-Ömer-

17K 898 233
                                    

" Süreyya... "

" Ali... "

Süreyya'nın yere yığılması ile beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Ne annem, ne babam ne de ben... Hiç birimiz hareket edemedik. Hepimiz şoktaydık. Misafirlerden çoğusu tanıyordu Süreyya'yı onlar bile donup kalmıştı. Yaşlı teyzelerden birisi apar topar eğildi yere ve panikle bağırmaya başladı.

" Kolonya getirin, su getirin çabuk! " Alnımdan sıcak terler boşalırken gözlerimi yerde yatan Süreyya'dan çekemedim ve o sırada Ömer girdi içeri. Benimle göz göze gelir gelmez Süreyya'yı fark etti. Elim düğüm düğüm olan boğazıma giderken titreyen ellerimle gömleğimin düğmelerini açtım. Ömer'de bu sırada Süreyya'nın nabzını kontrol ediyordu. İşte şimdi her şey bitti diye fısıldıyorum kendime. Ali, hazır mısın yaktığın ateşte yanmaya?

" Neler oluyor burada böyle? " diye sordu Ömer gözlerime bakarken. Sustum. Kucakladı Süreyya'yı. Uzun saçları kollarının arasından süzülürken, dışarı çıkardı onu.

" Bu kim Ali? " diye sordu Azra. Hiç bir şey söyleyemedim. Dilim tutulmuştu. Aylar olmuştu görmeyeli... Şimdi böyle... Ne diyecektim ona? Ne anlatacaktım? Anlayacak mıydı beni... Sanmam. Kahkülleri vardı alnında. Ya saçları? Uzamış baya... Senin saçların hangi renk çözemiyorum Süreyya' derdim hep, o da güneşe çıkınca sarı oluyor ama normalde kınalı gibi derdi... Gözlerim dolu Süreyya giderken, yaptıklarım bir yumruk oldu boğazımda, boğuluyordum.

" Bir akrabamız Süreyya... Rahatsız biraz. Uzaktan geldi birde. Ben gidip bakayım Azra. " dediğimde sesim titriyordu. Kendimi evden atar atmaz elimle ağzımı kapattım. İşte şimdi kahrolmaya başlamıştım. Ömer arabaya yatırdı onu. Bakamıyordum yüzüne...

" Kim bu kız? " diye sordu.

" Sü... Süreyya. Amcamın kızı. " dedim yutkunarak.

" Normal bir bayılma sadece. Bir şeyi yok muhtemelen, strese bağlı olabilir. Birazdan kendine gelir. Sağlık ocağına götürüyorum onu. Gelmek ister misin? " dedi meraklı bakışlarıyla.

" Sen git Ömer... " dedim ve sağ gözümden akan yaşla irkildim. Bakışlarım arabanın içinde öylece yatan Süreyya'ya çarptı ve kalakaldım öyle.

" Peki... Bir şeyler var belli. Anlatırsın gelince. " dedi gergin bir şekilde ve arabaya bindi. Ömer bizim sağlık ocağında doktordu. Aynı zamanda aile dostumuz ve çok yakın arkadaşımdı. Oda yeni gelmişti bizim köye. Haberi yoktu Süreyya'dan... Köye geri döndüğümden beridir bir ır gibi saklamıştım onu herkesten, sır, koca bir leke...

-Ömer

Bugün hafta sonu olduğu için sağlık ocağı kapalıydı. Bu yüzden bir tek biz vardık. Sedyeye yatırdım onu. Ali'lerin haline bakılırsa hiç iyi şeyler olmamıştı. Sakinleştirici yaptım bu yüzden. Bu kendisini biraz uyuturdu.

" Süreyya... Demek adınız Süreyya... Bende Ömer, Ömer SUNGUR. " dedim kendi kendime konuşurken ve biran bakışlarımı baygın yüzüne odakladım. Saçları dağılmış, yanakları kızarmıştı. Kapalı gözlerinden yaş geliyor olması da pek iç açıcı değildi. Ama yüzü çok güzeldi. Beyaz bir teni vardı, uzun kirpikleri... Dudağının köşesinde küçük bir beni vardı. Ya gözleri? Gözleri nasıl acaba... Nasıl bakıyordu merak etmiştim doğrusu. Nabzını kontrol etmek için elini avuçlarımın arasına aldığımda buz gibi olduğunu fark ettim ve ellerimin arasında ısıtmaya çalıştım ellerini. Hem ovuşturuyor hemde nefesimi üflüyordum. O sırada kolundaki ince bilekliği farkettim. Gümüş, kelebek işlemeli bir bilekliği vardı. Ama sanki biraz rahatsız etmişti onu. Kızarmıştı bileği. Çıkarıp cebime koydum. Uyandıktan sonra verirdim.
Telefonumun çalması ile ayaklandım.

Öldür Onu SüreyyaWhere stories live. Discover now