etmeyin ✌🏻görünmez okur olmayın :) Keyifli okumalar dilerim.

ALEC ALESTERDove le storie prendono vita. Scoprilo ora